"Merkez Bankası geçici sıkılaştırmayı tercih ediyor"

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu gecelik borç verme faizini 0.75 puan artırarak yüzde 8.50'den yüzde 9.25'e, geç likidite penceresinden verdiği borcun faizini de 1 puan artırarak yüzde 10'dan yüzde 11'e çıkardı. Yüzde 7.25 olan gecelik borç alma faiziyle yüzde 8 olan haftalık repo ihale faiz oranında değişikliğe gidilmedi.

Döviz kurlarında hızlı tırmanış yaşanmayan dönemde gecelik işlemlerle piyasayı tüm talepleri karşılayacak şekilde fonlayan Merkez Bankası, daha sonra bu kanaldan daha az "can suyu" vermeye başladı. Merkez Bankası, miktar kısıtlamasına giderek tutarı azalttı. Diğer yandan miktar ilan edilerek açılan haftalık repo ihaleleri durduruldu ve bankalar ancak saat 16.00'dan sonra işlem yapabilecekleri geç likidite penceresi uygulamasına bir anlamda mahkum edildi. Geç likidite penceresinin, bir bankanın çaresiz kaldığında başvuracağı bir olanak olduğu biliniyor.

Merkez Bankası'nın ne yaptığı ve yapmak istediği de büyük ölçüde ortaya çıkmış durumda. Analistlerin çoğunluğu, Merkez Bankası'nın kalıcı bir faiz artışı yapmak istemediği, bu yüzden de kaynak ihtiyacı olanları geç likidite penceresi uygulamasına yönlendirmeyi tercih ettiği görüşünde birleşiyor.

Böyle yapılmak suretiyle işler normale dönerse yeni bir faiz kararına gerek duyulmadan faizde değişiklik yapılmış olacak. Öyle bir durumda Merkez Bankası eskiden olduğu gibi haftalık ihaleler açabilecek, yani piyasaya yüzde 8'den de borç verebilecek, gecelik borç alma ihtiyacı olanlar da yüzde 9.25'ten para temin edebilecek. Dolayısıyla geç likidite penceresi uygulaması çerçevesinde yüzde 11'e yükseltilen faizden borç almak gerekmeyecek ve tüm bunlar için yeni bir karar almak gerekmeyecek.

"Ali Veli, Veli Ali" yaklaşımı sürüyor!

Merkez Bankası'nın faiz kararı doğaldır ki Türkiye ekonomisini çok yakından ilgilendiriyor. Bu kararın bir de kamuoyuna sunulması var. Para Politikası Kurulu (PPK) toplantılarından sonra kısa bir metin yazılıyor, daha sonraki günlerde de toplantı özeti açıklanıyor.

Kısa yazmak her zaman zordur; hele hele yazdıklarınız aydan aya pek değişmiyorsa bu zorluğu daha yoğun hissedersiniz. Belli ki Merkez Bankası da bunu yaşıyor. Ayrıca Para Politikası Kurulu toplantısından sonra yapılan açıklamanın bir anlamda didik didik edilerek yorumlandığı da biliniyor.

Öyleyse ne yapmalı; aynı şey değişik biçimlerde ifade edilmeli, buna çaba gösterilmeli, değil mi... Merkez Bankası da bunu yapmaya çalışıyor işte.

Birkaç yıl öncesiydi. Bir toplantının başlamasını bekliyorduk. Kendi aralarında ama biraz yüksek sesle sohbet eden Merkez Bankası yetkilileri söz konusu açıklamalarda yer alan ve aslında aynı anlamda kullanılan bir sözcüğün değişmesinin bile kamuoyunda nasıl yorumlanmaya çalışıldığını dile getiriyor ve doğrusu bundan biraz da keyif alıyor gibi görünüyorlardı.

Şimdi Merkez Bankası yine bu çaba içinde... Son üç toplantıdaki metinlerde ısrarla bir cümle değiştirme operasyonu yapılıyor.

Enflasyon niye artıyor ve bu artışı ne frenliyor, konu öz itibariyle bu... Merkez Bankası üç aydır enflasyon konusunda cümlelerin yerini değiştirerek aynı şeyleri söylemeye devam ediyor...

Kasım ayı PPK toplantısı açıklamasından:

"Toplam talepteki yavaşlama enflasyondaki düşüşü desteklemektedir. Bununla birlikte, yakın dönemde küresel belirsizliklerdeki artış ve yüksek oynaklıklara bağlı olarak yaşanan döviz kuru hareketleri enflasyon görünümüne dair yukarı yönlü risk oluşturmaktadır."

Aralık ayı PPK toplantısı açıklamasından:

"Yakın dönemde küresel belirsizliklerdeki artışa bağlı olarak yaşanan döviz kuru hareketleri ve petrol fiyatlarındaki yükseliş enflasyon görünümüne dair yukarı yönlü risk oluşturmaktadır. Öte yandan, toplam talep gelişmeleri bu etkileri sınırlamaktadır."

Ocak ayı PPK toplantısı açıklamasından:

"Toplam talep gelişmeleri enflasyona düşüş yönünde katkı vermektedir. Bununla birlikte, son Kurul toplantısından bu yana döviz kurlarında gözlenen aşırı hareketlilik enflasyon görünümüne dair yukarı yönlü riskleri artırmıştır."

Enflasyonu hangi etkenler yukarı itiyor ve bunu talep gelişmeleri nasıl dengeliyor... İşte bu iki cümle her ay adeta köşe kapmaca oynuyor...

Konut satışında rekor, ama...

Konut satışı aralık ayında bir önceki yılın aynı ayıyla hemen hemen aynı düzeyde gerçekleşti. Yıllık satış ise 1 milyon 341 bini aşarak, 2015 yılında 1 milyon 289 bin adede göre yüzde 4 oranında artış gösterdi.

2016'nın tümünde ulaşılan satış, şimdiye kadar bir yılda gerçekleştirilen en yüksek satışa işaret ediyor. Dolayısıyla konut satışında 2016'da bir rekor kırılmış durumda.

Şimdi bu duruma bakarak konut satışların tüm hızıyla artmakta olduğunu ve yılın çok iyi bir performansla tamamlandığını söyleyebilir miyiz? Hayır!

Önce şu gerçeği görelim. Konut satışları geçen yıl eylülde 2015'e göre yüzde 18, ekim ve kasımda yüzde 25 arttıktan sonra aralıktaki artış yalnızca yüzde 0.1 oldu. Yani çok hızlı bir yavaşlama söz konusu. Bu gerçeği gözden ırak tutamayız. Geçmişte aralık aylarında önceki yılların aynı ayına göre hızlı artışlar yaşanırken, geçen yıl çok belirgin bir duraklama ortaya çıktı.

Kaldı ki, kullanıma arz edilen konut sayısı ile yani yapı kullanma izni verilen konut sayısı ile satışı gerçekleşen ilk el konut sayısı arasında hala arz lehine bir fark var. Geçen yılın ilk dokuz ayı itibariyle yapı kullanma izni verilen konut sayısı 505 bin, ilk satışlar ise 435 bin düzeyinde gerçekleşti. Yani konut stokuna 70 binlik bir ek daha geldi. Yapı kullanma iznine ilişkin son çeyrek rakamlarının henüz belli olmadığını belirtelim.

Konut satışlarına ilişkin detaylı değerlendirmeye daha sonra yer vermeye çalışacağız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar