Merkez Bankası bu sene de mi çok zarar ediyor?

Erkin IŞIK
Erkin IŞIK GLOKAL EKONOMİ [email protected]

Son dönem­de TCMB’nin tekrar yüksek miktarda zarar etmeye başladığı, bunun da parasal genişlemeye yol açarak enflasyo­nu olumsuz et­kilediği yönünde yorumlar yapılı­yor. Ama işin aslı öyle değil.

TCMB yıllık kâr veya zara­rını resmi olarak yılda bir kez, yıllık genel kurul sonrası ya­yımladığı faaliyet raporun­da açıklıyor. Bununla birlik­te, TCMB’nin haftalık vaziyet bilançosu ve günlük analitik bilançosu üzerinden yıl için­deki kâr/zarar gelişimini ta­kip edebilmek mümkün. Ana­litik bilançoda “diğer kalem­ler” hesabı, bu konuda önemli bir gösterge. Örneğin, 2023 yı­lı sonunda bu hesapta yer alan 899.4 milyar TL fazla ile daha sonra açıklanan 885.8 milyar TL’lik zarar, büyük ölçüde ör­tüşüyor.

Haftalık vaziyet bilançosun­da ise, diğer TL aktifler ve pa­sifler arasındaki fark da büyük ölçüde kâr/zarar hesapların­dan oluşmaktadır ve geçen se­ne sonunda 945 milyar TL’lik zarara işaret ediyor. Ayrıca, haftalık bilançoda geçmiş yıl zararı olarak 809 milyar TL ayrı bir hesapta takip edilir­ken, bu sene oluşan zarar ola­rak 537 milyar TL gözüküyor. Öte yandan, analitik bilanço­daki ilgili kalem, geçmiş yıl ve cari yıl zararlarının toplamını yansıtır. Bu analizde, analitik bilançodan türetilen gösterge­yi, geçmiş yıl zararını ayrıştı­rarak kullandım.

Sadece bu yıl oluşan zarara odaklanırsak, mayıs ortaların­da 50 milyar TL civarında gö­züken zarar, ağustos sonunda 300 milyar TL, kasım ayında da 500 milyar TL seviyelerine çıkarak, belirgin bir artış gös­terdi. Bu da TCMB’nin zara­rının hızla arttığı ve buradan çıkan likiditenin enflasyonu arttıran unsurlardan biri ol­duğu yorumlarını beraberinde getirdi. Ancak değerleme he­sabındaki değişimleri de dik­kate aldığımızda, işin aslının öyle olmadığı anlaşılıyor.

Değerleme hesabını değerlendirmeye alınca

TCMB yıllık faaliyet rapo­runda, “Türk parasının ya­bancı paralar karşısındaki değerinin ve uluslararası pi­yasalarda altın fiyatlarının değişmesi nedeniyle TCM­B’nin aktifindeki ve pasifin­deki dövizlerin, efektiflerin ve yabancı para cinsinden di­ğer varlık ve yükümlülükler ile altınların değerlemesi so­nucu oluşan aleyhte ve lehte değerleme farklarının” bu ka­lemde takip edildiğini söylü­yor. Yani, TCMB’nin döviz ve altın pozisyonu kaynaklı kâr/ zararı, eğer bu varlıklar üze­rinde henüz işlem gerçekleş­mediyse, buraya yazılıyor.

2021 sonunda 54 milyar TL kâr gösteren değerleme hesa­bı, TCMB’nin döviz pozisyo­nunun negatife dönmesiyle 2022 sonunda 329 milyar TL, 2023 sonunda ise 816 milyar TL zarara dönüştü. Grafikler­den de görülebileceği üzere, bu yıl değerleme hesabı geri­lerken zarar hesabının artış gösterdiği görülmektedir. Bu durum, TCMB’nin swap iş­lemlerini kademeli olarak ka­patmasıyla, daha önce değer­leme hesabında izlenen za­rarların kâr/zarar hesabına aktarılmasından kaynakla­nıyor olabilir. Ayrıca, yaban­cı merkez bankalarıyla yapı­lan uzun vadeli swapların ye­nilenmiş olması da bu tabloyu etkileyebilir.

TCMB bilançosundaki ge­lişmeleri daha doğru analiz edebilmek için kâr/zarar (geç­miş yıl ve cari yıl toplamı) ile değerleme hesabının topla­mını izlemek faydalı olacak­tır. Bu toplam, 2021 sonunda 91 milyar TL fazla iken, 2022 sonunda 288 milyar TL, 2023 sonunda ise 1,711 milyar TL zarara işaret etti.

Bu yıl boyunca dalgalanma­lar olsa da, 25 Ekim itibarıyla toplam zarar 1,709 milyar TL ile büyük ölçüde yatay sey­retti. Ancak bu dönemde de­ğerleme zararı 338 milyar TL azalırken, zarar hesabı ben­zer büyüklükte arttı. Son haf­talarda ise toplam zararda bir miktar artış gözleniyor. 25 Ekim–15 Kasım arasında, de­ğerleme hesabı 102 milyar TL artarken, zarar hesabı da 72 milyar TL arttı. Bu durum, TCMB’nin piyasadan döviz alımları sonucunda TL liki­dite fazlasının artması ve bu fazlayı çekmek için depo iş­lemlerine ödenen faizle ilgili olabilir. Ayrıca, altın fiyatları­nın son aylarda hızlı artması­nın etkisiyle, altın cinsinden KKM’ye kur farkı ödemeleri yapılmış olabilir.

Parasal genişleme ve ekonomik etkiler

TCMB’nin bu zararı, para­sal genişleme anlamına geldi­ği, bütçe açığını olduğundan düşük gösterdiği ve hatta borç stokunun bir parçası olarak değerlendirilmesi gerektiği­ni düşünüyorum. Geçen yıl bu durum, finansal koşulları gev­şetmiş, büyümeyi desteklemiş ve enflasyon üzerinde talep baskısı yarattı. Ancak bu yıl benzer bir etki gözlenmiyor. Hatta, GSYH’ye oranla toplam zarar stoku geçen yıl %7’ye ka­dar yükselmişken, son dönem­de %4 civarına geriledi. Bu du­rum, geçen yılın aşırı genişle­tici etkisinin ardından bu yıl etkinin reel anlamda bir mik­tar daraltıcı yönde olduğunu bile düşündürüyor.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar