Merkez Bankası başkanlığı ateşten gömlek

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

Maliye Bakanlığı görevini üstlenenler için ateşten gömlek giydi denir. Doğru bir benzetme olduğuna şüphe yok. Devletin gelir ve giderlerinden birinci derecede sorumlu maliye bakanlarının işleri gerçekten zor. Ancak dünyayı saran ekonomik kriz, merkez bankası başkanlarının da pek farklı durumda olmadıklarını gösteriyor. Krizden çıkış için ümidini para politikasına bağlayan ülkelerde merkez bankası başkanlarının tüm açıklamaları ve icraatları yakın takip altında. FED Başkanı Ben Bernanke ve ECB Başkanı Mario Draghi kariyerlerinin en önemli sınavlarından geçiyorlar dersek abartmış olmayız. Bundesbank Başkanı Axel Weber'in adaylıktan çekilmesiyle bir anda kendini ECB'nin başında bulan Draghi'nin büyük mücadelelerden sonra geçen Aralık'ta bankacılık sektörüne enjekte ettiği 1 trilyon euronun AB ekonomilerini canlandırmaya yetip yetmeyeceği merakla bekleniyor. Bernanke'nin durumunun da farklı olduğu söylenemez. FED başkanlığında ikinci dönemini sürdüren Cumhuriyetçi Bernanke, Demokratlar dışında gönül verdiği siyasi görüşün de yoğun eleştirisi altında.Cumhuriyetçi Parti'nin en güçlü başkan adayı Mitt Romney, seçildiği takdirde Bernanke'nin görev süresini uzatmayacağını açık açık söylüyor. FED Başkanı'nın görevinin bir dönem daha uzatılması Obama'nın yeniden seçilmesine bağlı.
***
2012'nin birinci üç aylık döneminin sonunda ortaya çıkan tablo, yılın geri kalan bölümünün tüm ülkeler açısından çetin geçeceğini gösteriyor. Sorunların temelinde yetersiz büyüme var. Hızlı büyümeyen ekonomilerin ne işsizliği kabul edilebilir düzeylere çekebilmeleri ne de kamu gelir gider dengesini sağlamaları mümkün. ABD'de bu yıl beklenen büyüme yüzde 2 civarında. Bu oran, işsizliği şimdiki seviyesi olan yüzde 8.2'den daha aşağıya çekmek için yeterli değil. Mart ayının ortasında toplanan FED Açık Piyasa İşlemleri Komitesi gelecek iki yıllık dönemde faizlerde bir değişikliğe gidilmeyeceğini açıkladı. Kararın nedeni ekonomide devam eden kırılganlık. Resesyonun üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen ekonomi henüz kendi ayakları üzerinde durmaya hazır değil. Ekonomik büyümeye hız kazandırmaya çalışan FED Başkanı Bernanke'nin işi zor. Cumhuriyetçiler, parasal genişlemeden kaynaklanacak enflasyonun Amerika ve Amerikalılara vereceği zararı göz ardı etmekle Bernanke'nin suç işlediğini söylüyorlar. Geçen yılki enflasyon oranının yüzde 2.5 olduğu hatırlanırsa, enflasyon hedefinde iddia edildiği gibi bir sapma olduğundan söz edilemez. Kaldı ki, bu enflasyon oranını bile yetersiz bulanlar var. Geçmişte Bush'un da danışmanlığını yapmış George Mankiw'in yanı sıra, Paul Krugman ve Kenneth Rogoff gibi ünlü iktisatçılar işsizlik ve büyüme sorunlarının çözümü için enflasyonun daha da artması gerektiği düşüncesindeler. Ücretlerin aşağıya doğru esnek olmadığı görüşünden hareket eden Krugman, reel ücretleri azaltmanın en iyi yolunun enflasyonu arttırmaktan geçtiğini; enflasyon sonucu azalacak reel ücretlerin istihdamı arttıracağını ileri sürüyor. Enflasyonun özellikle konut kredilerinden kaynaklanan faizlerin reel değerini düşüreceğini, hatta yeni borçlanmalara yol açacağını iddia eden Rogoff'a göre ise, ekonomik faaliyetlerin hızlanması enflasyonun yüzde 4-6 arasında bir değer almasına bağlı.
***
Kapitalizmin Büyük Depresyon'dan bu yana geçirmekte olduğu bu en büyük krizden çıkışın
yolu daha yüksek enflasyondan mı geçiyor? Enflasyon ve işsizlik arasındaki ilişkiyi inceleyen
çalışmalar oldukça eski. Konuyu ilk inceleyen Yeni Zelandalı iktisatçı A. W. Phillips. Phillips'in 1958 yılındaki çalışmasını 1960'da Amerika'nın önde gelen iki iktisatçısı Paul Samuelson ve Robert Solow'un çalışmaları izliyor. Enflasyon ve işsizlik arasında negatif bir ilişki olduğunu; enflasyon artarken işsizliğin azaldığını, buna mukabil enflasyon azalırken işsizliğin arttığını ortaya koyan bu çalışmaların 1970'lere kadar geçerliliğini koruduğunu görüyoruz. 1970'li yılların ortalarında petrol fiyatlarındaki artışla birlikte başlayan enflasyon ve bunun sonucu ortaya çıkan resesyon, enflasyon ve işsizlik üzerine bilinenleri de alt üst ediyor. İktisatçılar ve ekonomi politikasından sorumlu olanların zihinlerinde enflasyonla işsizliğin birbirini dışlayan iki olgu olmadıkları; ikisinin de aynı anda ortaya çıkabileceği fikri yerleşiyor. Klasik görüşün Nobel ödüllü iki iktisatçısı Thomas Sargent ve Robert Lucas bu konuda daha da ileri gidiyorlar. Yine kendileri gibi aynı ekolden olan Milton Friedman ve Edmund Phelps'in daha önce enflasyon ve işsizlik arasındaki negatif ilişkinin sadece kısa dönemde olabileceği şeklindeki tezlerine de karşı çıkarak, kısa dönemde de bu iki olgu arasında negatif bir ilişki olmayacağını, bir başka deyişle enflasyon yaratarak işsizliğin azaltılamayacağını ileri sürüyorlar.
***
Bu görüşlerin hangisi doğru? Yarım asırdır devam eden anlaşmazlığın bugün çözülmesi söz
konusu değil. Bu tartışma böylece devam eder gider. Keynesyen ekolün tesiri altındaki
iktisatçılar enflasyon istihdam ve büyüme sorununu çözer derken, bireylerin enflasyona ilişkin tahminlerinde yanılacaklarını düşünüyorlar. Bu durumda, enflasyon sonucu kar marjlarında meydana gelecek artış ve reel ücretlerdeki gerileme kısa dönemde istihdamı olumlu etkileyebilir.
FED Başkanı'nın demeçlerinden bu görüşe pek uzak olmadığı anlaşılıyor. Ateşten gömleği
sırtına geçiren Bernanke'nin istihdamı arttırmak için kısa dönemde enflasyona göz yumması uzak bir ihtimal değil.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016