Merkez bankası aksiyonları ve küresel büyüme
Banu ERİŞ / Finansinvest
Avrupa Merkez Bankası Aralık ayı başındaki toplantısında beklendiği gibi faiz indirimi yapmasına karşılık, aylık tahvil alım tutarlarını artırmayarak likidite ile güç bulan finansal piyasalarda hayal kırıklığı yaratmıştı. ABD Merkez Bankası (Fed) ise uzun süredir verilen sinyallere uygun olarak 9 yıl aranın ardından 25 baz puanlık bir faiz artırımı ile parasal sıkılaşma sürecini başlattı. İki durumu birlikte değerlendirdiğimizde ilk bakışta gelişen ülke piyasaları için destekleyici olmayan gelişmeler olduğunu söyleyebiliriz. Ancak ABD faiz artırımı aynı zamanda büyümeyi teyit ediyor. Dolayısıyla ABD ve Avrupa’da ekonomik toparlanmanın devam etmesi durumunda, her iki merkez bankasının aksiyonu da piyasalar üzerinde baskı yaratmayacaktır. Bu açıdan önümüzdeki dönemde makro veri akışını önemle takip etmeye devam edeceğiz. İlave olarak Fed’in faiz artış hızına dair beklentiler de dönem dönem piyasalarda dalgalanma yaratabilir.
Yurtiçi tarafta ise petrol başta olmak üzere enerji fiyatlarının düşük seyri enflasyon ve cari açığı olumlu yönde etkilemeye devam ederken, siyasi belirsizliğin ortadan kalkması ile yurtiçi talep ve Avrupa ekonomisinin toparlanması ile yurtdışı talebin artması büyümeyi destekleyecektir. Rusya gündeminin jeopolitik - ekonomik etkileri ve hükümetin makro reformlar yerine başkanlık sistemine odaklanması ihtimali ise temel riskler olarak sayılabilir. AB sürecinde “Ekonomik ve Parasal Politikalar” başlığının açılması, merkez bankasının bağımsızlığına dair tedirginliği teorik olarak ortadan kaldırsa da, TCMB’nin genel olarak düşük faiz politikası yanlısı duruşu özellikle Fed’in faiz artırımı sürecinde gelişen ülkeler sepeti içinde tercih yapılırken Türkiye’ye yönelik şüphe duyulmasına neden olabilir.
Önümüzdeki dönemde küresel büyümeye dair sinyaller gelişen ülke piyasalarına yönelik ilgiyi belirlerken, TL varlıkların büyük ölçüde paralel bir seyir izlemesini bekleriz. Siyasi ve jeopolitik haber akışı dönem dönem ayrışmaya neden olabilir. Ayrıca BIST tarafında yabancı payının son dönemdeki belirgin azalışı, kırılganlık ve volatiliteye sebep olabileceği için yakından izlenmeli.