Merkez bankalarının açmazı

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Tüm dünya, küresel krizi devletlerin aldığı önlemlerle, piyasalara para pompalayarak, enflasyonu tümüyle göz ardı edip faizleri düşürerek aşmaya çalışıyor. Bunda bir ölçüde de olsa başarı sağlanmadı değil. Ancak, büyük tehlike kapının ardında bekliyor; enflasyon. Dünya ekonomisini etkileyecek büyüklükteki ekonomilerin faizleri bir gün artırmak zorunda kalacak olmaları, kaygı uyandırıyor. Bundan kaçış olmadığı bilinmekle birlikte, artırımın zamanlaması merak ediliyor ve "ne kadar geç olursa o kadar iyi olur" düşüncesi egemen hale geliyor. Başta Avustralya olmak üzere bazı ülkeler faizi artırma düğmesine bastı bile; ancak bu ülkeler küresel ekonomiyi çok fazla etkileyecek güce sahip olmadıkları için bu karar çok büyük kaygı uyandırmıyor.

Faiz çıtası böylesine aşağı çekilince geri dönüşün çok sancılı olacağı biliniyor. Örneğin bizim Merkez Bankamızın durumu… 22 Ekim 2008'de yüzde 16.75 olan faiz, on üç toplantıda 10.25 puan düşürülerek 19 Kasım 2009'da yüzde 6.50'ye çekildi. Aralık ve ocak aylarındaki ise faiz yüzde 6.50'de sabit tutuldu. Çünkü artık sınıra gelinmişti, daha aşağısı zor, hatta olanaksız görünüyordu.

Merkez Bankası, ocak ayı toplantısına ilişkin tutanakları önümüzdeki günlerde açıklayacak. Söylenecekleri üç aşağı beş yukarı tahmin etmek zor değil.

Aralık toplantısının özetlerini hatırlarsak, Merkez Bankası üç olasılıktan söz ediyordu. Bunlardan biri faizin sabit kalacağı, ikisi ise daha da aşağı çekileceği idi. Merkez Bankası, aralık toplantısında faizin uzun süre düşük tutulmasının gerekebileceğine dikkat çekmişti, nitekim ocak ayında da bir değişikliğe gidilmedi.

Faizin daha da düşürülmesi olasılığı azdı, ama vardı. Birincisi; Merkez Bankası'nın ifadesiyle "küresel büyüme tekrar kesintiye uğrar ve yurtiçi iktisadi faaliyetteki toparlanma gecikirse" faizde ek bir indirim süreci söz konusu olabilecekti. İkincisi ise; Türkiye'ye olan sermaye akımlarının güçlenmesi olasılığı, faizlerin aşağı çekilmesini gerektirebilecekti. Çünkü böyle bir durumda enflasyon üstündeki aşağı yönlü baskı artabilecekti.

Merkez Bankası ocak ayı toplantısıyla ilgili olarak sanırız benzer değerlendirmelerde bulunacaktır. Ancak, bazı koşulların değişmekte olduğu gerçeğini de göz ardı etmemek gerekir. Aralık ayı değerlendirmesinde, Türkiye'ye olabilecek sermaye akımlarının enflasyon üstünde aşağı yönlü bir baskı oluşturabileceğinden söz edilmişti. Şimdi bu baskıyı daha fazla hissetmemize yol açabilecek gelişmeler var. Papatya falı açtıran IMF anlaşmasının eli kulağında, deniliyor. Böyle bir durumda sermaye akımları çok hızlanabilir ve enflasyon üstündeki aşağı yönlü baskı artabilir.

Ama öte yandan da vergi artışlarının ocak ayı enflasyonuna 1.5 puanlık etki yapacağı tahmin ediliyor. Bu tahmin Merkez Bankası'na ait. Daha önce bu sütunlarda aktardığımız gibi bu etki yıllık enflasyonu ocak sonunda yüzde 8 dolayına tırmandırabilecek. Bu oran geçici olabilir, kabul; ama yılın ilk yarısında genel olarak dalgalı ve yüksek bir enflasyonla karşı karşıya olacağımız da biliniyor.

Bir yanda yüzde 8 dolayına tırmanmış bir enflasyon, bir yanda yoğunlaşan yabancı fon girişi, ama bu fon girişinin enflasyonu aşağı itme gücünün azaldığı gerçeği…

Ne yapacak Merkez Bankası… Yükselen enflasyona karşı faiz artırımına gidebilecek mi, hayır… Yoğunlaşan fon girişine karşı faiz indirimine gidebilecek mi, yine hayır…  Yani Türkiye, uzunca bir dönem faizi bu düzeyde tutmak ve bir süreliğine enflasyonun altında negatif faiz vermek durumunda kalacak gibi görünüyor.

Ancak, tabii ki bu negatif faiz olgusu, nominal faizin enflasyonla kıyaslanması durumunda geçerli. Bir yabancı için, "enflasyona karşılık gelen Türk parasının değer yitirmesi" söz konusu olmadığı sürece enflasyon isterse nominal faize fark atsın, ortada yine ciddi bir reel kazanç var demektir. Dolar bugün örneğin 1.50, seneye yine 1.50, bu sürede enflasyon yüzde 10 olmuş ve Türkiye'de negatif faiz oluşmuş, yabancı için ne gam…

Normal koşullarda yükselen bir enflasyona karşı kullanılabilecek en önemli silah, faizdir. Ama şimdi başta bizim Merkez Bankamız da dahil olmak üzere neredeyse tüm merkez bankalarının eli kolu bağlı, enflasyon sineye çekilmek durumunda. Ne zamana kadar mı, işte onu kimse bilmiyor. Zaten bilen biri çıkarsa yeni kahin o olacak!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar