Merkez bankaları ve piyasalar
Gelişmiş ekonomilerdeki merkez bankalarının finansal istikrara odaklanarak parasal genişlemeye yönelmesi küresel düzeyde mevcut sorunları ağırlaştırdı ve yenilerini yarattı. Rekabet koşulları ve gelir dağılımındaki bozulma görmezden gelindi; istikrarsızlaşma yönündeki gelişmeler ise büyük oranda gözardı edildi. Son haftalardaki gelişmeler bu kısırdöngüde sorunları daha da ağırlaştıracak, yeni bir zorlamanın işaretlerini taşıyor. Finansal piyasalar merkez bankalarını daha fazla risk almaya ve parasal genişlemeyi zorluyor; onların bu zorlamaya bir kez daha boyun eğmesi ise geniş kesimlerin yaşamını daha da zorlaştıracak gibi görünüyor. Küresel krizden çıkış adına yaşanan parasal genişlemenin sorunları çözmediği ve ağırlaşmasını önlemediği çok net bir şekilde anlaşılmasına, benzer bir eğilimin tekrarlanması durumunda ortaya çıkacak olumsuz yönlerin daha büyük olacağının bilinmesine rağmen günü kurtarmak adına yanlışta ısrar ediliyor.
Olumsuz seçenekler arasında daha az olumsuz olanı, seçmek zorunda kalmak çözüm değildir ve sadece zaman kazanmaya yöneliktir. Kazanılan zamanda çözüme yönelik gelişmeler yaşanmıyor ise durumun daha kötüye gitmesi kaçınılmazdır. Merkez bankaları sistemik kırılganlığın artmasını engellemek adına güçlü azınlığın yaptığı hataların faturasını organize olmayan büyük çoğunluğa transferine alıcı olabilir, bu yolla paniğin büyümesini önleyebilir, fakat sorunları çözemez ve ağırlaşmasını önleyemez.
Serbest piyasa ve demokrasi anlayışına uygun olanı olumsuz seçenekler arasında daha az kötü olanı seçmek ve yanlış yapan güçlü azınlığı ödüllendirirken, yaşanan olumsuzluklarda ciddi bir sorumluluğu olmayan büyük çoğunluğu cezalandırmak değildir. Eğer böyle oluyorsa bu durum serbest piyasa anlayışına da demokrasi kavramına da aykırıdır. Olumsuzlaşan rekabet koşulları nedeniyle faaliyet gelirlerinin erimesine, devamında oluşan sorunların ağırlaşmasına kayıtsız kalmak ve bunu finansal istikrar kavramının arkasına saklanarak yapmak gaflettir.
Gelişmiş ekonomilerdeki merkez bankalarının yaptığı parasal genişleme hem kendi sorunlarını çözmedi, hem de diğer ekonomilerin durumunu iyice zora soktu. Eğer yan tesir olarak emtia ve zorunlu ihtiyaç maddesi fiyatları yükselmese belki de Ortadoğu ve Kuzey Afrika karışmayacaktı... Merkez bankaları finansal istikrar adına para pompalamaya devam ederse hiçbir şey düzelmeyecek, durgunluk derinleşecek; zira başka ülkelerde de geniş kesimlerin sabrı tükenecek, işsizlik ve enflasyondaki artış farklı çözümlerin zorlanmasının sebebi olacak... Küresel ticaret hacmi daralacak, nakit akışlar bozulacak, merkez bankaları tekrar devreye girmek zorunda kalır ise durum iyice ağırlaşacak. "Birileri yiyecek, diğerleri bakacak ve kıyamet ondan kopacak!"
Konuya Türkiye ekonomisi açısından bakmaya çalışırsak, sonuç değişmiyor. Euro Bölgesi'ndeki daralma ihracata ilişkin endişeleri artırıyor. Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine yönelik ihracat son bir yılda yaşanan gelişmeler nedeniyle dramatik gerilemeler yaşanıyor. Cari açık sorunu ise iç talebin gerilemesini gerektiriyor. Bu tehditler nedeniyle ekonomi nasıl büyüyecek, istihdamın daralması nasıl önlenecek, enflasyonun yükselişi nasıl dizginlenecek soruları yanıt arıyor.
İsrail'de bile yaşam koşullarındaki olumsuzlaşma nedeniyle halkın sokağa dökülmesi, küresel düzeyde parasal genişlemenin bir sonucudur. Finansal istikrar adına güçlü azınlığın yaptığı hataların bedelini geniş kesimlere yaymaya aracılık etmek sorunları ağırlaştırmak ve içinden çıkılmaz hale getirmektir. Bunun anlaşılması için dünyanın her yerinde insanların tepkisel şekilde sokağa dökülmesini görmemiz mi gerekiyor.
Günü kurtarmak adına geniş kesimlere masal anlatarak, parasal genişleme ile günü kurtarma döneminin kapanması ve kalıcı çözümlere odaklanılması gerekiyor. Bu gerçekleşmediği sürece sorunların ağırlaşacağını, son haftalarda piyasalarda yaşanan olumsuzlukların bile görece önemsiz kalabileceğini unutmayın... Bugün için merkez bankaları çözümden çok sorunların büyümesinde katkı yapar konumdadır ve bu durumdan kurtulamamaktadır...