Merkez bankaları savaşıyor
Merkez Bankaları arasında bir savaş ortamı oluşacakmış gibi görünüyor. Bu ortama kur savaşları yakıştırması yapılıyor. Görünen tablo pek çok ülkenin savaş alanına katıldığını ya da katılmak üzere olduğunu gösteriyor.
Ortalığı savaş naralarının sarması nedensiz değil. Küresel kriz ve ardından gelen büyüyememe sorunları pek çok ülkeyi "denize düşen yılana sarılır" durumuna getirdi. Ekonomilerine ufak da olsa bir büyüme esintisi vermek ya da mevcut esintileri kaybetmemek için herkes elinden geleni yapıyor.
Bu elinden gelenler arasında olağan piyasa etkileşimin dışına çıkıp döviz kurlarını maniple ederek bir ticaret avantajı kazanmak için çaba göstermek de var. Çoğu ülkede mevcut kurların bu işi yapamadığı, çünkü kendi paralarının olması gerekenden daha pahalı olduğu düşünülüyor. Merkez Bankalarına ulusal paranın değerini düşürecek, yani kendi paralarını ucuzlatacak önlemler alması için baskı yapılıyor.
Dillere düşen "kur savaşı" meselesinin başlangıç noktası bu.
* * *
Malum, Merkez Bankaları bağımsız. Yani oradan buradan gelen baskılara kulak asmasalar da olur. Ama çoğu zaman bu tür baskılardan etkileniyorlar. Bu etkilenmenin bir nedeni siyasal tepkilerden çekinmeleri. Bir başka neden de ekonomide istikrar ve büyümeyi sürdürme kaygısı.
Aslında uzun süredir Merkez Bankalarının tek bir görevi olduğu yönünde bir anlayış egemen. Bu görev fiyat istikrarını korumak yani enflasyonu dizginlemek şeklinde tanımlanıyor. Bu yönde ciddi bir de öğreti oluşmuş durumda.
Küresel kriz ve ardından gelen büyüyememe sorunu bu tabloyu biraz değiştiriyor. Fiyat istikrarının yanı sıra finansal istikrar da önem kazanıyor. Üstelik, son yıllarda uluslar arası piyasalarda yaşanan türbülanslar bazı koşullarda finansal istikrarın daha da önemli hale gelebileceğini gösteriyor. Bu durumda Merkez Bankaları kendilerini fiyat istikrarının yanı sıra finansal istikrarı da kollamak zorunda hissediyorlar. Dolayısıyla ülkenin dış dengesini ve bunun üzerinde etkili olan döviz kurunu pek başı boş bırakmak istemiyorlar.
Son dönemin koşulları ekonomiyi yönetenlerin salt istikrar sorunsalına çakılı kalmayıp, istikrarın yanında büyüme sorunları da eğilmesini gerektiriyor. Küresel krizin tetiklediği büyüyememe sorunu bu meseleyi öne çıkartmış, daha da önemlisi, Merkez Bankalarının gözüne sokmuş vaziyette.
Sorun büyüme zafiyeti olunca büyümeyi ileriye itecek her etken ihtiyaç oluyor. İç talebin yanı sıra dış talebin de bu tür itici etkisi var. Son dönemin büyüyemeyen ekonomilerinde iç talep fazlasıyla durağan halde. Bu durumda dış talep öne çıkıyor, büyümeyi sürükleme işlevi kazanıyor. Dış talebi ekonominin dış dengesi belirliyor. Döviz kuru da dış dengenin önemli bir belirleyicisi. Bu durumda dış denge- dış talep-döviz kuru üçlüsü olağandan daha önemli değişkenler olarak algılanıyor. Herkes kurunu ayarlayıp, ihracatını şişirmek ve ekonomisini büyütmek peşinde.
Görebildiğim kadarıyla "kur savaşı" dediğimiz meselenin temel işleyiş dinamiği böyle.
* * *
Kur savaşına katılmak bazen ülkenin kendi tercihi olmaktan çok kendisini uymak zorunda hissettiği bir durum da olabiliyor. Bir ülkenin parasının değerini yapay olarak düşürmesi sizin paranızın da değerlenmesi sonucunu yaratıyor. Bu ikinizin arasındaki ticareti sizin aleyhinize çeviriyor.
İkili dengesizliğin yanı sıra bir de bu durumun üçüncü pazarda yarattığı olumsuzluk var. Rakip ülkenin kendi parasını ucuzlatarak elde ettiği avantaj üçüncü pazarlarda sizin ihracat hacminizi daraltan bir etki yaratıyor. Bu durum üçüncü pazarlarda sizin aleyhinize oluşan durumu düzeltmek için sizi de paranızın değerini düşürmeye zorluyor. Gönüllü olmasanız da kur savaşına katılmak ve döviz kuruna müdahale etmek durumunda kalıyorsunuz.
Yani, "kur savaşlarında" heveslilerinin yanı sıra gönülsüz kurbanlar da var.
Yazara Ait Diğer Yazılar
Tüm Yazılar