Merkez bankaları, krizden "iyi bir çıkış" doğru zamanı belirle

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN [email protected]

Merkez bankalarının krizden çıkış için öngördükleri "çıkış planı" ne kadar doğru? Chicago Üniversitesi Profesörü FED eski başkanlarından Norman Bobins, merkez bankalarının "krizden çıkış" için doğru zamanı belirlemeleri gerektiğini ve FED'in 1936-37 yılında yaptığı yanlışı yapmamaları gerektiğini söylüyor.

FED Başkanı Ben Bernanke'ye göre FED'in krizden çıkış stratejisi, ekonomi toparlanmaya başladığından itibaren enflasyonun artmasını engellemek için gerekli politikaları uygulamaya dayanıyor. Fakat uzmanlar sadece bu politikaları uygulamanın krizden çıkış stratejisini oluşturmadığını söylüyorlar. Dolayısıyla, hem Bernanke'nin hem de Avrupalı merkez bankaları başkanlarının öncelikle bu politikaların uygulanmasını gerektirecek ortamı tanımlamaları gerekiyor.

2007 yılı öncesinde bağımsız merkez bankaları güvenilir çıkış stratejileri sunmakta zorlanmazlar. Enflasyon hedeflerini belirlerler ve orta vadeli enflasyon tahminleri doğrultusunda fiyatlar istikrarlı bir düzeyde kalırdı. Finans piyasaları da genellikle merkez bankasının faiz oranları kararını onaylardı. Uzmanlar bu durumun artık söz konusu olmadığını ve dikkate alınması gereken iki büyük sorunun olduğunu belirtiyorlar. Bunlardan birincisi ticari bankacılık sistemi. Ticari bankacılık ABD'den çok Avrupa için bir sorun teşkil ediyor. Bunun nedeni ise Avrupa hükümetlerinin borçlarını çözmekte çok başarılı olamamaları. "Eğer Avrupa Merkez Bankası faiz artırımına giderek krizden çıkmaya çalışsa, bu bankacılığın meldown'u olur" yorumunda bulunan uzmanlar, bu tür bir çıkış stratejisinin Avrupa'da bir "intihar notu" olarak algılanacağını ifade ediyorlar.

Euro Bölgesi'nden çok ABD'yi ilgilendiren ikinci sorun ise vergi politikası. Kalifornia Üniversitesi Ekonomi Profesörü James Hamilton, ABD'nin para ve vergi politikasının bir karışımı olan borçlanma düzeyinin, uzun vadeli fiyat istikrarı hedefi ile bir arada sürdürülemeyeceğini söylüyor. Hamilton'a göre, ABD politikası, "hükümetin borç oranı ne kadar artarsa artsın, bu dolara zarar vermez" inancına dayanıyor. Her ne kadar bu düşünce geçmişte doğrulanmış olsa da, bugün için söz konusu olup olamayacağını yönelik endişeler olduğunu söylüyor Hamilton.

Sonuç olarak uzmanların birleştiği nokta, vergi ve para politikalarının birbirinin içine girmiş olması, merkez bankası politikalarının bir sonucu. Avrupa Merkez Bankası'nın yüzde 1 faiz oranı ile sisteme 442 milyar Euro enjekte etmiş olması bunun bir örneği. Burada geniş anlamda amaç, bankalara birkaç yıl risksiz kâr sağlama fırsatı vererek, eski sermayelerini yeniden oluşturmalarını sağlamak. Uzmanlara göre bankacılık krizini bu şekilde çözmek çok uzun yıllar alacak olsa da, bu uygulama ekonomiyi desteklemek açısından başarılı sonuç verecek nitelikte. Hamilton, merkez bankaları bu rolleri üstlendikçe, temel işlevlerinin değişmesi gerekeceğini söylüyor. FED veya Avrupa Merkez Bankası'nın bu şartlar atında sabit bir ücret politikasını ne şekilde sürdürebilecekleri sorgulanıyor.

Doğru çıkış zamanı gerekli

Chicago Üniversitesi Ekonomi Profesörü Norman R. Bobins ise, merkez bankalarının krizden çıkış için doğru zamanı belirlemeleri gerektiğini söylüyor. "Sevimsiz bir sosyal ortamdan ayrılırmış gibi, finansal krizi terk etmek: İyi bir çıkış çok önemli. 1936-37 yıllarında FED'in çıkış stratejisi çok yanlıştı. Bu kez merkez bankalarının krizden iyi bir şekilde çıkmak için doğru zamanı belirlemeleri gerekli" diyor Bobins.

Bobins'in yorumları şöyle: "73 yıl önce, bankaların FED bünyesindeki büyük rezerv birikimlerinin gelecekte kredinin kontrolsüz büyümesine yol açacağı endişesiyle, FED sıkı para politikası uygulamasına geçti. Bu para politikası 1933 yılından bu yana devam etmekte olan büyük ekonomik büyümeyi son derece olumsuz etkiledi. Bugün ise merkez bankalarının rezerv birikimlerinin yol açtığı enflasyon endişesi hakim. Merkez bankalarının 1936-37'de uygulanana yanlış çıkış stratejisini yeniden uygulamaması gerekli. Merkez bankaları için en büyük zorluk deflasyonu engellemek ve enflasyonun artmasına yol açmadan ekonomik büyümeyi sağlamak. Ekonomilerde toparlanma başlamasıyla birlikte, merkez bankaları FED'in 1930 ortalarında karşılaştığı zorlukları yaşayacaklar. Bankaların çıkış stratejisini zorlaştıran bir diğer unsur da vergi politikası."

Ülkelerin "Büyüme, sürdürülebilir ekonomik toparlanmanın bir sonucu mu veya vergi politikasının kısa süreli bir etkisi mi?" sorusuna cevap vermeleri gerektiğini söyleyen Bobins, "Büyüme temellerinin sağlamlaşıp sağlamlaşmayacağını beklemek en uygunu olacaktır" diyor. Bunun ardından yapılması gereken ise, "çıkış"a yönelik doğru zamanı hesaplamak için, vergi desteği etkisinin, sürdürülebilir ekonomik büyümeden çıkartılması olacak. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar