Merkez bankaları farklı davranıyor

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI [email protected]

Sadece bizde değil dünyanın başka yörelerinde de merkez bankalarının başı dertte. Dertler farklı. Bankaları farklı davranmaya itiyor bu. Malum, merkez bankaları parayı yönetiyor. Şu ve ya bu nedenle ekonomiye fazla para verirlerse bu para harcanıyor, talebe dönüşüyor. Aynı refleksle üretim yani arz tarafı artırılamadığı için paradaki genişleme fiyatlara yansıyor. Enflasyon hızlanıyor. Bazı merkez bankaları bu noktada dertli. Zira arz yönünü hareket ettirmek için parayı gevşetip, faizi düşürseler bu üretimden önce fiyatları kışkırtıyor, enflasyon daha da ivmeleniyor. Tersini yapsalar, bu kez zaten kifayetsiz olan arz daha da fren yapıyor. Ekonomi durgunlaşıyor. Bu anlatım meselenin fevkalade basitleştirilmiş bir krokisini veriyor kuşkusuz. Ama yine de merkez bankası, fiyatlar ve üretim arasındaki sıkıntılı durumları anlamamızı kolaylaştırıyor.

Tabii bütün ülkelerde durum böyle değil. Bazıları da bunun tersi bir tuzağa sıkışmış durumdalar. Bunlarda merkez bankası ekonomiye ne kadar para verirse versin bunun talebe dönüşüp, fiyatları baskı altına alması gerçekleşmiyor. Parayı genişleten ülkelerde faiz de düşüyor, kimi yerlerde negatife dönüyor. Ama bu süreç ne talep ne de arz (üretim) üzerinde etkili oluyor. Talep yetersiz kaldığı için fiyatlar aşağıya doğru baskılanıp, nazlı bir şekilde salınıyor. Bu salınım genellikle depresif baskı üretiyor. Depresif baskının aşılması için paranın genişletilip, faizin düşürülmesi gerekiyor. Ama bu tür önlemler sürecin talep ve arz tarafını etkileyip, kıpırdatamadığı için bu politika girişimi bir etki yaratmıyor. Bu durum likidite tuzağı olarak tanımlanıyor. Para ve faizin politika araçları olarak etkisini kaybetmesi anlamına geliyor bu tuzak.

Kısacası kimi ülkelerde merkez bankaları paranın enflasyon yaratması sorunu ile boğuşurken bazıları da uyguladıkları genişlemeci para politikasının enflasyon yaratmakta işlevsiz kalmasından şikayetçi. Üstelik bunlar uzun süredir sadece kendi iktisadi sınırları içindeki parasal ilişkileri ve etkileşimleri yönetmiyorlar. Küreselleşme iktisadi sınırları gevşetti ve herkes ötekinin parasal hareketlerinden etkilenir hale geldi. Birisinin attığı bir politika adımı hızla ötekilere yansıyor ve bundan her birisi kendi durumuna göre farklı yönlerde etkileniyor. Tabii bütün ülkeler aynı iktisadi güç ve etkiye sahip olmadığı için bu yansıma trafiğinin akış yönü farklılaşıyor. Ekonomisinin ve parasının gücü daha başat olan ülkelerin para alanında attığı adımlar öteki ülkelerde daha güçlü yansımalar yaratıyor.

Merkez bankaları arasında dertler ve yarattıkları küresel etkiler açısından gözlenen ayrışmaya pek çok örnek vermek mümkün. Benim aklımda iki merkez bankası örneği var. Birisi bizim TC Merkez Bankamız. Öteki de ABD Merkez bankası FED. Bizim Merkez Bankamız para politikasını çoğu kez enflasyon baskısı altında tasarlayıp, uyguluyor. TCMB tanım gereği sıkı olan bu politikanın ürettiği yüksek faiz ve yavaş büyümenin yarattığı sıkışıklıkla boğuşmak zorunda kalıyor. FED ise durgunluk baskısı altında çok daha genişlemeci bir bol para düşük faiz politikası uygulayarak ekonomiyi durgunluktan çıkartmaya uğraşıyor. Düşük faiz ve fazlasıyla genişlemeci politikanın henüz istenen sonucu tam olarak alınmış değil.

Gelinen noktada FED bir yandan enflasyona bir yandan büyüme ve istihdama bakarak ekonomiyi yönlendirmeye çalışıyor. Gördüğünüz gibi iki Merkez Bankasının da derdi başka. Dolayısıyla farklı davranıyorlar. işi kolay değil. TCMB enflasyon yaratmadan faizi düşürüp büyümeyi hızlandırmaya çalışıyor. FED ise talebi kışkırtıp biraz enflasyon yaratma karşılığında büyümeyi hızlandırıp istihdamı arttırma peşinde. Son aylarda iki Merkez Bankası da hedefledikleri yönde hareket etme imkanı buldular. Ama, gözleri hala enflasyon, istihdam vb gibi değişkenler üzerinde. TCMB enflasyonun yavaşlaması ölçüsünde faizi daha da düşürüp, ekonomiyi canlandırıcı etkiyi pekiştirecek. Büyümede yukarı, işsizlikte aşağı yönlü hareketler ise FED’e parayı sıkılaştırıp, sıfır noktasın yaklaşmış olan faizi yükseltme olanağı verecek. Hafta başında açıklanan enflasyon verisi TCMB’nin faizi bir kez daha düşürmesini kolaylaştıracak nitelikte. Buna karşılık geçen hafta sonu ABD’de açıklanan istihdam verileri FED’i tereddüde itti. Büyük olasılıkla faizi yükseltmeyi yıl sonuna erteleyecek. Küresel sistemin etkili aktörü ABD. Dolayısıyla FED’in davranışları biz de dahil herkesi etkiliyor. Şimdi FED’in parayı daraltıp, faizi yükseltmeyecek olması bize iyi gelecek. Sermaye akışı bize yönlenmesini sürdürecek. Bu da bizim faiz politikasını uygulamamızı daha da rahatlatacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018