Merkez Bankaları daha fazla risk almaya zorlanıyor

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Küresel piyasalarda son haftalarda yaşanan eğilimler belirsizlik ve kırılganlığın arttığına, riskten kaçınma eğiliminin güçlendiğine işaret ediyor. Döviz piyasalarında euro tüm diğer paralara karşı endişe yaratacak ölçüde seri bir şekilde değer kaybediyor, sermaye ve emtea piyasaları ise gelen satış baskısını kısmen dengeleyerek dalgalı ve yatay eğilimli bir görüntü sergiliyor. Neden böyle oluyor sorusuna yanıt arayanların dikkati euro bölgesi üzerinde yoğunlaşıyor. Yunanistan'ın bütçe konusunda alması gereken ek önlemler, İrlanda için kurtarma paketi, diğer bazı ekonomilerin durumu ön plana çıkıyor. Alman ve Fransızlar "Kalıcı ülke kurtarma sistemi" kurulacağını söyleyerek gelişmelerin kontrolden çıkmasını ve paniğe dönüşmesini önlemeye çalışıyor.

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız genel görünümün buzdağının görünen kısmı olduğu ve temeldeki sebeplerin pek konuşulmadığını unutmamız gerekiyor. Gelişmiş ekonomilerin tümünde ciddi akım problemleri var, bu durumu gizlemek ve günü kurtarmak adına yapılanlar ciddi stok problemleri yaratmış görünüyor; Asıl önemlisi bu açmazdan nasıl çıkılacağı bilinmiyor. Gelişmiş ekonomilerde gelir azalması önlenemiyor, harcamaların kısılması ise istenmiyor; ortaya çıkan tasarruf açığı sermaye piyasaları ve bankacılık sistemini sürdürülebilir olmayan bir sürece mahkum ediyor. Ekonominin bir denge bilimi olduğu unutuluyor. Gelir azalmasının önüne geçilemediği sürece sorunların geometrik bir hızla ağırlaşacağı, beklentileri yönlendirerek günü kurtarmanın imkansızlaşacağı biliniyor, ama konuşulmuyor. Bu koşullarda oluşturulacak bir ülke kurtarma sistemi göz boyamaktan öteye gidemez. Merkez Bankaları daha fazla risk almaya zorlanır, beklentiler olumsuzlaşmaya devam eder: deflasyondan kaçarken enflasyon felaketi kaçınılmaz olur, gelir azalmasını önleyemeyenler ekonomik daralmayı kalıcı olarak tercine çeviremezler.

Avrupa Birliği açısından hem sorunlu ekonomileri kurtarmak ve bütçe açıklarını makul seviyelere geriletmek hem de euro yu vede mali sistemi eşanlı olarak kurtarmak bu satten sonra imkansızdır. Önemli olan bu duruma düşmemek, buna sebep olan hataları hiç yapmamaktı... Ama olmadı yanlışlar yapıldı, sorunların ağırlaşması seyredildi ve bu açmaza düşüldü. Siyasilerin ise bugün söyledikleri ile bir kaç ay önce dile getirdikleri arasındaki çelişki ve tutarsızlıklar büyüdü, itibarları azaldı; euro bölgesinde marjinal olduğu düşünülen siyasi partilerin güçlenmeye başlaması bu gidişatın doğal bir sonucu olduğu hep görmezden gelindi.

Herhangi bir ekonomide yaşanan gelir azalmasını, harcama daralmasını, bütçe açıklarındaki büyümeyi, mali sektördeki eşanlı kötüye gidişi biraz olsun durdurmak için Merkez Bankası'nın devreye girmesi ve çöp sepetine dönüşmesi gerekiyor. Bu kısavadeli bir yaklaşımdır, kalıcı değildir; böyle bir tercih devamında daha büyük bir daralmanın sebebi olur, yağmurdan kaçarken doluya tutulmak kesinleşir. Merkez bankalarının söz konusu koşullarda devreye girmesi çözüm değildir, geçici bir illizyondur, ciddi bir bedeli vardır. Bu sebeple hem euroyu korumak, hem de hiç bir üyenin durumunun daha kötüye gitmesine sebep olmadan sorunlu ekonomileri kalıcı olarak kurtarmak mümkün değildir. Aksini iddia etmek gerçeklerden uzaklaşmaya sebep olur ki, orta vadede büyük hayal kırıklıkları ve sosyal patlamalar kaçınılmaz hale gelir; korkunun ecele fayda etmediği anlaşılır.

Yaşananların özeti, euro bölgesi finansal piyasaları ve mali sistemi, Avrupa Merkez Bankası'nı daha fazla inisiyatif almaya davet etmekte, çatlak sesler çıkaran bazı siyasileri geri adım atmaya zorlamaktadır. Amaçlarına ulaşabilir iseler her şeyin düzelmeyeceğini elbette biliyorlar, fakat güçlerini kullanarak kendileri lehine ve başkaları aleyhine adaletsizlik talep ediyorlar. AB mali sistemi sorunlu olduğunu düşündüğü ekonomilerin tahvillerini satıyor, risk primi yükseldikçe alarm zilleri çalıyor; Merkez Bankaları ve siyasiler daha fazla risk almaya zorlanıyor. Özellikle Merkez Bankaları tahvil alarak likidite vermeye zorlanıyor; kısa vadeli krediler yolu ile para politikasının gevşetilmesi mali sistemi rahatlatamıyor!.. Aksine kendi çıkarları gereği iddia edenlerin, Avrupa Merkez Bankası'nın sunduğu nerede ise sınırsız kısa vadeli kredi kolaylığına rağmen bazı ekonomilere ilişkin risk priminin neden yükseldiğini sorgulaması gerekiyor. Etkili ve yetkili kesimler bir anlamda kherkesin herşeyi bilmemesinden yararlanmaya çalışıyor ve esas koknuşulması gerekenleri telaffuz etmiyorlar. Eğer Almanya'nın muhalefeti aşılır, son hazırlanan mali kurallar uygulamaya girmez ve Avrupa Merkez Bankası kapsamlı tahvil alım programlarına başlar ise kısa vadede bir rahatlama yaşanabilir fakat bunun bedeli orta vadede enflasyon ve işsizliğin yeni rekorlara koşması olur.

Euro bölgesinde sipariş edilen gelişmeler ülkemizi de etkileyecek kısa vadede sermaye girişleri artabilir fakat orta vadede AB pazarının daralmaya devam etmesi çok ciddi sıkıntılar yaratabilir. Kısa vadeli ve spekülatif düşünüp orta vadeyi tümüyle ihmal edenler pebme tablolar çizebilir. Fakat gerçek yatırımların orta vadeli beklentilere göre şekilleneceği hatırlanır ise durumun ciddiyeti daha iyi anlaşılabilir. Olumsuzluğun dalgalı bir şekilde arttığı, evdeki hesapların çarşıya uymadığı, baş döndürücü bir değişime hazır olun veya gerekli tedbirleri alın!..

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar