Merkez, aynı zamanda iktisat dersi de veriyor

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Merkez Bankası'nın faiz ve munzam karşılık kararlarıyla ne yapmak istediği belli. Merkez Bankası, bu kararlarla hem enflasyonla mücadeleyi amaçlıyor, hem de cari açığa karşı önlem almaya çalışıyor.

Enflasyonla mücadele mekanizması görece daha basit. Munzam karşılık oranlarının artırılmasından dolayı topladığı 100 liralık mevduatın eskiden örneğin 95 lirasını krediye dönüştürebilen bankacılık sistemi, artık 100 liralık mevduatın bu kez yine örneğin 90 lirasını kredi olarak kullandırabilecek. Ayrıca, Merkez Bankası daha önce 5 liralık zorunlu karşılığa faiz ödüyorken, şimdi 10 liralık karşılığa faiz de vermeyecek. Böylece bankaların hem mevduattan krediye dönüştürebilecekleri tutar azalacak, hem de bunun maliyeti artacak. Bankaların ne yapacağı belli, zaten yapılıyor da. Krediler kısılacak, kredi faizleri artırılacak, özellikle kısa vadeli mevduatta da faiz indirimine gidilebilecek. 

Böylece Merkez Bankası'nın ekonominin ısınma riskine karşı aldığı bu önlem amacına hizmet etmiş olacak. Bazen tuhaf değerlendirmeler de yapılmıyor değil doğrusu. "Bu önlemler yüzünden kredi faizleri artışa geçti" gibi hani neredeyse "olacak şey mi" dercesine değerlendirmelere rastlanıyor. Merkez Bankası'nın amacı zaten bu, bunda şaşacak ne var ki!

Kredi hacminin daraltılması ve ekonomideki olası ısınmanın önüne geçilmesi, dolayısıyla da enflasyonda ortaya çıkabilecek artışın şimdiden frenlenmesine dönük mekanizma, en azından teoride hiç de karmaşık değil. Kredi faizlerinde ortaya çıkabilecek artışın maliyet baskısı yaratabileceği tezi de söz konusu ama, bu baskı önemli boyuta varır mı, tartışılır. 

Ancak, cari açıkla ilgili öngörüyü hemen kavrayabilmek, en azından bazı kesimler için pek kolay olmasa gerek.

Bizde yıllardır kırılamayan bir algı var. Sanıyoruz ki, cari açık veriyoruz, sonra da bu açığı bir şekilde finanse ediyor, kapatıyoruz. Kaç kez yazdık, ama hala anlı şanlı köşe yazarlarından, iktisat profesörlerinden "cari açık veriyoruz, ama finanse edebiliyoruz" şeklinde değerlendirmeler okuyoruz. Bu görüşü dile getirmekte ısrar edenler, şimdi de kısa vadeli sermayeye karşı alınan kararı değerlendirirken, "Merkez Bankası cari açığın finansman kalitesini yükseltmeye çalışıyor" gibi yorumlar yapıyorlar. Merkez Bankası tabii ki açığın finansman kalitesini yükseltmeye çalışıyor, çalışması da normal; ama Merkez Bankası "açık verildi, şunun finansman kalitesini artıralım" diye çaba göstermiyor.

Defalarca yazdık, bir kez da yazmakta yarar var. Önce cari açığın verilmesi, sonra bunun (ister sıcak parayla, ister doğrudan yatırımla) finanse edilmesi söz konusu olamaz.

Çünkü elde nakit yoksa, borçlanma olanağından yoksun olunursa harcama zaten yapılamaz. Bu kişiler için de böyledir, şirketler için de, ülkeler için de…

Merkez Bankası'nın sıcak paraya karşı aldığı önlemler de zaten "açık verilir, sonra bu finanse edilir" tezinin baştan sona yanlış olduğunu ortaya koyan bir "iktisat dersi" niteliğindedir.

Merkez Bankası sıcak para için Türkiye'nin eskisi kadar cazip olmasını önlemeye çalışmaktadır. Çünkü bilinmektedir ki, Türkiye'nin sıcak para için çok cazip koşullar sunması, bu paranın Türkiye'ye akın etmesine neden olmakta, sonuçta ihtiyaçtan fazla gelen döviz, Türk parasının değerlenmesine yol açmaktadır. Değerlenen Türk parası da artan ithalat, yerinde sayan ihracat ve artan cari açık olarak kendini göstermektedir.

Dolayısıyla sıcak para ne kadar az gelirse, TL'deki değerlenme o kadar yavaşlayacak, hatta değer kaybı ortaya çıkabilecek, bu da sonuçta cari açığın istenilen düzeyde ya da ona yakın gerçekleşmesini sağlayabilecektir.

Yani Merkez Bankası sondan değil, baştan başlamış; sıcak paraya önlem alarak cari açığı frenleme çabası içine girmiştir. Bu da, bir anlamda "cari açık sıcak parayı besliyor" tezini savunanlara karşı, gerçeğin tersi olduğunu ortaya koyan güzel bir iktisat dersidir. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar