Meraklarını “anlamlı” hale getirenler kazanıyor

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

İnsanları üç ayrı kategoriye ayırarak değerlendirme yapıldığını daha önceleri de çok yazdım. Bir kez daha anımsatmak istiyorum; çünkü yaşadığımız dünya hepimizi “meraklarımızı diri tutmaya” zorlu-yor. Geleceği inşa etme yarışını “meraklarını anlamlı hale getiren” toplumlar kazanıyor.

Üç insan tipinden birincisi, “meraklı insanlar”. Meraklı insanlar için okulun ve ortamın önemi vardır; ama kurumlar olmasa da, hayvanların izini, yıldızların görüntüsünü, bulutların hareketini, vücudun organlarının yapısını ve işlevini gözlemleyerek meraklı insan doğayı ve hayatı anlar. Anladıklarını da insan yaşamını kolaylaştırıcı yararlar üreterek anlamlandırır. Üniversite bile bitirmeyen, alanında dünya ölçeğinde öncü konumuna kendini taşıyabilen insanların hemen hepsinin ortak özelliği meraklarını sürekli diri tutabilmeleridir. Meraklı insanlar, kendi toplumlarının “seçkinleridir”; seçkinler tarihin bütün aşamalarında toplumun en değerli varlıkları olmuştur. Bir toplumun gelişmiş ve öncü toplumlar arasında yer edinme, nüfuslarının en az yüzde 10’nun meraklı insanlardan oluşmasına bağlıdır.

Merakları küllenmiş olanlar

İkincisi, “merakları küllenmiş ortalama insanlar” tanımlamasıyla anlatılır. Bütün medya iletişimi, okullar, dini kurumlar, seminer, konferans ve sempozyumlar, açık oturumlar, kasaba kültüründen uzak kahve söyleşileri bu ikinci kategoride yer alan insanlar içindir. Bir toplumun tartışma ve sorgulama iklimi ne kadar çok sayıda küllenmiş merakların üzerindeki korları alevlendirirse, toplumun seç-kinlerinin ardındaki “kitle desteği” o denli artar. Seçkin azınlıklar ne denli yetenekli olursa olsun, kitle desteğinin rüzgarlarıyla yelkenlerini dolduramazlarsa, bilim ve teknolojinin insanları yaklaştırdığı, aynı zamanda kıyasıya yarıştırdığı bugünkü koşullarda yaratmak istedikleri sonuçlara ulaşmakta zorlanır. Ortalama insanların uyandırılmış meraka ulaşanlarının oranı da yüzde 40’ı aşarsa, üretken ekonomi, yaratıcı ve güven sağlayan demokrasi, inanç özgürlüğü ile düşünce özgürlüğünü dengeleyen yaratıcı ve geliştirici iklim güç kazanır.

Üçüncüsü, “meraksız insan” kategorisidir. Bu kategorideki insanlar “tuvaletle sofra arasında köprü” olarak tanımlanır. Bu üçüncü kategoride yer alanların ayırt edici özelliklerini şöyle sıralayabiliriz: Merak etmezler… Öğretilen gerçekliklere sorgulamadan inanırlar. Çoğu bilgileri “kulak kirliliğine” dayanır. İlke ve kural bilmezler; günlük yararları neyi gerektiriyorsa onu yapar; öz, söz ve davranış uyumuna özen göstermezler; “iç tutarlılığa” sahip olma bilincinden uzaktırlar. Hayatın merkezine “kendilerini” yerleştir; sadece kendileriyle meşgul olurlar. “İnsan biraz da başkalarına yararlı olduğumuz zaman insandır” ilkesi bilinçlerinin hiçbir yerinde yer bulamamıştır. Düşünerek, seçerek değil; anlık duyguların, toplumsal hareketlerin rüzgarına bir yana bir öte yana sürüklenirler.

Bugün toplumlarının gerçek “beka sorunu” işte tam bu noktadadır: Doğrusal değil, katlanarak değişen dünyamıza ayak uyduracak sorgulamayı yapabilen kitlelere sahip olmak, var olmanın gerek şartı hali-ne gelmiştir.

Kuantum bilgisayarlar

İletişimdeki büyük kırılmanın, meraksız insan oranlarını artırdığına ilişkin güçlü belirtiler var… Kısa mesajlarla iletişim kurma ile yetinme ağırlık kazanırken; derin düşünme, stratejik gelişme, etkin ve verimli kaynak kullanma bilinci giderek önem kazanıyor. Bir yandan bilgiye erişim alabildiğine kolaylaşırken; öte yandan bilginin derinliğinden kaçınma eğilimi de gözle görülür biçimde artıyor. Bu paradoksun neden ve nereden kaynaklandığına ilişkin çalışmalar gelecek kaygısı taşıyan bütün toplumların bir numaralı gündem maddesi.

Kırılma sürecinin giderek daha hızlanacağını ileri sürmek, bir kehanet olmaz… Yurtdışı ve yurtiçi medyaya yansıdı: Google ve NASA’nın üzerinde çalıştıkları “kuantum bilgisayarlar”, şu anda var olan süper bilgisayarların 10 bin yılda tamamlayacağı bir hesaplamayı sadece 200 saniyede yapabilecek. Ayrıca Google Bulut Servisinin 50 trilyon saate ihtiyaç duyacağı bir görev, sadece 30 saniyede tamamlanabilecek. Bir yandan bilgisayarların işlem hızları artacak, kapasiteler alabildiğine büyüyecek, öte yandan 5G iletişimindeki bağlantı iletişim ve işbirlikleri olanaklarının artması “kırılmaları” hızlandıracak ve “geçiş süreçlerini” yönetmeyi daha de kritik bir sorun haline getirecek. Bu gelişmeleri yakından izleyen “seçkin azınlıklar” yani meraklı insanlar ile onları yelkenlerini dolduracak “bilinçlendirilmiş merakları küllenmiş kitleleri” uyarmak bütün toplumların sorunu.

Kulak kirliliği

Sosyal medyanın kısa mesaja dayalı, doğrulanmamış bilgileri içeren iletişimi önemli tehlikeleri bünye-sinde barındırıyor… Yazılı ve görsel medyanın süreçler değil, sonuçlar üzerinde abanması ciddi “kulak kirliliği” ve “algı sapması” yaratıyor; tutarlı olmayan “bakış açıları” çok ciddi kaynak israfına yol açıyor. “Kavram içeriklerine özensizlik” insanların birbirlerini anlamasını zorlaştırıyor; anlamsız sürtüşmeler olağanüstü enerji saptırması yaratıyor.

“Kolaycılık” yerine “zor olanı seçme” toplumların geleceklerini belirlemesinin de merkezinde yer alıyor.

Hep birlikte toplumun “meraksızlar oranını azlatma” sorumluluğumuz var… Sadece merakları diri tutmak yetmiyor; merakları veriye, enformasyona, bilgiye, anlamaya ve anlamlandırmaya dönüştürmek gerekiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar