Meksika depremi ve biz

Edip Emil ÖYMEN
Edip Emil ÖYMEN YENİLEŞİM [email protected]

Geçtiğimiz 18 Nisan Cuma sabahı 9.27’de, Meksika’nın batı kıyısından 100 km kadar açıkta 7.2 şiddetinde bir deprem oldu. Bu şiddete rağmen hafif atlatıldı. Kutsal Paskalya Cuması tatili nedeniyle okullar, iş yerleri kapalıydı, trafik tenhaydı. Bundan daha önemlisi, depremi “erken uyarı sistemi” sayesinde milyonlarca vatandaşa haber verdiler. 
Meksika’nın başkenti Mexico City’de, 1990’da 40 bin kişinin hayatına mal olan depremden sonra hükümetin adım adım geliştirdiği erken uyarı sistemi işe yaradı. Vatandaşa, deprem uyarısı cep telefonuna sms olarak geldi. Radyo ve TV’de hemen duyuruldu. Sirenler çaldı. (Vatandaş, çalan sirenin “anlamını” biliyordu.)

 Meksika İçin Sismik Uyarı Sistemi (SASMEX) sayesinde, deprem merkezine 100 km ile en yakın kent Acapulco sakinleri, depremi 25 saniye önce öğrendi. Merkeze uzaklığına göre diğer şehirlerde bu süre daha arttı. Başkentte uyarı süresi 74 saniyeye çıkmıştı. 

Bu erken uyarıyla vatandaş, evinden mi çıkacak, gazını elektriğini mi kapatacak, yolda arabasıyla gidiyorsa kenara mı çekecek, her ne yapacaksa yapacak vakit bulabildi. Deprem, bir anda dank diye insanların tepesine inmedi. 
Meksika depremi, Pasifik kıyısı boyunca binlerce kilometre uzanan San Andreas Fay hattında 30 km bir kaymaya neden oldu. Bu ünlü fay hattı, daha kuzeyde ABD sınırını aştıktan sonra San Diego, Los Angeles, San Francisco diye ilerliyor. Ve oralarda da büyük ve yıkıcı bir deprem her an bekleniyor. 
ABD’nin bu varlıklı, yoğun üretim yapılan, en kalabalık eyaletinde erken uyarı sistemi henüz hâlâ yerel düzeyde deneniyor. “Quake Guard” Sismik Uyarı Sistemi (SWS), bütün California için uygulama aşamasına resmen geçemedi. Tuhaf, ama gerçek... Meksika, bütün örgütsel derbederliği ve ekonomik “az gelişmişliğine” rağmen depremle ilgili kamu-özel sektör-sivil toplum eşgüdümünü sağlamış. Bunu sadece göstermelik yasalarla değil, fiilen uygulamaya sokmuş. Bu işi, teknoloji ve zenginlik bakımından Meksika’dan pek üstün olan ABD’nin nasıl hâlâ eyalet / ulusal düzeyde yapamadığını görmek garip. 

Japonya’da da Meksika türü bir erken uyarı sistemi var. Ülkenin üç büyük telekom şirketi, uyarıyı aynı anda iletecek bir sisteme bağlı. Mart 2011’de 9 şiddetindeki deprem uyarısını sadece Tokyo halkı değil, ülkede 52 milyon kişi cep telefonundan, önceden öğrendi. 

Bütün bunların olabilmesi için, depremi hissedecek sensörlerden toplanacak veriyi analiz eden sistem ile, veriyi “anlamlı bir bilgi” şeklinde vatandaşa iletecek sistemin eşgüdümü gerektiriyor. Burada bir M2M durumundan söz ediyoruz: Makineler-arası-iletişim. Şeylerin İnterneti. İnsanı işe karıştırmadan... 

Geçen hafta, deprem konusunda Türkiye’de üst düzey açıklamalardaki, “Ülkemizin dört bir yanında kurulan deprem ölçüm cihazlarıyla sarsıntıları hassasiyetle ölçüyor ve öngörüler geliştirebiliyoruz” cümlesinde vatandaşa, depremi önceden haber verecek bir iletişim sistem müjdesi yoktu. Acaba, “Afet Yönetimi İçin Bireysel Mobil Cihaz Uygulaması Projesi”nde böyle bir sistem düşünülüyor mu? Bunun işlemesi için nasıl bir kurumlar arası eşgüdüm sağlanacağı öngörülüyor mu? Telefon operatörleriyle bu konuda bir çalışma yapılıyor mu? Depremle yaşamak zorunda olan başka uluslar yenilikçi yaratıcı çözümler üretirken biz ne yapıyoruz? Depremi vatandaşa önceden haber verecek miyiz?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Hollywood’a yapay zekâ 02 Ağustos 2019