Meğer çırılçıplakmışız!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Darbe girişimi bastırıldı, herkes alkışladı, sayfalar dolusu ilanlar verildi; iyi güzel... Peki bundan hiç ders çıkarmayacak, bu duruma nasıl gelindiğini sorgulamayacak mıyız? 

Bırakınız binlerce paralelciyi... Şu üç ismi nasıl açıklayacağız? 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başyaveri, eski Cumhurbaşkanı Gül’ün başyaveri ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar’ın emir subayı ve özel kalemi. 

Cumhurbaşkanı’nın başyaveri, Genelkurmay tarafından önerilen üç isim arasından Cumhurbaşkanı’nca seçiliyor. Yani Erdoğan’a, tutuklanan yaveri öneren de bir anlamda Hulusi Akar. 

Düşünebiliyor musunuz, Erdoğan ve Gül’ün başyaverleri paralelci, Hulusi Akar’ın emir subayı ve özel kalemi de öyle... 

Peki bu kişiler böylesine kritik yerlerde görev yaparken, buralara getirilirken Türkiye’nin istihbarat örgütleri neredeydiler, ne yapmaktaydılar? 

Sıradan bir devlet memuriyetine girmeye kalkışsanız bir dizi soruşturmadan geçiyorsunuz. Hele hele son dönemde bir devlet üniversitesine akademisyen olarak atanmanız söz konusu olsa, sizi ilk sorguladıkları yön paralelci olup olmadığınız. Sonuca ulaşılıyor ya da ulaşılmıyor, ama bir akademisyen için bile bu önemseniyor, araştırma konusu oluyorsa, Cumhurbaşkanlarının yaverleri için, Genelkurmay Başkanı’nın en yakınında olan ve attığı her adımı, yaptığı her teması bilen birileri için bu konuda nasıl böylesine kör uçuş yapılıyor... 

Yıllar önce dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun makam odasında yapılan gizli bir toplantının konuşmaları sızmıştı, sahi o konuda ne yapıldı; ya da niye bir şey yapılmadı, açıklamak isteyen var mı? 

Şimdi yargıda, askerde, poliste operasyon üstüne operasyon yapılıyor. Yıllar boyunca önce taltif edilen, sonra görmezden gelinen, son dönemde ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle “İnlerine girilme” durumunda kalınan paralel yapılanmayla ilgili bir cadı avı başlamış durumda. 

Cadı avları hep tehlikelidir. Hele hele böyle tüm kesimleri kapsayan ve binlerce kişiyi içine alan avlar... Kurunun yanında yaş da yanar, bu tehlike hep vardır. 

Bu değerlendirmemizi kimse çarpıtmaya kalkışmasın. Paralelci yapılanmaya karşı hoşgörülü davranılması gerektiğini söylüyor değiliz, olamayız zaten. 

Ama bu yapı yıllar boyunca Türkiye Cumhuriyeti devletinin tüm kademelerine yerleşirken, buna göz yumanların, göz yummak bir yana destek çıkanların hiç mi kabahati yok yani... 

Bırakın uzağınızdaki isimleri; polisleri, savcıları, hakimleri, hatta hatta Anayasa Mahkemesi üyelerini. Girişte de belirttik ya, yanı başınızda görev yapan yaverler, özel kalem müdürleri, emir subayları... Bir devlet, son iki cumhurbaşkanına yaverlik eden isimlerin en büyük düşman ilan edilen bir yapılanmanın adamları olduğunu nasıl belirleyemez? Yani şimdi bunda hiç istihbarat zafiyeti yok mu? 

Bu kişiler sıradan isimler değil ki... Cumhurbaşkanlarının yanı başında olan, makam arabalarının ön koltuğuna oturan kişiler. Cumhurbaşkanlarına yakın korumalarından daha yakın duran isimler... 

Ve biz, Türkiye Cumhuriyeti’nin istihbarat teşkilatları olarak bu isimlerin gerçek yüzünü ancak darbe girişimi olunca görebiliyoruz. Cümleyi tersinden okuyalım; 15 Temmuz girişimi yaşanmasaydı Erdoğan’ın yaveri hala Saray’da Cumhurbaşkanı’nın yanı başında bulunacaktı, Genelkurmay Başkanı’nın özel kalemi ve emir subayı da “görevlerini” sürdürüyor olacaklardı. 

İlk günü ucuz atlattık, ama... 

Piyasalarda ilk gün beklenen hareketler oldu. Ama bu hareketlilik korkulan ölçüde değildi neyse ki... Döviz yüksek açıldı, ama daha sonra biraz geriledi, ardından tekrar arttı. 

Gösterge tahvilin cuma günü yüzde 9.09 olan faizi, şu satırların yazıldığı öğleden sonra yüzde 9.69’a çıkmıştı. 

Hisse senedi fiyatlarında da bankacılık hisselerinde daha yüksek oranda olmak üzere bir gerileme görüldü. 

Bunlar zaten beklenen hareketlerdi, kimse için sürpriz olmadı. Piyasaların ilk günü küçük denilebilecek bir sarsıntıyla atlatmasında kuşku yok ki Merkez Bankası’nın piyasaya ağırlığını koyması ve önceki gün açıkladığı önlemlerin etkisi büyüktü. Yani kabul etmek gerekir, Merkez Bankası böylesine kritik bir süreçte iyi bir sınav verdi. 

Diğer yandan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in ekonomideki ağırlığı kendini hissettirdi. Ekonomide yurtdışını ikna edebilecek ağırlığa sahip olmanın önemi bir kez daha görüldü. Mehmet Şimşek yurtdışında saygınlığa sahip bir isim değil de, yalnızca Başbakan Yardımcısı unvanı taşıyan bir kişi olsaydı, telekonferans yoluyla yabancı yatırımcılarla kurduğu iletişim böylesine etkili olur muydu... 

Dünü göreli olarak çok büyük dalgalanma yaşamadan atlatmamızda bu konuşmanın ve Merkez Bankası’nın piyasaya verdiği güvenin önemi büyük. 

Ama, piyasa öyle her zaman verilen güvencelerle ve yapılan konuşmalarla ikna edilemez. Bu, belki de bir atımlık baruttu, bunu da görmek durumundayız. 

Ekonominin temellerinde zaten bir sarsıntı vardı. Şimdi bu sarsıntı büyüyebilir. 15 Temmuz’daki girişimin dalgaları sürüyor ve daha da sürecek gibi. Üstelik bunun siyasete olabilecek etkilerini henüz görmüş de değiliz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar