Medyanın en sosyali

Ali Argun KARACABEY
Ali Argun KARACABEY VERİDEN BİLGİYE argunkaracabey@arel.edu.tr

Yaklaşık bir yıl önce sosyal medyanın işletmeler için bir gereklilik olup olmadığını tartışan bir yazı yazmıştım. Burada da bazı alıntılar yapacağım bu yazının temel fikri, gün geçtikçe ekonomik aktivitelerde payı artan “sosyal medya ile yaşayanların” nüfusumuz içindeki paylarının da artması nedeniyle, bu gruba ulaşabilmek için sosyal medya kullanımının bir zorunluluk haline gelmesiydi. 

Şimdiye kadar yaşadığımız gelişmelerden farklı olarak sosyal medya kullanımı ile yaş arasında ters bir ilişki olduğu ortada. Yaş küçüldükçe, sosyal medya kullanımı geometrik olarak artıyor. Dolayısıyla, genç nüfus yapımızla sosyal medyanın ülkemizdeki gücü de daha açık bir şekilde karşımıza çıkacaktır. Sadece ülkemizde değil bütün dünyada benzer bir gelişme söz konusu. Bu durum yeni bir kavramın ortaya çıkmasını sağladı bile : “screenagers-ekran nesli”. 

Her geçen gün farklı alternatifleri çıkıyor

Dünya tarihinde sanırım hiçbir şey sosyal medya kullanımı kadar hızlı bir artış gösterememiştir. Bu konu hakkında okuduğum bir örneği hiç unutmam. Telefon kullanıcı sayısının 150 milyona ulaşması yaklaşık 90 yıl sürmüşken, facebook kullanıcılarının 150 milyona ulaşması ise 5 yıldan daha az süre gerektirmiş. 

Bu örnek kullanıcı sayısını dikkate alıyor, bunun yanında kullanım sürelerini de dikkate alsak çok daha dikkat çekici bir örnek karşımıza çıkabilir. Güzel örnek bulmuşken biraz daha sündürebiliriz aslında. Telefon bu 90 yılın önemli bir kısmında alternatifi olmayan bir iletişim aracıyken, facebook tam tersine her geçen gün farklı alternatifl eri türeyen bir araç. Dolayısıyla söz konusu 90 yıl içinde iletişim teknolojilerini kullananların sayısı ile facebook’un 150 milyon kullanıcıya ulaştığı 5 yıl içinde sosyal medya kullanıcı sayısını karşılaştırsak yine daha dikkat çekici bir örnek karşımıza çıkabilir. 

Yayılma hızına yetişilmiyor 

Sosyal medyanın ne kadar çok ve hızlı yayıldığını hepimiz biliyoruz, yaşıyoruz. Sosyal medya, kullanıcı kaynaklı içeriğin geliştirilmesine ve değişimine izin veren, web 2.0’nin ideolojik ve teknolojik yapısı üzerine kurulmuş internet tabanlı uygulamaların hepsini içermektedir. 

Tanımı daha açık hale getirebilmek için web 2.0 den bahsetmek fayda sağlayabilir. Web 2.0 aslında interaktif internet diye düşünülebilir, çünkü web 1.0’den farklı olarak artık birilerinin size içerik hazırlayıp hadi okuyun demesinden farklı olarak, her ne kadar altyapısal çok farklılık olmasa da yeni yazılımların sayesinde nihai kullanıcıların içerik üretmesinin mümkün olduğu bir ortam söz konusu. 

İçerik üreticilerinin sayısının, teorik olarak kullanıcı sayısına eşitlenmesi, yani sayısal olarak ifade edersek 2.5 milyar içerik geliştirici olması, içerik denetiminin veya yönlendirmenin olanaksızlığını, bunun yanında da bilgi kirliliği oluşma olasılığının yüksekliğini açıkça ortaya koyuyor. 

Kullanıcı sayısı arttıkça toplum üzerindeki etkisi de artıyor 

Kullanıcı sayısı ve kullanım sıklığı arttıkça, sosyal medyanın toplumdaki etkileri de artıyor. Sosyal ve siyasal olaylardaki etkilerinden ziyade ekonomik etkileri de sosyal medya kullanımının işletmelerin ilgi alanına girmesinin bir diğer nedeni. Bir araştırmanın sonuçlarına göre, tüketicilerin %90’ı diğer tüketicilerin görüşlerine güvenirken, firma reklamlarına güvenenlerin oranı ise sadece %56. Bu bilgiler şirketler için sosyal medyanın neden vazgeçilmez bir pazarlama aracı olduğunu, itibar yönetimi açısından neden göz ardı edilemeyeceğini açıkça gösteriyor. 

Sosyal medya konusuna girmişken en önemli sorunun cevabını da arayalım istiyorum. En önemli soru, facebook mu, twitter mı sorusu tabi. Bir dahaki yazıda şirketler için hangisinin daha önemli olduğunu açıklayacağım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Abone 13 Mayıs 2019
Paylaşım ekonomisi 29 Nisan 2019
Eğitimde değişim 18 Mart 2019
Sistem bozucular 21 Ocak 2019
Dijitalleşme, ama nasıl? 31 Aralık 2018
Dalgalar ve Atatürk 21 Mayıs 2018