Meclis yorgun mu?
23. Dönem TBMM'si çabuk yoruldu. AKP'nin "açık üstünlüğü" altındaki 22. Dönem'in muhalefeti de kapsayan "siyasi dinamizmi" bu dönemde yok. Oysa, 22 Temmuz 2007'daki erken genel seçiminin üzerinden henüz 16 ay geçti.
AKP bu dönemde de "açık üstünlüğe" sahip; 22. Dönem'in tek partili (CHP) muhalefeti de MHP, DTP ve DSP'nin katılmasıyla dört partiye yükselmişken, Meclis'in 16 ayda "yasama yorgunluğuna" düşmesi dikkati çekiyor.
Erken yorgunluğun sebepleri araştırıldığında ilginç bulgular çıkıyor. Muhalefet yasama organındaki "atalet" konusunda görüş birliği içinde. Öne sürdükleri ana sebep, AKP iktidarının tutumu.
Muhalefet yetkililerine göre, iktidar Meclis'in etkin çalışmasını istemiyor. Meclis'i önemsemiyor. Türkiye'nin gerçek gündemi Meclis'e yansıtılmıyor. "Yasama iradesi" yürütmenin kontrolü altında. Dahası da var ama muhalefetin değerlendirmeleri bu kadarıyla bile önemli.
İktidar rahatsız!
İktidarın meseleye bakışı ise tamamen farklı. AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, Meclis'in "bu yıl biraz yavaş gittiğini" ancak "yorgunluğun"
özkonusu olmadığını söylüyor. "Yavaşlamanın" sebebi olarak da içtüzüğü gösteriyor. Bozdağ'a göre, muhalefet içtüzükteki haklarını "iyiniyetle" kullanmıyor!
Bozdağ, muhalefetin içtüzükle verilmiş "engelleme, geciktirme" gibi yöntemleri kullanmasını da doğru bulmuyor: "Böyle olunca çalışmaların hızlı gitme şansı yok" sözleri, iktidarın muhalefet doğasına ve işlevine bakış açısı hakkında esaslı bir fikir veriyor.
Bu bakış açısı, muhalefetteki parti grupları ve milletvekillerinin İçtüzük haklarını "kendi siyasetleri adına kullanmalarını" da eleştiriyor. Peki, AKP iktidarının yetkilileri ve sözcüleri aynı hakları, üstelik çoğunluk avantajıyla ve fazlasıyla "kendi siyasetleri adına" kullanmıyorlar mı?
Milletvekili konuşmayacak da…
Parlâmento (Millet Meclisi) üyesi parlâmenterin (milletvekili) varlık sebebi ve işlevi konuşmak, tartışmak, müzakere etmek. Örnek Fransızca'dan: Diğer Batı dillerindeki gibi dilimize de yerleşen ve kullanılan parlâmento sözcüğünün kökü, "parlé"; yani, söz veya konuşma.
Hadise bu iken Meclis'te grubu bulunan siyasi partileri temsilen sözcülerinin, milletvekillerinin; özellikle "muhalefet" milletvekillerinin "çok konuşmalarından" yakınmayı anlamak mümkün değil. Milletvekili Meclis'te ister iktidar ister muhalefette olsun fikirlerini, önerilerini, eleştirilerini dile getirmek için konuşmayacak da ne yapacak?
Parti grup sözcülerinin, milletvekillerinin konuşma, tartışma özgürlükleri elbette sınırsız değil. Dünyanın tüm demokratik meclislerinde bu özgürlüğü kullanmanın sınırları, uyulması gereken usuller var.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde de böyle. Konuşma ve tartışma özgürlüğünün sınır ve usulleri 1973 yılından beri yürürlükte olan TBMM içtüzüğünde yazılı. Milletvekilleri de bu ölçütlere uymak şartıyla içtüzükle belirlenmiş konuşma haklarını sonuna kadar kullanabilirler.
Bunlar demokratik parlâmenter sistemin meclisinde dokunulmaz, tartışılamaz haklar. İktidarların görevi özellikle muhalefetin konuşma, tartışma özgürlüğünü meşru sınırlar içinde korumak iken, rahatsız olmak, hak kullanılıyor diye yakınmak, neden? Demokrasi jargonunda bir açıklaması var mı?