Meclis krize uzak
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin "kurumsal oluşumundan" söz ediyoruz. Yani, iktidarı ve muhalefetiyle siyasi parti gruplarından ve milletvekillerinden... Bu oluşum Türkiye'yi tehdit eden, ekonominin tüm kanatlarını tedirginliğe ve korkuya sürükleyen, tartışmaları, tedbir taleplerini yoğunlaştıran, "dip dalgaları" hissedilen küresel malî krize çok uzak mesafeden bakıyor.
Gerçi haksızlık etmeyelim. Hepten ilgisiz demeyelim. Çoğunluk değilse bile, kriz meselesini "kişisel" gündemlerine alıp kafa yoran, söyleyecek sözü bulunan vekiller yok değil. Saymaya kalksak epeyce isim çıkar. Ne var ki, böyle isimlerin varlığı, küresel krizin Türkiye ekonomisinde yol açabileceği olumsuz etkilerle ilgili bir Meclis görüşü, duruşu; hepsinden önemlisi hükümet üzerinde "uyarıcı" etki yaratacak fikir ve önerilerin üretimine yetmez.
Çünkü, görülüyor: Ekonomi kamuoyundan gelen "tehlike sinyalleri" AKP hükümeti üzerinde uyarıcı etki yaratmıyor. Kamuoyuna hakim olan bu "güçlü" kanaat, dünyayı titreten krize karşı açık ve ikna edici bir "siyasi tavra" sahip olması gereken hükümetin "algılama kapasitesinin" sorgulanmasına yol açıyor. Başbakan dahil hükümet yetkililerinin kamuoyunda yaygın bu kanaati "felâket tellallığı yapıyorlar", "krizden medet umanlar var" türü basit ve asılsız suçlamalarla gidermeleri mümkün değil.
Kim ister hain krizi?
Bırakınız Türkiye'yi; bireysel ve kolektif aklını yitirmemiş hiç bir ülkede hiçbir kimse ekonomiyi yıkacak, bankaları, şirketleri batıracak, özellikle yoksulu, orta halliyi işinden, ekmeğinden edip hayattan bezdirecek krizleri istemez. "Kişisel çıkarı" için krizlerden medet ummaz. Çünkü, bilir ki krizler önce "kişisel çıkarları" yok eder.
Onun için, ülkeyi yöneten siyasi sorumluları eleştirenleri, tedbir isteyenleri "felâket tellallığı" ile suçlamak, her şeyden öte, kamuoyunu küçümsemek, kaale almamak; hatta hakarettir! Yürütme erkinden kaynaklanan haksız suçlamaların, yasama erkinde iktidar grubunun kimi yöneticilerince seslendirilmesi de öyle...
AKP iktidarının kriz olgusuna karşı "yürütme" düzeyinde benimsediği eleştiri ve beklentileri "suçlamalarla" bastırma politikası, "yasama" düzeyinde düzeltilebilir. Bir şartla: Meclis kriz konusunu kurumsal siyasi yapısı içinde gündemine almak için hareketlenebilirse... Bu, iktidar grubu kadar, belki iktidardan da önce, muhalefet gruplarına ve milletvekillerine düşen bir görev.
Gerçekleşebilir mi?
Meclis'teki partilerin kriz maddesini ortak mutabakatla gündeme getirerek tartışmaya açması teorik olarak her zaman mümkün de, uygulamada kolay değil. Kriz, Meclis'te "genel görüşme" yoluyla ele alınabilir.
"Genel görüşme", yasama organının hükümeti denetlemekte kullanacağı anayasal bir yetki. Yani, iktidar ile muhalefet meseleyi ciddiye alıp ortak hareket edebilse, küresel kriz ve ekonomiye etkileri Meclis'in gündemine kolayca girer. Fakat, AKP grubu yönetimi böyle bir girişime niyetli görünmüyor. Onlara göre, hükümet her türlü tedbiri aldı, tartışmaya bile gerek yok!
Muhalefet gruplarına gelince... CHP ile MHP'nin önde gelen isimleri bu konuda istekli olmakla birlikte, Genel Kurul'da kriz gündemli "Genel görüşme" açılması girişimini iktidar kanadından bekliyorlar. Peki, Türkiye ekonomisini bu kadar yakından; hatta "içinden" ilgilendiren küresel kriz konusunda her şeyi iktidar grubunun insaf ve inisyatifine bırakmak doğru mu?
Muhalefet "ortak irade" oluşturarak harekete geçse, "Çin yoluna düşen kaplumbağa" gibi de olsa, iktidarı Meclis'te denetleme, uyarma şansını en azından denese çok mu zahmete girer? Kamuoyu, Hükümetten alamadığı inandırıcı, güven verici ilgiyi ve bilgiyi Meclis'ten bekliyorsa çok mu hayalci olur?