Meclis açılımı açabilecek mi?
Türkiye'nin sık değişken, çok akışkan; bazen "incir çekirdeğini" doldurmaz, bazen "incir çekirdeğine" sığmaz siyasi ve ekonomik gündemi TBMM'ye nasıl yansıyor? Gündemin temel konularında iktidar ile muhalefetin bakışı, duruşu ne? Meclis'te cisimleşen siyaset hangi yöne doğru yol alıyor veya alabilir?
Cevap ya da izlenimleri şöyle bir başlangıçla yansıtabiliriz: TBMM'nin bir "maddi gündemi" var; yasa yapıcı, yasa koyucu en yüksek organ olarak, belirlenmiş gündemin gereklerini yerine getiriyor. Maddi gündem, bu.
Sıcağı sıcağına örneklersek, şu sırada Meclis'in "maddi gündemi" 2010 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu Tasarısı; önceki gün Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edilerek genel kurul aşamasına geldi. Kurban Bayramı tatilinden sonra aralık ayı ortalarına kadar gündemi işgal edecek.
Buna, geçen yasama yılından beri genel kurulda "el değdikçe" görüşülen Türk Ticaret Kanunu ile yeni dönemde ele alınan Türk Borçlar Kanunu tasarılarını ekleyebiliriz. Araya, hükümetten gelecek başka tasarılar da girebilir. Bugün için "maddi" gündemde yer alan başlıca işler bunlar.
Siyasi atmosfer bulanık…
Meclis'in bir de "siyasi atmosferi" var ki, 1 Ekim'de açılan yeni yasama yılını tümüyle kapsayacak gibi görünüyor. Atmosfer sözcüğü, hükümetin başlattığı "demokratik açılım" tartışmasının "gaz" halini ifade ediyor; elle tutulmuyor, gözle görülmüyor; varlığı ancak "teneffüs" edildikçe hissediliyor.
Baştan belirtelim: Meclis'te varlığı ancak "teneffüsle" hissedilebilecek olan siyasi atmosfer, bulanık! Hükümetin "demokratik açılım" girişimindeki belirsizlik, siyasetin yakın geleceğe dönük yönünü de belirsiz kılıyor. İktidar da muhalefet de bu konuda net tanımlanmış parametrelere sahip değil.
Türkiye için böylesine önemli bir konuda iktidar ile muhalefet arasında var olması gereken "sonuç üretici" tartışma ekseni, aslında10 Kasım'da yapılan genel görüşmede ciddi hasara uğramıştı. O birleşimde Meclis'in iki kanadı arasında oluşan derin çatlakların bugün "sert kırılmaya" dönüştüğü görülüyor.
Uzlaşma zemini bozuk
Siyasetin doğası farklı fikriyata dayalı "çatışma" üzerine programlıdır; ama, siyasetin bir de diyalektiği var: Uzlaşma çatışmanın diğer yüzüdür. Meclis'te hissedilen siyasi atmosfere ise sadece "çatışma" faktörü hâkim. Bugünden bakıldığında, iktidar ile muhalefet arasında uzlaşma ihtimali hem "ilke" hem de pratik olarak çok uzakta…
Bu olgu, "demokratik açılım" konusunda iktidar AKP ile muhalefet grupları CHP, MHP, DTP arasındaki mesafeleri de iyice açmış. Partilerin grup yöneticilerinden yansıyan değerlendirmeler, açılımla ilgili her türlü iktidar girişiminin Meclis'te "uzlaşma zemini" bulamayacağını; sert, keskin ve net bir muhalefetle karşılaşacağını gösteriyor.
Peki, hükümet "demokratik açılım" merkezli siyaset tasarımını, muhalefetle uzlaşmadan Türkiye için en doğru, en yararlı bir çözüme götürebilir mi? Bugün için bu sorunun "ucu" da en az açılım kadar açık ve ne AKP'nin ne de muhalefetin bu açıklığı kapatmaya niyeti var! Herkesin herkese karşı sadece "öfke" püskürttüğü bir atmosferde "havayı" temizlemek mümkün mü?