Meçhule giden rotalar ve yolcuları!
Kur intibakından bilanço hasarına doğru geçiyoruz
Bu hafta piyasa gündeminin zirvesine ipotek koyacak konunun ne olduğu konusunda genel bir uzlaşı var. ABD Merkez Bankası Açık Piyasa İşlem Komitesi salı ve çarşamba günleri toplanacak; dolar faizlerine ilişkin olası karar ve muhtemel sonuçları abartılı bir şekilde tartışılacak! Oluşturulan beklentiler tüketilecek, fakat kimse memnun olmayacak ve genel eğilimler kısa vadeden öteye değişemeyecek. Herkes gelişmeleri kendi açısından değerlendirmeye odaklandığı sürece, yapıcı gelişmeler söz konusu olamayacak; sebepler ve sonuçlar arasındaki ilişkiler birbirlerinden uzaklaşmaya devam edecek!
Olağandışı koşullar ve sürdürülebilir olmayan eğilimler nedeniyle, daha önce yaşanmamış türden bir süreç bizi bekliyor. Eski deneyimler yeterince işe yaramıyor, profesyonel olarak nam salmış kesimler bile acemi sayılabilecek türden eylem ve söylemlerin gölgesinden kurtulamıyor. Öncelikle bu durumun ve yaratabileceği olumsuzlukların farkında olmak gerekiyor.
1994 yılından bu yana iki kez dolar faizlerinin yükseltildiğine tanık olduk, fakat bugün olduğu kadar gündeme ipotek koyduğuna ve eylemsiz söylem tüketimine hiç tanık olmadık.
1994 yılı şubat ayında önceden haber vermeden yaşanan dolar faizlerindeki yükseliş ilginçti! Toplam on bir ay sürdü ve tam beş yükseltmede kısa vadeli faizler yüzde 3’ten yüzde 6,5 oranına kadar yükseltilmişti. İlk adım yüzde 0,75 büyüklüğünde idi ve başta ABD olmak üzere tüm küresel dengeleri sarsmıştı; o yıl para kazanan banka pek olmamıştı. Yaşanan faiz yükselişi işe yaramadığı, ekonomideki tehlikeli ısınmayı terse çeviremediği için aynı yönde yeni hamleler yapmaktan vazgeçilmiş ve geleneksel olmayan yaklaşımlara yönelmek zorunda kalınmıştı! Devamında ise önce Asya ve daha sonra Rusya krizleri ile tanışmak durumunda kalmıştık!
İkinci faiz yükselişi ise 2004 yılı haziran ayında başladı ve yüzde 0,25’lik tam on dokuz ayarlamanın ardından 2006 yılı mayıs ayında sistemik risk nedeniyle sonlandı; kısa vadeli faizler yüzde 0,50’den yüzde 5,25 düzeyine kadar yükseltilmişti. Ayarlama öncesindeki peşrev faslı ilginçti: ABD Merkez Bankası Başkanı, 2004 yılı Ocak ayında önce faizleri yükseltebiliriz demiş ve üç ay sonra, yapılacak ayarlamalara mali sektörün hazır olduğunu düşünüyoruz şeklinde sinyal vermişti! Hiçbir şeyin anlatıldığı gibi veya yönlendirilen beklentilerin içerdiği gibi olmadığı küresel kredi krizi ile daha iyi anlaşıldı! Para otoritesi ile finansal sistem arasında büyük bir inatlaşma yaşanmış ve sonucu hiç te hoş olmamıştı!
1994 sonrasındaki dolar faizlerindeki üçüncü yükseliş dalgasının nasıl olacağını ise yaşayarak öğreneceğiz! 2013 Mayıs ayında bu sürecin takvimi açıklanmıştı. Parasal genişleme beklendiği gibi 2014 Ekim ayında sonlandı, fakat aradan geçen zamana rağmen faiz yükselişi henüz icabet edemedi! Ancak dalgalı bir şekilde etkili olan riskten kaçınma eğilimi, başta gelişen ekonomiler olmak üzere küresel dengeleri hatırı sayılır ölçüde kırılganlaştırdı. Ağırlaşmış sorunlar ve artan güvensizlik nedeniyle para otoriteleri ciddi boyutta itibar kaybetti! Spekülatif yönlendirmenin yerini alacak başka bir şey kalmadığı için, gelişmeleri kontrol altında tutmak zorlaştı!
Piyasalar, adı normalleşme olsa da geleneksel olan yaklaşımlara dönüş olasılığının sıfır olduğunu düşünüyor. Dile gelmeyen yüksek oranlı sistemik risk nedeniyle, çok küçük ve az adımlı faiz ayarlamaları ile yetinmek zorunda kalınacağını varsayıyor. Fakat bu kadarı bile herkesi fazlası ile korkutmaya yetiyor! Hiç fiyatlanmayan, küresel oyunda kural değişikliği olasılığı ise tedirginliği beslemeye ve güvensizliği arttırmaya devam ediyor!
Ne diyelim! Geri dönüşü olmayan ve tehlikesi bol olan yolda, yorgun ve çok yıpranmış olarak ilerleyebilmek giderek zorlaşıyor! Hancılarında yolcu olma zamanı gelmiş gibi görünüyor!