Mc Kinsey
Kıymetli dostlarım bana gazetenizde bir köşe lütfettiklerinde günlük yazı yazamam demiştim. Ben gazete muhabiri olmadığım için günlük olayları takip etmeyi beceremem, önlerine arkalarına dikkatli bakacak vakit bulamam diyerek daha genel ve temel konularda haftalık yazı yazmayı önermiştim. Öyle de yapıyoruz. Geçen hafta sizlere bir kaç haftayı kriz nedir, ne değildir, neden çıkar, nasıl uğraşılır konularına ayıracağımı vaat etmiştim. Krizlerin tanımı ve nedenlerine ayırdığım yazım geçen çarşamba yayınlandı. Oturdum ikinciyi de yazdım. Yazımı gözden geçireyim de bitireyim derken yazılı ve görsel basında bir kıyamet koptu sormayın. Hep böyle oluyor. Tam bir konuya bir kaç hafta ayırayım, güncel olayları gazeteci arkadaşlara bırakayım derken bir şey çıkıyor. Planlar yatıyor.
Bakan Albayrak Yeni Ekonomik Programı'nı (YEP) açıkladı. “Ne düşünüyorsun. Yazsana” diyenlere direndim. Şimdilik cektir caktır, uygulamaya bakalım dedim. Bu arada iktidara karşı olanlar “Müsamere öğrencisi gibi” diyerek sayın Bakanı, “Önü arkası boş” diyerek de YEP’i eleştirirken iktidar yanlıları da “Breh analar ne aslanlar doğuruyor” diyerek hem sayın Bakanı hem de “İşte çözüm budur” diyerek YEP’i övdüler. Ben ve sanıyorum iş insanları YEP'in uygulama detaylarını bekliyorlar.
İçinde bulunduğumuz, hiç de sürpriz olmayan, sadece zamanının tam bilemediğimiz sıkıntılardan çıkış yollarından biri harcamaların kısılması. YEP'le devletin 76 milyar TL tasarruf yapacağını söylüyormuş. Buraya kadar iyi. Şimdi “Hoca sadede gel” diyorsunuzdur. Haklısınız hemen geliyorum. YEP’e fazla bir eleştiri gelmedi ama sayın Bakan'ın New York'ta, Türkiye-ABD İş Konseyi'nce düzenlenen 9. Türkiye Yatırım Konferansı'nda patronlara verdiği bir bilgiye yoğunlaştı. McKinsey şirketi ile olan anlaşmadan bahsediyorum.
Sayın Albayrak “Yeni program bünyesinde kurulan Maliyet ve Dönüşüm Ofisi (MDO) veya aynıysa YEP dokümanında Kamu Maliyesi ve Dönüşüm Ofisi (KMDO) denilen ofis için uluslararası yönetim şirketi McKinsey ile bir anlaşma yaptık” dedi diye bir çok yazar ve muhalif öfkelendi. Açıklamaya göre bir özel ekip kurulmuş, bu guruba 16 bakanlıktan temsilciler alınmış, yönetim danışmalığı şirketi McKinsey bu guruba danışmanlık hizmeti verecekmiş. Bu konudaki eleştirileri okuyabildiğim kadar okudum. Eleştirilerde genellikle anlaşma ülkenin ekonomik programının bir Amerikan şirketine verilmesi olarak yorumlanarak telin ediliyor. Krizden çıkış için olmazsa olmaz tasarruf tedbirlerinin planlama ve yürütmesiyle sorumlu kılınan bir kurula danışmanlık hizmeti vermek üzere McKinsey firmasıyla anlaşma yapılması öfkeyle eleştiriliyor. Eleştiriler ülkeyi IMF’ye daha da beteri Düyun-u Umumiye ‘ye teslim etme feryatlarından ülkemizin sırlarının ifşa edildiği şikayetlerine uzanıyor.
Senelerdir konferanslarımda “Eleştirileri konuda tam bilgi sahibi olduğunuza emin olduktan sonra okuyunuz. Ağzında kuş tutan bir adam resminin altında onu sevenler “Şu maharete bir bakın. Adam ağzıyla kuş tutmuş” yazarken, sevmeyenler “Acımasız adam masum ve müdafaasız kuşu ısırırken görülüyor” yazabilir. Şimdi oturdum kendi sözlerime kulak verdim ve elimdeki bilgilere göre bu McKinsey olayına yöneltilen çoğu eleştiriyi haklı bulamadım. Elimdeki bilgi dışında bir bilgi varsa ve yapılan anlaşmanın kapsamı benim anladığım gibi değilse ve işin içinde bir başka şey varsa herkesten özür dilerim. Anladığımı anlatayım. Yanlışsam bildirin lütfen.
Tasarruf önlemlerinin planlanması ve uygulamasıyla ilgilenecek KMDO mu? yoksa MDO mu? adı her neyse şu işleri yapacak:
1) Tasarruf tedbirleri ve gelir artırıcı inisiyatifleri saptayacak;
2) Bakanlıkların bu inisiyatifler bazında hedeflerini belirleyecek;
3) İnisiyatiflerin yol haritalarını çizecek ve bunları uygulayacak;
4) İnisiyatiflerin performans göstergelerini takip edecek ve raporlayacak. KMDO/MDO bunları yaparken de McKinsey firmasından danışmanlık hizmeti alacak. Bu, benim anladığım kadarıyla, danışmanlık hizmetleri alınacak tasarruf önlemlerinin seçiminde kullanılacak olan İngilizce yazında ‘Cost-Benefit Analysis’, Türkçe‘ye ‘Maliyet Fayda Analizi’ olarak çevrilen bir yöntemin geliştirilmesi veya yapılması esnasında verilecek. Hangi iş için verileceği açık değil. Genellikle bu tür danışmanlık hizmetleri yöntem geliştirme esnasında alınır. Uygulamada pek kullanılmaz. Bu bağlamda ‘devlet bilgileri ABD’ye veriliyor’ veya ‘Bu IMF’ye gitmek yerine geçer’ falan gibi eleştirilere katılamıyorum.
Fransız mühendis Jules Dupuit’nın 1848 yılında ortaya attığı fikirden İngiliz iktisatçı Alfred Marshall’ın formüle ettiği ve uygulama esasları 1936’dan sonra Amerikan Ordusu İstihkam Kolordusu tarafından geliştirilen ‘Maliyet-Fayda Analizi’ üniversitelerde birinci sınıflarda okutulan bir tekniktir. Anlaşılan bakanlık bu tekniği uygulayarak tasarruf ve gelir arttırmak amacıyla ortaya atılacak inisiyatiflerin maliyetlerini ve faydalarını saptayacak, bu fikirleri eğer faydaları maliyetlerini geçiyorsa uygulayacak. Burada kızacak bir şey yok. Üç ayda bir değerlendirme yapılmasının IMF denetimini andırması ise talihsiz bir seçim olmuş gibi geliyor bana. Peki bu konuda eleştirilecek hiç bir şey yok mu? Var.
Birincisi yakından bildiğim bir şeyle ilgili. Emekli olduğum Birleşmiş Milletler'in Uluslararası Ticaret Merkezi’nin (ITC UNCTAD/WTO) başına 2006 yılında Patricia isimli bir hanım genel müdür olarak atandı. ITC tüm dünyada politika tasarımcılarına, iş veren örgütlerine ve iş adamlarına dış ticaret stratejisi, uluslar arası anlaşmalar, üretim, pazarlama, işletme stratejisi konularında eğitim programları yapan ve yayınlar hazırlayan bir kurumdur. Patricia tuttu ITC’nin stratejisini hazırlamak için bir İngiliz danışmanlık şirketiyle anlaştı. Herkes kurumda bu kadar dünya çapında uzman varken dışarıdan birinin angaje edilmesini kişisel hakaret kabul etti. Patricia’nın efendim tarafsız, dışarıdan bakış falan gibi tıraşları fayda etmedi. O şirketin uzmanları geldi. Dünyadan haberleri yok tabii. Bu süreç zarfında İngiliz uzmanlar çok şey öğrendiler, alay konusu hatta zaman zaman rezil oldular ve paralarını alıp gittiler. Bize de bir kaç sayfadan oluşan bir zırva bıraktılar. Türkiye’de bu maliyet-fayda analizini yapacak adam veya örgüt kalmadı mı? Maliyet-fayda analizinin alası Türkiye’den birileri tarafından pekala yapılırdı. Ülkemizde bu işi tarafsız ve çok daha iyi yapacak kişi ve kurumlar vardır ve bulması da hiç zor değildir. Bulamayız gibi geliyorsa herhangi bir üniversitemizin idari ilimler fakültesine bir telefon açın. Size yardımcı olacaklarına eminim.
Eleştirilecek ikinci şey daha da önemli. Bu maliyet-fayda analizleri bilimselliği şüphe götürmez yöntemler değillerdir. Yapılırken oldukça sübjektif değerlendirmeler kullanılır. Ve de her şeye maliyet-fayda analiziyle karar veremezsiniz. İsterseniz çocuk felcine karşı yürütülen aşı kampanyasının maliyet-fayda analizini yapın. Becerebilirseniz lütfen bana izah edin.
İktisat kuramında bir kaynak tahsisi en az bir kişiyi daha iyi duruma getiriyor ve bundan kimse zarar görmüyorsa buna Pareto gelişim derler. Bu ölçütle kaynak tahsisi yapmak hemen hemen imkansız olduğundan önerenlerin ismiyle anılan Kaldor–Hicks gelişimi denilen bir ölçüt kullanılır.
Bu ölçüte göre eğer bir kaynak tahsisinden faydalananlar bundan zarar görenlerin zararını tazmin edebilecek duruma geliyorlarsa bu bir gelişim sayılmalıdır. Bu anlayışta tazmin şart değildir.
Sadece faydalananların zarar görenleri tazmin edebilecek duruma gelmeleri yeter sayılır.
Maliyet-fayda analizleri Kaldor-Hicks gelişimi ilkesinin kabul edilebilirliği varsayımı ile yapılır. Devletlerin bu varsayımla iş yapmaları ne kadar doğrudur takdirinize bırakıyorum. Bunun Türkçesi şudur: Bir kaynak tahsisinin (Türkiye’nin özelinde kesintisinin) kime faydası ne kadar kime zararı ne kadar ölçülecek. Faydası zararından çok ve faydalananlar zarar görenlerin zararını tazmin edebilecek kadar yarar sağlıyorlarsa bu iş yapılacak. Bu değerlendirme metodolojisinin esasları da McKinsey şirketinin yardımıyla belirlenecek. Kaldor-Hicks varsayımının devletin inisiyatiflerinde kabul edilebilirliği bir tarafa maliyet-fayda analizlerinin fayda ve yararların tanımlanabilmesi, ölçülmesi, ölçülerin az-çok, iyi-kötü, yüksek-alçak gibi boyutlarda değerlendirilmeleri, değerlendirmenin zaman içinde yapılabilirliği, değerlendirilen projelerin birbirlerine bağımlılıkları gibi bir sürü konuda çözümlenmemiş çok ciddi sorunları vardır. Tanrı yararlandığınız programları Kaldor-Hicks optimizasyonundan korusun ve...
Sağlıcakla kalın