Mazurka
Altın Kitaplar’dan çıkan yeşil kalın kapaklı bir kitaptı “Mazurka.” Yazarı, Erich Friedrich’ti. 70’li yılların başıydı okuduğumda, çok etkilendiğimi anımsıyorum. Sonra Radyo Tiyatrosu’nda dinlemiştim; Haldun Dormen Türkçeye çevirmiş, yönetmişti. Suna Keskin, Doğan Bavli, Göksel Kortay, Aliye Uzunatağan, Aytaç Yalman, İsmet Ay seslendirmişlerdi kahramanları.
Mazurka sözcüğü ile birlikte Polonya da ilk kez girmişti hayatıma. Tabii ilerleyen yıllarda Frederic Chopin, Marie Curie, Bruno Schulz, Roman Polanski, Krzysztof Kieslowski, Josef Conrad, Stanislaw Lem, Adam Mickiewicz, Czeslaw Milosz, Lech Walesa gibi dünya çapındaki isimleri de okuyacak, izleyecek, dinleyecektim.
Ama bir türlü kısmet olmayacaktı gitmek, taa ki "Polonya-Türkiye diplomatik ilişkilerinin 600. yılı" nedeniyle düzenlenen kültür programı kapsamında geçtiğimiz günlerde Varşova’ya yaptığımız geziye kadar.
Bu yıl boyunca Polonya sanatı ve kültürü 100’ü aşkın konser, tiyatro, dans gösterisi, sergi, söyleşi, panel ve film gösterimleri ile ülkemize konuk oluyor. Etkinlikler, Polonya kültürünü dünyaya tanıtmak amacıyla 14 yıl önce kurulan Adam Mickiewicz Enstitüsü'ne bağlı dijital bir platform olan Culture.pl koordinasyonu ile sanatseverlerle buluşuyor. Biz de bu enstitünün konuklarıyız. Enstitü Direktörü Pawel Potoroczyn, 600. yıl etkinliklerine ilişkin yaptığı açıklamada sanatın kültürleri kaynaştırmadaki gücüne dikkat çekiyor.
“Adam Mickiewicz Enstitüsü olarak dünyanın dört bir yanında düzenlediğimiz kültür ve sanat projeleri ile Polonya’nın hikâyesini anlatıyoruz” diyor. Potoroczyn, Kültür Bakanlığı’na bağlı enstitünün ilk 8 senede 9 direktör değiştirdiğini söylüyor; kendisi son 6 yıldır görevde. Uzun yıllar önce Asya Afrika Yazarlar Birliği Toplantısı’ndaki Aziz Nesin’in sesini duyar gibi oluyorum onu dinlerken:
“Devletin görevi bize para vermek, desteklemek; sonra da yaptıklarımıza karışmamak” diyor Potoroczyn. Aziz Bey, “bizim görevimizse muhalefet etmek,” sözcüklerini de eklemişti Bakan’ın ve konukların karşısında. O ise “biz propaganda makinesi değiliz. Siyasetçiler her zaman gerçekten yana olmaz, sanat izleyicisi ise gerçeği tercih eder” diye devam ediyor.
Mart ayında Sabancı Müzesi’nde açılan “Uzak Komşu, Yakın Anılar” sergisi ile başlayan Polonya etkinlikleri, İstanbul, Antalya, Adana, Bursa, Ankara, İzmir, Mersin, Mardin, Eskişehir, Konya ve Bodrum’da düzenlenen konserler, sergi ve söyleşilerle yas nedeniyle verilen aradan sonra devam edecek.
Etkinlikler, Sakıp Sabancı Müzesi, Pera Müzesi, İstanbul Modern, CerModern, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı, İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı ve SALT gibi sanat kurumlarıyla gerçekleştiriliyor.
Peki, Türkiye Polonya’da neler yapıyor? diye soracak olursanız, işbirliğinde bulundukları kurumlardan da anlaşılacağı gibi Bakanlıklarımız, yani devlet 600. yıl için pek hevesli olmamış. Tek tük bireysel gayretlerle yapılan etkinlikler söz konusu.
Yerimiz bugünlük bu kadar. Polonya yolculuğumuzu anlatmaya, önümüzdeki hafta devam edeceğim.
Bir de...
Yıllar yıllar önceydi. Cem Karaca’nın “Maden Ocağının Dibinde” şarkısı yüreğimizi dağlamaya başlamıştı. Ne yazık ki bugün de yüreğimiz yanıyor: “Ayırdılar seni dünyadan / Aldılar elinden ışığını, havanı, besinini / Sevdiğin kadını taptığın oğlunu aldılar elinden / Ayırdılar seni dünyadan.”