Maskeli balo bitiyor!
ARKA PLAN / Mehmet Uğur Civelek Hangi açıdan bakarsanız bakın, belirsizliğin yükseldiği ve iyimser temenni niteliğindeki beklentilerin alabora olduğu bir haftayı geride bıraktık. Dış piyasa kökenli gelişmeler dalgalı bir seyir izlese de haftanın özeti niteliğindeki kapanış seviyeleri ve kredi krizine ilişkin endişelerin büyümesi olumlu düşünmeyi zorlaştırdı. İçeride ise bir yandan enflasyon konusundaki büyüyen tatsızlık ve ekonomi politikalarına ilişkin yüksek düzeyli belirsizlik, diğer yandan türban davası kafaları iyice karıştırdı. Günü kurtarıp beklentileri yöneterek ilerleme yaklaşımı fiilen iflas etti: Hafta ortasında 122 dolar düzeyine kadar gerileyen petrolün varil fiyatı cuma günü arka arkaya yeni rekorlar kırdı ve 137 dolar düzeyini aşarak iyimserlere ve sergiledikleri yönlendirme çabalarına en büyük darbeyi vurdu. Amerikan Doları'nın değerlenmesi yönündeki çabalar ise işe yaramadı ve güvensizliğin büyümesini engelleyemedi. ABD'de özellikle bazı yatırım bankaları ve tahvil sigorta şirketleri üzerinde büyüyen baskı, Japonya'dan gelen desteklerin yetersiz kalmasında etkili oldu. Avrupa Merkez Bankası'nın önümüzdeki ay içinde faizleri yükseltebileceği sinyali vermesi finansal piyasalardaki hesapların altüst olmasına katkı yaptı. Bu gelişmeler iç piyasalarımızı da etkiledi, fakat olası paniği önlemek adına ülkemizden kaynaklanan olumsuzlukları görmezden gelme eğilimi devam etti. Mayıs ayı enflasyon verileri beklenenden kötü çıkmıştı ve ciddi bir yükseliş baskısı söz konusuydu. Mali piyasalar ise Türk Lirası'nın değerlenmesi yönünde çaba harcayarak riskten kaçınma eğilimini frenlemeye çalışmıştı, zira günü kurtarmak adına başka bir tavır sergileyecek durumda değildi. Bu ortamda enflasyondaki baskının dış piyasa kökenli olduğu gerekçesi ile para politikası değişmeye, enflasyon hedeflemesinden uzaklaşma eğilimi ivmelenmişti. İyimserlerin umudu Maliye politikasıydı ve gözler siyasi irade üzerinde yoğunlaşmış. Bir şeyler, ne olduğu tam tanımlanamayan bir şeyler yapmaları ve deyim yerinde ise mucize yaratmaları talep edilir hale gelmişti. Bu ortamda Anayasa Mahkemesi'nin türban kararını esastan görüşmesi ve yürütmeyi durdurması finansal piyasalarımızı sarstı: Şimdilik fiyatlar pek değişmemiş olsa bile beklentilerde büyük bir sarsıntı yaşandı, yakında bardağın taşabileceği kanaati güçlendi... Enerji ve gıda fiyatları yükseldiği veya yüksek düzeyini koruduğu sürece Maliye politikasında yapılabilecek fazla bir şey yok. Bu durum AB ve IMF çıpalarına daha sıkı sarılınsa bile değişmiyor. Zira beklentiler yönetilemez hale geliyor, enflasyon tırmanıyor, ekonomi hızla durgunlaşırken, bütçe ve cari açıkların kontrolsüz bir şekilde büyümesi kaçınılmaz hale geliyor. Özetle söylemek gerekir ise sürdürülebilir olmadığı bilinen eğilimlerin kırılması anlamına geliyor. Bu koşullarda dış borçlanma ihtiyacını kolayca karşılamak ve Türk Lirası'nın değer kaybını önlemek, kamu borçlanma ihtiyacını karşılamak ve risk alma isteğini yükseltmek, özellikle mali sektörde bilanço gücünü korumak her geçen gün zorlaşıyor. Türkiye ekonomisi istikrarsızlık tüneline doğru sürükleniyor; öncelikler ve politika tercihlerinde radikal değişiklik zorunluluğu kapıyı daha sert bir şekilde çalıyor. Bu durumu görmezden gelenler ise içine düştükleri şaşkınlıktan çıkamıyor ve papağan gibi anlamsızca eski söylemleri tekrarlamaktan başka bir şey yapamıyor. İç borç senetleri ikinci piyasasındaki genel durum çok şey söylüyor. Türk Lirası aşırı değerli konumunu korumasına rağmen bu piyasadaki bileşik faizler neden fonlama maliyetinin çok üstüne çıkarak yüzde 20.50 düzeyini aştı? Yabancı yatırımcıların bu ürünlere yönelik ilgisi neden sıfırlandı ve temmuz-ağustos dönemindeki büyük itfalar nasıl finanse edilecek ve Türk Lirası mevcut değerliliğini koruyabilecek mi? "Carry Trade" yeniden ivme kazansa bile ülkemize olan ilgisi eski düzeyde olabilir mi? Bu sorulara verilebilecek yanıtlar ile para politikasında enflasyon hedefinden uzaklaşılması arasında bir ilişki var mı? Mayıs ayındaki sendikasyon girişimlerinden neden sonuç alınamadı? Türkiye'nin kredi notuna yönelik beklentiler hangi yönde ilerliyor ve mali sektör hisselerinden uzaklaşma eğilimi neden ön plana çıkıyor?... Birkaç ay önceki sağduyu çağrılarının amacı ne idi ve sonuç ne oldu? Bu ve benzeri soruları çoğaltmak mümkün, fakat görünen köy kılavuz istemiyor, tüm eğilimler olumsuzlaşıyor ve kontrolden çıkıyor. Gerçekleri kabul edemeyenler, ülkemizin gelecekte ödemek zorunda kalacağı maliyetleri iyice ağırlaştırmak dışında bir şey yapamıyor... Evet maskeli balo bitiyor; maskelerin düşüp herkesin gerçek niyetinin açığa çıkacağı günler yaklaşıyor. Kendisi için istediklerini bu ülke insanlarına çok görenler artık demokrasiden bahsedemeyecek, serbest piyasa diyerek piyasaları manipüle edemeyecek; zira onlara kimse itibar etmeyecek. Bugün yaşananlar ve bundan sonra yaşanacaklar son beş yıldaki öncelik ve politika tercihlerinin doğal bir sonucu idi; tersini iddia edenler, bakalım ne masallar uyduracak, bu saatten sonra onları dinlemek çok heyecan veriyor, hem de eğlendiriyor!..