Masalımı terk etmek mi?
Bugün bir masal anlatacağım. Aslında masal içinde bir masal…
Tam da yaşadığımız günler gibi. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu kavrayamadığımız, gördüklerimizin gerçek olamayacağına hükmedip masalda olmamayı arzuladığımız türden…
Masalını terk eden prensesler
Okuduğunuzda büyük değil, küçük olmak isteyeceksiniz. Çünkü bu masal küçüklere bir şans daha tanıyor. Gerçi, “Masalını Terk Eden Prensesler”, hayatın acımasız gerçeklerinden kaçırmak istediğimiz talihsiz minikler için yazılmış. Muş Kadın Çatısı Derneği, “Çocuk İstismarı’na Dur De Projesi” çerçevesinde bu masal kitabını yazmış. Orijinal bir proje. Çalışmayı, Sabancı Vakfı’nın her yıl düzenlediği Ekim Zamanı Konferansı’nda keşfettim. Yazmak için 10 Kasım haftasını bekledim. Çünkü, Mustafa Kemal Atatürk’ü anmak, O’nunla birlikte ülkeyi emanet ettiği çocukların içine sıkışmışlıklarını anlatmak istedim.
“Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerimi inkâr edenler ve beni yerenler çıkabilir. Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki bu fikirler, Hint’ten Mısır’dan döner dolaşır gene gelir, verimli sonuçları kalpleri doldurur.” 1937 (Atatürk’ten B.H., s.6, 128)
Bir varmış bir yokmuş
Günlerden bir gün, bildiğimiz tüm masal kahramanları kitaplarından kaçmış! Masalların sayfaları boş kalmış! Çok geçmeden masal kahramanlarının bilinçli firar ettiği anlaşılmış. Yakışıklı prens uğruna sesini ve denizleri feda eden Küçük Deniz Kızı Ariel… Kendilerini yemek için fırına atacak olan kötü cadıdan kaçan Hansel ve Gretel... Binbir Gece Masalları’nın Şehrazat’ı… Kül Kedisi, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler ve diğerleri… İsyanları, masallarda hapsoldukları rollerine!
Mutlu kahramanlar
Masalın ana kahramanı küçük Leyla. Leyla, bir kitap kurdu. Ezberlediği masalların beğenmediği bölümlerine eklemeler yapıyor; Yedi Cüceler madende değil, bahçelerinde domates-biber ekerek çalışıyor… Hansel ve Gretel’in kötü cadısı tonton bir nine olarak çocukların evine yerleşiyor… Küçük Deniz Kızı’nın âşık olduğu denizci, adaya taşınıyor, her gün sahilde buluşuyorlar...
Büyüklerin masalı
Yazı fikrini evirip çevirip kafamda kurgularken, masalına sıkışan büyükler en az çocuklar kadar çaresiz göründü gözüme. Biz büyükler de sıkıştığımız hayatımızda şefkat arıyoruz, kültür, medeniyet, huzur, sevgi barış arıyoruz. Buna karşın yoksunluğumuz her gün büyüyor. Büyüdük, masallık olmaktan çıkmış olabiliriz ama bize miras bırakılan Cumhuriyet’in eşsiz bir hikayesi var. O hikayede muassır medeniyet ülküsü var, çağdaşlaşma, eğitim, kadın ve çocuk hakkı var. O Cumhuriyet hikayesinde çevre hakkı, sevgi ve saygı var. Sonunda mutluluk var.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için bir destan yazan Mustafa Kemal Atatürk kendisini ve yarattığı rüyayı şöyle tarif etmiş;
“… İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni yaşam ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim girişimlerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal o’dur!” 1933 (Hamdullah Suphi Tanrıöver, Yerli Yabancı 80 İmza Atatürk’ü Anlatıyor, s. 183)
Çocukları özgür bırakmak
Muşlu kadınlar masal kahramanlarının rolünü değiştirerek, hayattaki rolleri de değiştirebilme şansı yaratıyor. Küçükler için büyük bir adım. O çocuklar belki büyüklerin rollerini de değiştirebilir.
Mustafa Kemal Atatürk çocuklar için yarattığımız dünyayı değiştirmemiz gerektiğini biliyor ve anlatıyordu;
“…Çoğu ailelerde öteden beri çok kötü bir alışkanlık var; çocuklarını söyletmez ve dinlemezler. Zavallılar söze karışınca “Sen büyüklerin konuşmasına karışma!” der, sustururlar. Ne kadar yanlış, hatta zararlı bir hareket! ...Kısacası çocuklarımızı artık, düşüncelerini hiç çekinmeden açıkça ifade etmeye, içten inandıklarını savunmaya, buna karşılık da başkalarının samimî düşüncelerine saygı beslemeye alıştırmalıyız. Aynı zamanda onların temiz yüreklerinde yurt, ulus, aile ve yurttaş sevgisiyle beraber doğruya, iyiye ve güzel şeylere karşı sevgi ve ilgi uyandırmaya çalışılmalıdır. …Ancak bu yolladır ki, çocuklarımız memlekete yararlı birer vatandaş ve eksiksiz birer insan olurlar…” (Hasan Rıza Soyak, Fotoğraflarla Atatürk ve Atatürk’ün Hususiyetleri, 1965, s.79)
Peri tozu sihirli değnek
Meğer masal kahramanları gerçekten Leyla’nın yazdığı gibi yaşamak isterlermiş: Uyuyan Güzel; “…Siz, bizlerin hikayelerini çocuklarınıza örnek olsun, onları eğlendirsin diye anlatıyorsunuz, bizim adımıza büyüdükten sonra da beyaz atlı prensler arıyor, prenses olmamızın hayallerini kuruyorsunuz. Sorunların büyülü bir dünyanın peri tozlarıyla ya da sihirli bir değnekle çözülmesini istiyorsunuz… Örneğin yanımdaki prens kötü cadının büyüsüyle yüzyıllık uykumdan beni öperek uyandırırken rızamı aldı mı?”
Pamuk Prenses, Bilgin, Somurtgan, Neşeli, Uykucu, Utangaç, Meraklı ve Keloğlan’dan şikayetçiymiş; “…hem huysuz hem de tembeller. O evden içeriye girmez olaydım. O günden beri bu pasaklıların çamaşırı, bulaşığı, yemeği derken pamuk saçlarım süpürgeye döndü...” diyor.
Kırmızı Başlıklı Kız Masalı’nın kurdu da masalı terk eden kahramanlardan; “…Benim yaşadığım ormanları yakıp yıktılar, cânım ağaçları kesip yerine toplu konut yaptılar. Ben de günlerce aç kaldım, açlıktan bitap düştüm, sonra anneanneyi yediğim için suçlu oldum… Hayvanların yaşam hakkı ne olacak?”
Binbir Gece Masalları’nda Şehrazat’ın açıklaması çarpıcı; “…Kitaplar bizim evimiz. Hepimiz evlerimize bağlıyız. Ama biz özgür olmak, şiddet görmemek, hayatlarımızla ilgili önemli kararları alabilmek, okula gidebilmek, oyun oynamak, büyüdüğümüzde ise istediğimiz zaman, istediğimiz kişilerle evlenmek, istediğimiz işlerde çalışmak, ev işlerine boğulmamak istiyoruz.”
Terk edebilir miyiz biz de rolümüzü
Büyüklerin sıkıştığı gerçekte terör var, savaş var, yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik var… Cumhuriyet hikayesindeki ülküyü değiştirmek isteyen bir grup meczubun yaşattığı travmaya ne demeli? Rejimi değiştirmek için kanlı darbe yapmayı göze alabildiler. Büyüklerin hikayesi kabusa dönüştü. Masalı okurken çocuk olup, ben de hikayemi terk etmek ve rolümü yeniden yazmak istedim. Ama ne mümkün, biz terk edemeyiz ama çocuklar için aydınlık roller yazabiliriz! Bu hafta tarihi bir ABD Başkanlık Seçimi yaşadık ve gördük ki, yalnız değiliz. Biz kendi hikayemizde sıkıştığımızı biliyoruz da, dünya kendi sıkışmışlığını Trump’la fark etti…
Hayal gücü
Masalını Terk Eden Prensesler’in masalı, çocuklara bir notla sonlanıyor;
“…Yeni karakterler ekleyebilir, eski karakterlerde değişiklikler yapabilirsiniz. Doğru cevap yok. Buyrun hayal gücünüzü konuşturun!”
Bu nota Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerinden alıntıyla katkı yapmak isterim;
“Hedefe yalnız çocukları yetiştirmekle ulaşamayız! Çocuklar geleceğindir. Çocuklar geleceği yapacak adamlardır. Fakat geleceği yapacak olan bu çocukları yetiştirecek analar, babalar, kardeşler hepsi şimdiden az çok aydınlatılmalıdır ki, yetiştirecekleri çocukları bu millet ve memlekete hizmet edebilecek, yararlı ve faydalı olabilecek şekilde yetiştirsinler! Hiç olmazsa yetiştirmek lüzumuna inansınlar! Okullardan başka; gazeteler, küçük dergiler köylere kadar yayınlanıp dağıtılmalıdır. Bizim köylümüz ne gazete ne dergi okumaz. Bilenler bilmeyenleri toplayıp, okutmayı, onlara okumayı anlatmayı bir vazife bilmelidir.”
Not: Masalını Terk Eden Prensesler - Muş Kadın Çatısı Derneği, Deniz Kaynak, Şubat 2016, www.kadincatisi.org.tr