Martin Wolf: Krize neden olan finans sisteminden çok daha kötüsü ile kar

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Geçen hafta yorumlarına yer verdiğimiz IMF eski Baş Ekonomisti Prof. Kenneth Rogoff, dünya genelinde sürdürülemez hükümet borçlanmalarına çözüm bulunamadığı takdirde, ikinci bir kriz dalgasının kaçınılmaz olduğunu söylüyordu. Financial Times Ekonomi Baş Yazarı Martin Wolf ise finans sistemine dikkat çekiyor ve "batmak için çok büyük ve birbirine çok bağlı" hale gelen bankalara yönelik radikal değişiklikler olmadan, yeni bir krizin yaşanmasının kaçınılmaz olacağını ifade ediyor.

Wolf'e göre 2008 sonbaharında yaşanan panik hafifleşmeye başladı. Bankalar her an eski serbestliklerine kavuşabilirler. Piyasalar ve piyasa aktörleri için olanlardan ders alma ve değişmeye çalışma zamanının sonu geldi. Oysa radikal değişiklikler olmadan, yeni bir krizin yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu söyleyen Wolf, bu yeni krizin tahmin edilenden çok daha çabuk gerçekleşebileceğini de vurguluyor.

Finansal, siyasi ve ahlaksal olarak hükümetlerin kısa bir süre içinde böylesi bir krizin tekrarlanmasına izin vermeyeceklerini ifade eden Wolf, "Bu kadar çok insan hayatı, birkaç sorumsuzun kaprislerine feda edilemez" yorumunda bulunuyor.

"Oysa bugün geldiğimiz noktada, krize neden olan finans sisteminden çok daha kötü bir sistemin ortaya çıktığını görüyoruz" diyen Wolf, bu konuda şunları söylüyor: "Kriz sonrasında hayatta kalanlar, batamayacak kadar büyük ve birbirine bağlı bir oligopol oluşturmuş durumdalar. Bu 'finans canavarları oligopol'ü kazanan taraf oldu aynı zamanda. Kazanmalarının nedeni en temiz, en kutsal kurumlar olmalarından değil, en fazla desteği almalarından kaynaklanıyor. Onları yeniden risk almaya yönlendiren mekanizmalar söz konusu olduğunda ne şekilde hareket edeceklerini tahmin etmek çok zor değil.

Buna karşı ne yapmak gerekiyor? Bu soruya en büyük sıklıkla verilen cevap, düzenlemeler sayesinde engeller kurmak. Oysa bu işe yaramaz. ABD Hazinesi tarafından ileri sürülen öneriler büyük ölçüde bu kategoride yer alıyor."

Banka iflasları otobüse benziyor

Finans sisteminin risk yönetiminde son derece beceriksiz olduğunu vurgulayan Wolf, öncelikle sistemin bu beceriksizlikten kurtulması gerektiğini söylüyor. "Bu da dışarıdan yapılacak bir kontrolle değişmez. Prim sistemlerinin yeniden tanımlanması ile değişir" diyen Wolf, şu yorumlarda bulunuyor: "Hareket noktası, 'Batmak için çok büyükler' gerçeği olmalı. Devasal finans gruplarını parçalara ayırabilecek güvenilir bir sisteme ihtiyacımız var. En cazip önerileri, alacaklıların hissedar olduğu "iyi bankalar" tarafından aramak gerekli. ABD Başkanı Barack Obama ve İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mervyn King'in de önerdiği gibi, kurumun faaliyetlerine son vermek için bir plan sunması çok daha kolay olacaktır. Fakat banka iflasları otobüse benziyor. Saatlerce bir tane bile görmüyorsunuz, sonra aniden yarım düzine birden aynı anda geliyor. Otoriteler krizden etkilenen tüm kurumların iflas etmesine izin veremezler. Bu çok daha ciddi paniklerin yaşanmasına neden olur."

Bankalar gitgide daha sıkışık bir ağa dönüşüyor

Wolf, finans sisteminin gitgide daha sıkışık bir ağ yapısı kazandığını söylerken, kurumların çok fazla büyük ve birbirlerine bağlı oldukları bir yapıda, tatmin edici yapısal bir çözüm bulunamazsa, bazı alternatifler yaratılabileceğine dikkat çekiyor. Bu alternatiflerin başında öz sermayenin yükseltilmesi ve nakitlere daha fazla dikkat edilmesi geliyor.

Wolf'un bu konudaki önerileri şöyle: "Bugün büyük finans kurumları neredeyse sermaye olmaksızın faaliyet gösteriyorlar. Bankaların hissedarların çıkarları doğrultusunda yönetilmesine izin vermek gerçek bir delilik. Yönetici çıkarlarının, hissedarlar çıkarlarının önünde tutulması ise daha büyük bir çılgınlık. Peki büyük bankalar öz sermayenin ne kadarına sahip olmalı? Kesinlikle bugün sahip olduklarının çok daha fazlasına sahip olmalılar. Öte yandan, bu gerekli sermayenin maruz kalabileceği risk, güvenilir olmayan banka modellerine dayandırılarak belirlenmemeli. Hissedarların aktifler içindeki payı minimum yüzde 10 seviyesinde olmalı. Daha güçlü bir öz sermayeye sahip olmak, bankaları olumsuz dış etkilerden ve risklerden de koruyacaktır. Burada yaşanacak sorun ise şu yönde olur; Bugün öz sermaye oranlarının yükseltilmesini talep etmek, ekonominin toparlanmasını zora sokar. Dolayısıyla belki de on yıla yayılabilecek uzun vadeli bir geçiş sürecine hazırlanmak gerekli. Öte yandan öz sermaye mecburiyetinin tüm büyük ekonomilerde uygulanması gerekiyor. ABD de bu yönde bir hareket başlatmak için yeterince güce sahip."

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar