Martılarla kanat çırpan fiyatlar: Mal – hizmet enflasyonu dinamikleri ve dengesi

Bora Tamer YILMAZ
Bora Tamer YILMAZ Ekonoritmiks [email protected]

“Dinlettin boynu bükük şarkılar. Ses etmem, susarım anıların hat’rına. Gel etme dön artık, üzülecek mar­tılar”. İstanbul’un tarihi kıyı­ları – Eminönü, Karaköy, Ka­bataş, Beşiktaş sahilleri – her zaman hareketli, her zaman canlı. Kadıköy’den Üsküdar’a, Salacak’tan Boğaz’ın diğer ya­kalarına kadar, martı sesleri şehrin ritmiyle bir ahenk için­dedir.

Simidin sıcak, çayın ta­ze yudumlandığı bu sahillerde martılar kendi başlarına uçar­ken daima aynı gökyüzünde bir araya gelirler. Tıpkı İstan­bul’un semalarındaki uyum gi­bi, ekonomide hizmet ve mal fiyatları arasındaki denge de zamanla kendi akışını bulur, bazen birbirinden uzaklaşır, bazen yakınlaşır.

Son dönemde Türkiye ekonomisinde dört temel ayrışma dikkat çekiyor:

-Hizmet ve mal fiyatları arasındaki makasın açılması, -

-Hane halkı ve piyasa pro­fesyonelleri arasındaki enflas­yon beklentisi farkı,

-Kur tahminleri ve gerçek­leşmeleri arasındaki uyum­suzluk, ve

-CDS (Risk primi) ve tüketi­ci güveni arasındaki derin ma­kas.

Hane halkı enflasyonu hâlâ yüksek hissediyor

Bu ayrışmaların temelinde “tek fiyat” teorisi yer alıyor. Ör­neğin, “Big Mac” endeksi, mal fiyatlarındaki farklılıkları an­lamak için sık kullanılan bir yaklaşımdır. Mal fiyatları, dö­viz kuru hareketlerinden doğ­rudan etkilenirken, hizmet fi­yatları daha yapışkandır ve alım gücünü belirleyen en önemli faktördür (Balassa-Samuelson etkisi). Piyasa profesyonelleri bu yapıyı daha hızlı benimser­ken, hane halkı geriden gelmek­te. İki grup arasındaki asenkron makro dengeyi bozmakta.

Piyasa düşük enflasyon bek­lentisi içerisindeyken, hane halkı hâlâ %70’ler civarında yüksek enflasyon hissediyor. CDS, 270 baz puana gerilerken tüketici güveni hâlâ 80 seviye­sinin altında. Kur tahminleri piyasa terminallerinde dengeli görünse de, sokakta mesnetsiz atak beklentileriyle karşılaş­mak mümkün. Bu fark, piyasa profesyonelleri geleceğe ba­karken, hane halkının market raflarındaki geçmiş fiyatlara odaklanmasından kaynakla­nıyor. Restoran, lokanta, otel menüleri ise cabası.

Hizmet fiyatlarının daha du­rağan kalmasının sebebi “me­nü maliyeti” olarak bilinen olgudur. Menülerdeki fiyat­lar kolay kolay değişmez ve bu yüzden hizmet fiyatları daha sabit kalır. Mal fiyatları döviz kuru hareketlerine bağlı olarak değişir­ken, hizmet fiyatları enflasyon beklentile­rine göre belirlenir.

Bu süreçte ÜFE (üretici fiyat endek­si) ve TÜFE (tüketi­ci fiyat endeksi) enf­lasyonları arasında da farklar gözlenir. ÜFE geniş bir aralıkta dalgalanır­ken, TÜFE daha dar bir bantta hareket eder. Kur hareketleri­ne karşı daha hassas olan ÜFE, mal fiyatlarını etkilerken, TÜ­FE hizmet fiyatları üzerinden şekillenir.

ÜFE-TÜFE eşgüdümlü mü?

Bu dört serinin (ÜFE, TÜFE, hizmet ve mal fiyatları) eşgü­dümlü olup olmadığını ko-en­tegrasyon analizleri ile ölçmek mümkündür.

Yapılan testler, bu dört seri­nin aslında birlikte hareket et­tiğini ortaya koyuyor. Eigen­value vektörler, %99 güven aralığında bu eşgüdümü doğ­ruluyor. [Eigenvalue değerleri 93.44, 43.77, 16.78 ve 1.78; kri­tik değerler %99 güven aralığı için 54.68, 35.46, 19.93, 6.63].

En büyük risk Balassa-Samuelson efekti

Benzer şekilde yalnıza hiz­met ve mal enflasyonu arasın­daki eşgüdümü de Eigenvalue vektörler doğrulamaktadır. [Eigenvalue değerleri: 39.19 ve 2.21; kritik değerler %99 güven aralığı için: 19.93, 6.63]

Geçtiğimiz hafta açıklanan TÜFE enflasyonu yıllık %49’a gerilerken, ÜFE ise %33’e düş­tü. 2022’de %157 ile zirve ya­pan ÜFE, mal fiyatlarında enf­lasyonun %24’e kadar düşme­sine olanak sağladı. Hizmet fiyatlarındaki dez-enflasyon ise %73,3’te kaldı. Ancak bu se­rilerin eşgüdümlü hareket et­tiğini varsayarsak, 2025 yılı itibarıyla hizmet fiyatlarının da düşeceği öngörülüyor.

En büyük risk, yüksek hiz­met fiyatlarının döviz kurun­daki olası değer kaybıyla den­gelenmesi (Balassa-Samuel­son efekti). Sokakta hâlâ bir kur atağı beklentisi var, ancak piyasa daha makul bir düzelt­me bekliyor. Hizmet enflasyo­nu düşüşünü ağırdan alırken, mal fiyatları kur geçişkenliği nedeniyle yeniden yükselişi hızlandırabilir. Geçen haftaki yazımızda piyasada %20 altın­da enflasyon beklenmediğini belirtmiştik.

Önümüzdeki yılın ikinci ya­rısında yatay bir seyir öngörü­lüyor. Yani 2025 ve 2026 dö­nemi mal – hizmet enflasyonu arasındaki makasın karşılıklı salınımla normalleşeceği dö­nem şeklinde geçeceğe benzi­yor. %20’nin altına kalıcı iniş 2026 sonrasına sarkabilir.

“Z-kuşağı” henüz tek haneli günleri yaşamadı

“Z-kuşağı” pandemi sonra­sı yükselen hizmet fiyatlarının getirdiği yükü en çok hisseden kesimlerden. Gezmeye eğilim­li bu nesil enflasyonun tek ha­neli günlerini henüz yaşamadı. Onların sevdiği sanatçılardan EDIS, “Martılar” şarkısının hüzünlü güftesini harikulade besteyle harmanlayarak neşeli hale getirmeyi başarmış.

Hizmet enflasyonunun nor­malleşmesi gençlerin ekono­mik beklentilerine yeniden hayat verecektir: “Böyle sev­meden anlamazlar. Görünce durmuyo’ kan damarda. Gel­se kaderimi yazsa baştan.” Tek haneli günlerin hatırına, “z-kuşağı” için enflasyonun kaderini yeniden yazmaktan başka seçenek kalmıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar