Mart ayının yoğun gündemi ve beklentiler

Orkun GÖDEK
Orkun GÖDEK Bakış Açısı

En sonda kuracağım cümleyi yazının başında belirtmekte fayda var; “büyük ihtimalle piyasa fiyatlamalarında bant aralıklarının kırılabileceğine dair ilk sinyalleri bu hafta içerisinde alabiliriz”.

Şubat ayının ikinci yarısından bu yana gerek küresel, gerekse de yerel piyasa fiyatlamalarında sıkışma gözlemliyoruz. Veri takviminin sığlığı, beklentilerin daha ziyade ileri dönemlere kaymış olması ve her şeyden önemlisi işlemcilerin indikatör bulmakta zorlanması gibi nedenleri bant aralıklarının ön plana çıkmasına gerekçe olarak gösterebiliriz. Ancak bir süredir belirtmeye çalıştığım üzere Mart ayında son dönemlerin sessizliğinin bozulduğunu görebiliriz.

Yoğun bir veri takvimi bizi bekliyor. Birkaç önemli başlık; Başkan Trump’ın seçim kampanyası süresince dile getirdiği vergi konusunda ne tür bir adım atacağı, Hollanda seçimleri, Fed’in Mart ayı toplantısı, ECB’nin Avrupa’da yavaştan kıpırdanma gösteren enflasyon göstergeleri karşısındaki duruşunun ne olacağı, içeride referandum öncesi yürütülecek olan kampanyalarda kullanılacak dil ve verilecek mesajların takibi, TCMB’nin yeni uygulaması çerçevesinde Ocak ayından bu yana ilk kez PPK toplantısı gerçekleştirecek olması, FOMC toplantısı öncesinde Fed yetkililerinin sessizlik dönemine girecek olması, zaman zaman bir adım öne çıkan Fransa seçimleri fiyatlaması… Yeterli geldi mi? Yoğun gündem diye sanırım buna denir.

Kasım ayında takip edilen ABD Başkanlık seçimi sonrasında iki farklı dönem ile karşı karşıya kaldık. İlk etapta endişenin fiyatlaması ve ABD dolarının güvenli liman olarak tercih edilmesi, tahvillerden küresel çapta çıkış, gelişmekte olan ülke varlıklarının göz ardı edilmesi ve zayıf halka olarak değerlendirilen üyelerin böylesi günlerde daha da zayıf olarak ön plana çıkarılması; Trump’a ait vaatlerin sanılanın aksine 2017 içerisinde hayata geçirilmesinin güç olması, tahvillerdeki satışın hız kesmesi ve gelişmiş ülke hisse senedi varlıklarındaki rallinin “değerlemeler nedeniyle” gelişmekte olan ülkeler sınıfına da kaymaya başlaması. Peki son 2-3 haftada neyi konuşuyoruz? Piyasalardaki yön bulma çabasını.

Mart ayı için yön bulma konusunda şanslı olabiliriz. Fed’in bir şekilde piyasa işlemcilerine sinyal vereceğini ve/veya doğru iletişimi kuracağını düşünebiliriz. Geçmiş dönem uygulamaları da –her ne kadar Mayıs 2013 sonrasında Eylül toplantısını eleştiriyor olsam da- buna benzer örneklerle dolu. Son 2015 ve 2016 Aralık ayı faiz artırım adımları çoğunluğu ters köşede bırakmadı, yönlendirme sağlıklı bir şekilde gerçekleşti. Kuvvetle ihtimal FOMC üyeleri Başkan’ın nasıl bir mali paket ile gelebileceğini analiz etmeye çalışacaklar ve karar verecekler.

Güncel rakamlar üzerinden birkaç detay paylaşarak sohbeti sonlandırmak mümkün. CFTC verilerine baktığımızda geride bıraktığımız hafta içerisinde spekülatif EURUSD pozisyonlarında kısa yönde artış olduğu görülüyor. 10Y vadeli ABD tahvilinde ise kısa yönlü pozisyonlarda bir miktar azalış söz konusu. Herkesin aynı yönde giden trenin vagonunda yer alması sonucu hızlı bir tahvil hareketi gözlemlemiştik. Buradaki dengelenmenin sürmesi piyasaların da yeniden indikatör arayışı sürecine olumlu katkıda bulunacaktır. Keza paritenin de yön bulması bu sürecin devamında yeniden gündeme gelebilir.

ABD doları fiyatlamalarını ikiye ayırmak gerektiği düşüncesindeyim. Gelişmekte olan ülke para birimlerinde ciddi anlamla toparlanma gözlemledik. Mevcut durum yatay-olumlu duruşun ön plana çıkması şeklinde. Gelişmiş ülke para birimlerinde ise ABD dolarının güçlü duruşu sürüyor. Dolar endeksi 100 seviyesinin aşağısına, 102 seviyesinin üzerine çıkmak konusunda kararsız. 101 bölgesinde işlemler devam ediyor.

İçeriye dair önemli bir ayrıntı var. 30 Aralık tarihinde sepet kur 3.61 seviyelerinde işlem görürken, TCMB verilerine göre yurtiçi yerleşiklerin 137.3 milyar dolar yabancı para mevduatı söz konusuydu. 17 Şubat haftasına baktığımızda sepet kur 3.74’lere gerilerken –Ocak ayındaki 4.00 seviyelerindeki yükseklerine kıyasla-, yerleşiklerin duruşu 140.2 milyar dolar düzeyinde karşımıza çıkıyor. 2017’nin tamamında 2.9 milyar dolar artış var. Üstelik 12 Ocak tarihinde TCMB’nin uygulamaya koyduğu önlemlerin de yardımıyla TL değerlenirken. Ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti %8.30’lardan %10.40’a dek yükseltildi, maliyet pahalı hale getirildi.

Net/net: Mart ayının ilk haftasında veri takvimi bize sinyal verebilir. En net yön fikrine ise umarız Fed mesajları ile ulaşmış oluruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
ECB hamleleri ve riskler 14 Eylül 2019
GOÜ heyecanı her yerde 07 Eylül 2019
Beklemekle oluyor mu? 17 Ağustos 2019