Marka kentler bölgesel kalkınmayı hızlandıracak
Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Mehmet Gürbüz, kent ekonomisi, yerel kalkınma, şehir ve bölge planlama alanlarında uzman bir isim. 13 yıllık İller Bankası deneyimi olan Gürbüz’ün, şehirlerin kimlik kazanması, markaya dönüşmesi, ülkelerin ekonomik hedeflerine uygun kaynaklar geliştirir hale gelmesi konularında önemli çalışmaları var.
Gürbüz’ün öncelikle vurguladığı konu havza yönetimi. Doğal ve finansal kaynakların, toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel geliş imini sağlamak amacıyla sürdürülebilir şekilde planlanması ve yönetilmesi gerektiğini söyleyen Gürbüz, bu sayede gereksiz yatırımların engelleneceğini ifade ediyor.
Çok boyutlu, çok disiplinli, çok kurumlu, katılımcı, bütünleşik ve sürdürülebilir kalkınma anlayışını savunan Gürbüz, “Dünya havza yönetim sistemlerini konuşurken, bizim ilçe düzeyinde yatırım yapmamız çok anlamsız. Altyapıda havza ortaklığı, bölgelerin kalkınması açısından çok önemli” diyor. Gürbüz, il ve ilçe belediyeleri arasında yaşanmakta olan iletişim ve bürokrasi sorunlarının engellenmesi amacıyla gündemde olan “Bütünşehir” yönetim modelinin de, bu anlamda faydalı olacağını hatırlatıyor.
Şehirlerde üretimin ön plana çıktığı bir model
“Her şehirde farklı bir sanayi ön plana çıkıyor. Şehirlerin avantajları üzerinden yerel kalkınmayı modellediğinizde ve bunları birleştirdiğinizde, Türkiye’nin ilk 10 ekonomi arasına girmesi çok kolay. Her kentin potansiyeli çok farklı. Örneğin Kahramanmaraş’ın tekstil üretimi çok başarılı. Gaziantep’in sınır ticareti yapabiliyor olması çok değerli. Bu nedenle kümelenme çok önemli. Stratejik eylem planlarını mekansal stratejiye uygulamaya yönelik çalışmalar yapıyoruz. Bu, şu anlama geliyor: Yatırımcı geldiğinde, kentin haritasını açıyoruz, ve bölge planı ile entegre edilmiş kalkınma hedeflerimizi; odaklandığımız sektörlerin gelişim güzergahlarını, alternatiflerini gösteriyoruz. Ulaşımdan, sağlığa tüm büyük ölçekli planlarımızı bu haritaya işliyoruz. Yani hedeflerimizi biliyoruz ve bu hedefler doğrultusunda hareket ediyoruz” diyen Gürbüz, “Kalkınma planı, bölge planı ve kentin stratejik mekansal planlarını birbiri ile uyumlu hale getirdiğimizde; ve kentlere, ülke ölçeğinden kent ölçeğine inene kadar bağlayıcı ve teşvik edici bir alan açtığımızda, artık orada şehircilikten ziyade üretim konuşulacaktır. Malın liman kenti olan Mersin’den girdiği ama Maraş’ta işlendiği ve Hatay üzerinden sınırda satıldığını konuşulacaktır” yorumlarını yapıyor.
Marmara Denizi bir “sanayi iç havuzu” haline getirilebilir
Mehmet Gürbüz, “İstanbul, Kocaeli, Bursa ve Balıkesir’i içine alan bir havza oluşturarak, Marmara Denizi bir sanayi iç havuzu haline getirilebilir. Bu havza başarılı olursa, Türkiye’nin lokomotif gücüne dönüşecektir” derken, “Bu sayede belki de Türkiye’nin en önemli markasını da ortaya çıkarmış oluruz. Önümüzdeki dönemde Marmara Sanayi Havuzu ile Kanal İstanbul bir tür ticaret yoluna dönüşebilir. Her ikisi birbirini besleyebilir, büyütebilir, daha güçlü hale getirebilir. Her ikisi de marka olmak için ideal projeler” diyor.
Sadece Marmara değil, İç Anadolu ve Akdeniz’de de bölgesel kalkınma
Gürbüz, bölgesel kalkınmanın sadece Marmara bölgesi için değil, Akdeniz ve İç Anadolu için de önceliklendirilmesi gerektiğinin altını çiziyor: “İç ve Orta Anadolu’nun, Güney Doğu’nun rekabette avantaj sağlayacak yönlerini bulmamız lazım. İç Anadolu kentlerimiz çok güçlü. Örneğin Kahramanmaraş tekstilde iplik ihracatını tek başına karşılıyor. Gaziantep kendi başına organize sanayi bölgesini kuran, bunların sayısını hızla artıran bir ilimiz. Öte yandan, Mersin, Adana, Osmaniye, Hatay ve Maraş’ı bağlayıp Akdeniz’de bir kalkınma hamlesi başlatabiliriz. Kendi içinde rekabet eden bölgeler oluşturup sonra bu rekabeti uluslararası rekabete açabiliriz. Kümelenme ile üretimi ve lojistik imkanları iyi planlamış oluruz. Bu da ülkemiz adına atılmış en önemli adımlardan biri olur.”
Kentler, kendilerine has değerleri ile rekabet gücü yaratacak
Mehmet Gürbüz’ün kentlerin markalaşması, sürdürülebilir şehirler, bölgesel kalkınmaya yönelik yol gösterici nitelikte önerileri var. Kentlerin markalaşması bunların başında geliyor. Şöyle konuşuyor Gürbüz:
“Kent ekonomisi çok önemli. Büyük bir ekonomi olmak istiyorsanız, kentleriniz de büyük olmalı. Dünya genelinde rekabet gücü, ulusal ekonominin itici gücü olan kentlere doğru kayıyor ve kendine has değerleriyle öne çıkan kentler rekabetçilikte öne geçiyor. Bugün Konya, Gaziantep, Kayseri, Kocaeli, Bursa, Denizli gibi Anadolu Kaplanları olarak nitelendirilen kentlerimizin, şehirleşmede öncülüğü İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlerden devralmaya başladığını görüyoruz. Tüm kentlerimizi gerek ülke içerisinde gerekse de uluslararası arenada rekabetin önemli aktörleri haline getirmek zorundayız. Büyükşehir olan belediyelerimizin, bu amaçta ihtiyaç duydukları mali ve teknik desteğin sağlanması, şehirleşme çabalarının bütüncül bir yaklaşımla ele alınması ve bunun için yeni kaynakları yaratılması çok önem taşıyor. Kentlerde rekabetçi bir yapının kurulmasından ardından ise, havza bazında yaklaşıp, komşu kentlerle bütünleşen, birbirini tamamlayan bölgeler oluşturmaya öncelik vermeliyiz. Ülkenin kaynaklarının üretime dönük olması gerekiyor. Kaynakları kentlerin coğrafyası doğrultusunda planlamak ve doğru yönetmek çok önemli. Bu süreçte kentlerin gücüne güç katacak planlamanın merkezi olması gerekiyor, yani planlama, keşif ve destek havza bazında yapılmalı ama uygulama yerele bırakılmalı. Bu sayede sonuç almakta daha başarılı olacağız.”
Üç ülke ortak banka kurabilir
“Türkiye olarak çok fazla değere sahibiz, ama bir araya gelip entegre bir güç olmayı başaramıyoruz” diyen Mehmet Gürbüz, güçlü olmanın yolunun finans gücü kurmaktan geçtiğini ifade ediyor: “Bugün Almanya’da bin 800 kalkınma bankası var. Bu bankalar Almanya’da kentlerin gelişimini, kalkınmasını destekliyor. Fonla birlikte yatırımı planlıyorlar ve hızlı bir şekilde yol alıyorlar. Finans gücünü kurmadığınız, olgunlaştıramadığınız zaman üretmiş olduğunuz değer de çok anlamlı olmuyor. Türkiye’de işi müteaahhitler alıyor, tüm dünyada ise danışmanlık şirketleri. Küresel inşaat pazarında Çin’le birlikte ilk sıralardayken, küresel danışmanlık pazarında sadece yüzde 2.5 oranında paya sahibiz. Oysa danışmanlığı veren, fonlayan ve üreten Türk şirketleri olsa, işte o zaman büyük bir güç yaratacağız. Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan’ın ortak olacağı bir yatırım ve kalkınma bankası kurarak, fonlamayı Türkiye üzerinden gerçekleştirmek çok önemli fırsatlar yaratacaktır. Bugün bölgede doğal gaz var, para var, zenginlik var, işügücü ve inşaat var, ama güç yok. Bu süreci Türkiye’den bir banka ile hayata geçirebiliriz, çünkü bankacılık sektöründe çok tecrübeliyiz. Azerbaycan ise para koymak yerine, doğal gaz koyabilir. Böyle bir entegre yapı öncelikle Orta Asya’yı kalkındırır, sonrasında ise bölgenin siyasi bir güç olarak yükselmesini sağlar.”
Balıkesir’e sağlık serbest bölgesi
Peki Balıkesir’de neler oluyor? Mehmet Gürbüz’ün anlattıklarında öne çıkan başlıklar şöyle:
- Çinlilerle sağlık serbest bölgesi kurmayı hedefliyoruz: “Türkiye ve dünyada sağlık serbest bölgeleri kavramını ilk uygulayan bölge olmak istiyoruz. Sahip olduğumuz coğrafya bunun için son derece uygun. Kaz Dağları, dünyada oksijen oranı en yüksek yaşam alanlarından birisi. Özellikle Avrupa’nın yaşlanan nüfusunu buraya çekmek istiyoruz. Yazlık inşa etmek yerine, döviz girdisi yaratacak yatırımlar tercih ediyoruz. Çinlilerle serbest bölge kurmayı planlıyoruz. Çinliler bu bölgede bir aktarma istasyonu planlıyor. Biz de serbest bölgeyi roro limanları ile destekleyip Çin’in yeni pazar arayışlarında kapı olmayı planlıyoruz.”
- Sessiz şehir kavramı dünyada bir ilk olacak: “Marka kent olmak için örmek bir model oluşturmanız gerekiyor. Balıkesir’in hedefi de metropol düzeyinde ilk sessiz şehir olmayı başarmak. Bu kapsamda tüm toplu taşıma araçlarının elektrikli araca dönüşmesini planlıyoruz. Elektrik ise rüzgar enerjisinden sağlanacak. Balıkesir Türkiye’deki kurulu rüzgar enerjisi gücünün yüzde 17’sine sahip. Tesla ile çalışma hedefimizden vazgeçtikten sonra, yeni bir vizyon çizdik. Bunun için bir takım görüşmeler, temaslar oluyor. Aselsan, İTÜ ve Temsa gibi dev marka ve kuruluşlarla işbirliği yapmak şu an için tek önceliğimiz.”
- En fazla tapu sahibinin kadın olduğu şehir: “Şehirdeki kadın nüfusunun mülk edinme iştahı çok fazla. Aynı zamanda kadın istihdam oranı yüzde 49 civarında. Balıkesir’de en fazla teşviği kadın girişimciler alıyor. Kırsal kalkınma projelerinde kadın girişimcilerin oranı erkeklerden yüksek.”