Mardin’in “Çağdaş Kibeleleri”
Mezopotamya’ya yukarılardan bakıp ovadaki ufuk çizgisini görmeye çalışacaktım. Bulutlarla ve rüzgârla konuşacak, binlerce yılın masallarını fısıldamalarını isteyecektim onlardan... Yorganım samanyolunun ışıltısı ile ovanın ışıkları biribirine karışacak, sonsuz huzuru yaşayacaktım.
Her şey, “taşın ve inancın şiiri” bu kadim kente tıpkı daha önceki gelişlerimdeki gibi yaşanacaktı. Olmadı!
Çünkü Mardin, bambaşka bir dünya vaat ediyordu bu kez... Daha şiirsel, hattâ belki de daha estetik... Çünkü, olası çirkinlikleri örten bir sis basmıştı kenti... Ancak masallarda okuyabileceğimiz büyülü bir gerçeklik karşılıyordu bizleri...
Bizler, Anadolu Efes’in “Gelecek Turizmde” sosyal sorumluluk projesi kapsamında “Mardin’de Kadın Liderliğinde Sürdürülebilir Turizm Girişimlerinin Yaratılması Projesi” uygulamalarını yerinde görmek üzere gelmiştik 12 bin yıllık bu açık hava müzesine...
Anadolu Efes, turizm projelerinin çatısı olan “Gelecek Turizmde” projesini, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ortaklığı ile 2007 yılında hayata geçirmişti. 2013’de ise projeyi yeni bir vizyon, farklı bir bakış açısıyla “Sürdürülebilir Turizm Destek Fonu” adı altında devam ettirme kararı almışlardı.
Projede ülkemizin zengin doğal ve kültürel turizm kaynaklarının efektif ve sürdürülebilir bir şekilde kullanılmasının önemi vurgulanacak, bunu yaparken yerel projeler ve kadın emeği esas alınacaktı.
Ana hedef, yerel turizm aktörlerinin ve sivil toplum örgütlerinin kapasitelerini, kamu kuruluşları ve özel kuruluşlarla işbirliklerini geliştirerek artırmaktı. Böylelikle sürdürülebilir turizm alanında başarılı modeller yaratılacak, bu konunun kalkınma açısından önemi hakkında farkındalık yaratılacaktı.
Şubat 2013’te bir teklif çağrısı yapılmıştı. Çağrı ülke genelinde büyük ilgi görmüş, 63 ilden 252 proje başvurusu gelmişti. 3 proje, desteklenmek üzere seçilirken yenilikçi, katılımcı, sürdürülebilir ve cinsiyet dengeli olmalarına dikkat edilmişti.
Bunlardan ilki, Bursa Misi Köyü’ndeki “%100 Misia Projesi”ydi. 2000 yıllık köylerinin son 10 yılda kaybolan ipekböcekçiliği zanaatını yeniden canlandırmayı hedefliyorlardı.
İkinci proje, “Seferihisar’ın Geleneksel Mutfağı”ydı. İlçede bir mutfak kuruluyordu. Kadınlar, kurs vermek için eğitici eğitimleri alarak, bilgi ve deneyimlerini ziyaretçilere aktaracaklardı. Ayrıca ürettikleri yöresel lezzetlerin tanıtımı için markalaştırma çalışmaları gerçekleştirilecekti.
Biz, Mardin Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı tarafından hazırlanan projeyi yerinde görmek için buradaydık. İpek Yolu Kadın Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi tarafından yürütülüyordu. Proje kapsamında 300 yıllık bir konak restore edilmiş, İpekyolu ismiyle pansiyon ve restoran olarak işletilmeye başlanılmıştı. Çalışanları yalnızca kadınlardı. Mardin’in Çağdaş Kibeleleri”ydi onlar.Buradan ve kooperatifin doğal sabun atölyesinden sağlanan gelirler, kentteki iki çocuk yuvası için kullanılıyordu.
Beyoğlu’ndaki Nahıl’a ürün veren sabun atölyesine daracık sokaklardan geçip merdivenlerden inerek sisin ve yağmurun eşliğinde ulaştık. Keçi sütünden olanları ayırt etmeye, farklı çeşitlerin kokularını belleğimize hapsetmeye çalıştık. Ama en önemlisi, sislerin içinde çalışmaları ışıldayan Mardinli kadınların ürettiklerinden duyduğumuz gururdu...