Mardin’de yararlı bir toplantı
Şubat ayının ilk üç gününde yolumuz yine Mardin’e düştü, oradan Midyat’a ve Hasankeyf’e kadar uzandı. Ulucami’den Mor Gabriel ve Deyrul Zaferan Manastırı’na, Kasımiye Medresesi’nden Sultan İsa Medresesi’ne El Cezire’nin dehasını besleyen Mezopotamya ufuklarına bakarak hayata değer katma sorumluluğumuzu düşündüm. Sümer Rahibi’nin dediği gibi, "Sen başkaları için de değilsen, nesin ki!”
Moda ve Hazır Giyim Federasyonu (MHGF) Başkanı Hüseyin Öztürk telefonda, Iğdır’ da düzenlenen etkinliğe katılamadığım için sitem etti: “Eğer bu toplantıların, kalkınmanın gerek şartı diye yazdığınız bilgili ve temas halinde halka dokunan küçük bir katkı olduğunu düşünüyorsan, mutlaka katılıp bize destek vermelisin…” Başkanın sözleri, gözüm kesmese de davete katılmaya zorladı; sonucu ağır bir soğuk algınlığı olsa da yararlı geziler hanesine bir yanisini ekledim.
MHGF, Mardin Sanayi ve İş Adamları Derneği (MARSİAD), Dijle Kalkınam Ajansı (DİKA), Mardin Valililiği ve Belediye Başkanlığı'nın ortak programına “Tekstil-Hazır Giyimde Yatırım Fırsatlarını Tanıtım Günleri” adlı verilmişti.
Çok sayıda iş insanının ve ilgili kurumların katıldığı toplantının “Hazır Giyimin Bölgesel Kalkınma ve İstihdamda Kilit Önemi” başlıklı paneli yönettim. Hüseyin Öztürk, İTÜ’den Prof. Dr. Nevin Çiğdem Gürsoy, TAMSED Başkanı Adil Nalbant, LC Waikiki Tedarik Direktörü Şenol Dallı ve TOBB Güneydoğu Kadın Girişimcileri Kurulu Başkanı Hülya Akkaya görüşlerini paylaştı.
İkinci panel, “Mardin ve Dicle Bölgesi’nin Sektörel Yatırım Potansiyeli” başlığını taşıyordu. Çetin Ünsalan’ın yönettiği panele, DİKA Uzmanı Ekrem Dirican, GÜNTİAD Başkanı İhsan Oğurlu, MARGİSAD Başkanı Halil El, Akkuş Tekstil Genel Müdürü İbrahim Batuk ve İlgi Moda ve Tekstil’den Yavuz Tarhan katıldı.
Ne yapılması ve nasıl yapılması gerektiğine odaklı iki panel izledik…Dileriz ki yöreye iş ve aş kapıları açmanın vesilesi olsun.
Yıllardır Anadolu’nun bütün derinliklerinde bildiklerimizi paylaşıyoruz. Hüseyin Öztürk birlikte gittiğimiz toplantıların “ne yarar” ürettiğini mutlaka sorar. O’nunla paylaştıklarımın özetini sizlerle de paylaşmak isterim.
Kasabalılık, kendisi hiçbir iş yapmayan, iş yapanda da mutlaka kusurlar bulan anlayışın egemen olduğu kültürdür.
Birikimlerim ve ulaştığım bilinç bana sürekli “temas halinde olmanın birbirimizi anlamanın en etkin yolu” olduğunu söylüyor. Toplantılardan mucize beklenmemeli. Birkaç toplantıyla sorunlar çözülebilseydi, bizler yazacak konu kalmakta zorlanırdık.
Eğer yaşadığımız dönemin ekosistemini kavramak, kendi gücümüzün sınırlarını bilmek, doğru ittifaklar ve işbirlikleri yapmak istiyor; geleceği doğru inşa etme sorumluluğu hissediyorsak birbirimizle teması sıklaştırmalıyız. Birbirimizi anlamalı, dayanışmalarımızı artırmalıyız.
Mardin’de insanların iş ve aş yaratma istekliliğini yakından görmek herkes için bir kazançtı. Mardin ve çevresindeki kültürleri tanımak da hem ülke zenginliğini görme, hem de kişisel zenginliğimizi artırmanın fırsatıydı.
Daha iyisini yapmadan, başkalarının yaptığı işlerde kusur aramak tam bir “yetmezliğin itişi, ihtirasın çekişidir.” STK’ların ülkenin her yerindeki insanları bir araya getirmeleri, gerçek yerli ve milli olmanın özüdür. Kendi konforunu bozmadan, zamana kıymayı göze almadan sadece eleştiri yapmak kasaba cühelası davranışıdır.
Mümtaz Zeytinoğlu’nu bir kez daha anıyorum: "Yanılabilme ve hata yapma özgürlüğünü kullanmadan ciddi işler yapılamaz…”