Manzara değişiyor mu?

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ [email protected]

Olaylar hızla gelişti ve galiba gösterge bono faizini sürekli tek hanede tutabilmek büyük başarı olacak. TCMB'nin faiz indirim sürecine nokta koymasıyla bir dönemin sonuna gelmiş olduk. Sanayi üretiminin Ekim performansı, Kasım'da düşeceği ama Aralık'ta yeniden yükseleceği öngörüsüyle birleşince, son çeyrekte yüzde 2.5-3 aralığında bir GSYH artışı beklememize neden oluyor. 2009 tahmini de yüzde 6'nın altına, yüzde 5.8'e geliyor. 2010 yılının ilk çeyreğinde güçlü bir ters dönüş olacak çünkü baz etkisi en çok ilk çeyrekte hissedilecek. Mayıs ayına geldiğimizde ilk çeyrek büyümesinin yüzde 6-7 pozitif olduğunu görebiliriz. Enflasyon da yıllık bazda yüzde 8'e yaklaşacak veya geçebilecek. Zaten 2009 enflasyonu da son ay sıfır çıktığı takdirde yüzde 6, artı enflasyon olursa yüzde 6.5-7 şeklinde gerçekleşecek. 2010 yılının yüzde 6.65 resmi tahmini -ama aslında daha düşük çıkacak resmi beklentisi de var- 2009 enflasyonunun bile altında bir tahmin haline gelebilir. İlginçtir, veriler bu şekilde çıkarsa, hem büyüme hem enflasyon açısından pekçok sorunun sorulduğu ve politika faizinin ne zaman artacağı konusunda spekülasyonların dorukta olduğu bir aşamada Hazine ihalelerinin asıl yüklü olduğu ilk 4 ayı geride bırakmış olacağız.

Euro-dolar paritesine bakarsak, doların değer kazanacağı beklentisi giderek güçleniyor. Verilerden hareketleve istatistiksel yöntemlerle bu tarz bir patika çizmenin çok zor olduğunu söyleyebilirim. Zor çünkü euro uzun süredir değerli ve bu etkiyi ortadan kaldıracak bir gecikme örüntüsü yakalamak güç. Fakat Euronun sorunları (Yunanistan örneğinde olduğu gibi) hayli fazla. ABD likiditeyi çekmeye başlar ve faizi de ECB'den birkaç ay önce ve 2010 yılı içinde artıracak duruma gelirse, birkaç ay önceden doların güçleneceği beklentisi iyiden iyiye satın alınır. 1.35 civarına gelen EUR(USD paritesiyle de USD/TL 1.55'e doğru dengelenir. EUR/USD 1.50 civarında dengelenecek olursa durum değişir. Zamanlamayı öngörmek büyük ölçüde EUR/USD paritesinin ne zaman ve ne kadar oynaklaşacağını öngörmeye dayalı olduğu için hayli zor. Geçen yıl kuru öngörmek daha kolay oldu çünkü volatilite kısa sürdü ve Fed bilançosunun küçülmekte olduğu Şubat-Mart dönemiyle sınırlı kaldı.Aslında, eninde sonunda TL'nin değer kazanacağını düşünüyorum; fakat bu hemen olmayacak. Büyüme belki de potansiyel büyümesi civarında yüzde 3.5 etrafında değil, yüzde 4.5 etrafında gerçekleşecek. Bundan daha yüksek bir oranda U dönüşüne henüz ikna olmuş değilim. Aralık-Ocak sanayi üretimi ve KKO verileri bize 2009 son çeyrek ve 2010 ilk çeyrek hakkında hemen hemen herşeyi söyleyebilir.

Gösterge faizi tek hanede tutma başarısı gösterilebilir mi? Zor görünüyor. IMF toplantıları sırasında ve risk priminin düşeceği/Türkiye'nin notunun artacağı beklentisi ortama hakim iken konu çözülebilirdi. Fed faiz artırmaya başladıktan sonra yapılacak bir IMF anlaşmasının artık faizler üzerinde aynı etkiyi yapacağını düşünmemek lazım. Burada sorun faiz artışının ekonominin canlanmasına paralel ve sağlıklı bir gelişme olarak ortaya konmasının gerekli oluşunda yatıyor. Trend enflasyonu yüzde 6.5 alırsak reel faizin yüzde 5 civarında tutulabilmesi önemlidir. Bu da normalleşmenin iyiden iyiye sağlanacağı 2011 yılı için yaklaşık yüzde 12 bileşik piyasa faizini denge faizi olarak verir. Gelecekte geçmişte yaşanan faiz döngüsünün alt sınırı olan yüzde 13.5'leri tekrar görmemek için (a) denge reel faizin beklenen enflasyondan en az bir puan düşük (b) beklenen enflasyonun yüzde 7'den düşük olması gerekecektir. Amaç enflasyonun ve reel faizin yüzde 5 civarına yerleşmesi ve piyasa faizinin tek hanede seyrederek uzun dönem faiz hafızasının bu seviyelerde kalması olmalıdır.

Elbette Fed optimal zamanlamayla ve ne kadar kontrollü döner, hamlesini 2-3 adıma sıkıştırıp getiri eğrisinin uzun tarafını ne kadar hızlı enstrümantalleştirebilir/kontrol edebilirse herkes için o kadar iyi olur. IMF'nin uzun süredir dünyanın tamamı için sinyallediği ve bizde de artık yerleşmiş olan "potansiyel büyüme kadar büyüme", "hızla potansiyelin üzerine çıkıp iş çevrimini daha da oynaklaştırmama" teması ayn zamanda "çok sert bir dezenflasyon hamlesine gerek olmayacak" temennisini mi içeriyor, yakında göreceğiz. Ancak "normal iş çevrimlerinde" bile herşeyin böylesine şık bir optimallik içinde seyretmediği ortada.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019