Malum görevden alma algıları düzeltir mi?
Geride bıraktığımız haftanın son iş günü ardından Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı’nın Siyasi İrade tarafından görevden alınması, gerek iş dünyası ve gerek ise finansal piyasalar açısından tatsız bir sürpriz oldu! Öne sürülen gerekçeler kimseyi tatmin edemedi; sistemi oluşturan kurumsal yapıya ilişkin güvensizlik artarken kırılganlık algısı yüksek düzeyini korumaya devam etti. En azından kısa vadede böyle olmayacağı umudu ile risk almaya ve bu yönde piyasa yapmaya odaklananların hayal kırıklığı daha büyük oldu!
Ekonomi Yönetimi’nin yaklaşımları para politikası uygulamaları ile uyuşamadı
2018 yılı Eylül ayında açıklanan Yeni Ekonomi Programı, para otoritesinin bağımsızlığına sıkça vurgu yapmıştı. Merkez Bankası ise Aralık ayında 2019 yılına ilişkin para ve kur programını açıklamıştı. Siyasiler ekonomik hedefleri belirlemiş, para otoritemiz de bunu dikkate alan ve araç bağımsızlığını gözeten bir tasarım yapmıştı. Bu yılın ilk haftalarına kadar ciddi bir sıkıntı yok iken, sonrasında pek çok şeyin değişmeye başladığını varsaymak çok ta yanlış bir yaklaşım sayılmaz.
Ekonomi Yönetimi’nin genelde son dokuz ay ve özelde son altı ay genelindeki genel yaklaşımları, para politikası uygulamaları ile uyuşamadı; böyle olması da sürpriz değildi! Talimatla tüm eğilimleri yönlendirmeye ve beklentileri şekillendirmeye çalışarak herkesi aptal yerine koyan, bu çabalara azami oranda destek talebinde bulunan ve olumlu yanıt vermeyeni yargısız infaz eden bir anlayış sıkıntı yaratmaya adaydı! Para otoritesi aşırılık içeren taleplere kısmen direnerek kurumun itibarını korumaya çalışmış ve hedef haline gelmeyi göze almış olabilir!
Ekonomi yönetimi, Yeni Ekonomi Programında öne sürülen şekilde sıkı bir maliye politikası uygulamadı; çok gevşek olmak durumunda kaldı, hedeflere yaklaşıyormuş gibi görünmek için yapay zorlamaları daha yoğun bir şekilde kullanmaya çalıştı. Aralık ayında açıklanan para ve kur programına destek vermek için pek bir şey yapmadığı gibi aykırı talepleri devreye sokmaktan çekinmedi.
Para otoritesi, daha Ocak ayında Olağandışı Genel Kurul gitti ve aynı ayın sonuna doğru avans şeklinde temettüleri hesabına çekti. Mali kesimdeki bazı sorunların çözümü için, yıllık hedeflerle uyuşmayan şekilde menkul kıymet portföyünü büyütmesi istendi. Bankaların kredi arzını teşvik etmek için, kısa vadeli faizleri düşürmeye zorlandı. Son olarak yedek akçelerin kullanımı konusu, yeni gerginliklere sebep teşkil etmiş olabilir. Para otoritesi direnebildiği kadar direndi, olumsuz gelişmelerin kontrol dışına sarkmasını engellemek adına doğru bildiği şeyleri uygulamaya çalıştı.
Hukuken tartışmalı bir görevden alma
Merkez Bankası Başkanı'nın hukuken tartışmalı bir şekilde görevden alınması, yerel seçimlerde alınan sonuçların ve parti içindeki dengesizliklerin kısmen söz konusu kuruma ve başkanına fatura edildiğini de düşündürüyor. Bazı bakanların görevden alınması talebi karşılanmıyor, başarısızlığın gerekçesi farklı adreslerde aranıyor! Eğer para otoritesi Siyasi İradeden gelen taleplerin tümünü karşılasa idi, bugünkü durum nasıl olurdu konusu sorgulanmıyor! Talimatlı yönlendirmeler ile döviz kuru-enflasyon ve faizlerde gelinen seviyenin para otoritesinin direnci sayesinde mümkün olduğunu hesaba katmak gerekiyor!
Eğer para otoritemizin Yeni Başkanı, temsil ettiği kurumun itibarını korumayı ve direnmeyi aksatır ise bunun faturası başta Siyasi İrade olmak üzere tüm kesimleri sarsabilir. Maliye politikası zaten gevşek ve iki yakası bir araya gelemiyor, para ve kredi konusu gevşetilirse de durum düzelmez; kırılganlık ve güvensizlik algısındaki artışlar nedeniyle riskten kaçınma eğilimi güçlenir, beklentilerin olumsuzlaşması hızlanır¸ yatırım ve tüketim eğilimlerindeki daralma ortaya çıkacak istikrarsızlıkların itici gücü haline gelebilir!
Sonuç ne olu ise olsun! İçinde bulunduğumuz küresel ve ulusal koşullarda yaşadığımız görevden alma, teşhisin yanlış olduğunu ve devamında yaşanacakların da bu durumdan olumsuz yönde etkilenebileceğini düşündürüyor!