‘Maliyet ödeyen’ ile ‘fayda alan’ farklıysa…
İktisatçısından politikacısına, üreticisinden tüketicisine toplumun “ekonomide sorumluluk sahibi” her ferdi, normal şartlar altında, “Uygulanan politikalar ve/veya üretilen ürün/fikir ‘genel ekonomi’ için fayda sağlamalı…” diye düşünür… Veya düşünmeli…
***
Bilimde/iktisatçıda sorun yok… Düşünmeye devam ediyor… Ve, “Üretilecek ürün/fikir, uygulanacak politikalar öncesinde, ‘Ürünün/politikanın faydası, kârı var mı? Haksız rekabete yol açıp, işini iyi yapanları küstürür/batırır mı? Maliyeti, fiyatının/faydasının altında mı?’ gibi sorulara cevap aranmalı…” diyor…
***
Ve bilim: “Faydasını alıp, maliyeti başkasına yüklemek…”, “Başkasına zarar vererek, faydayı maksimize etmek…”, “Sadece kendine/çevresine fayda sağlamak…” gibi ‘yeni normalleri’, iktisadi teorilerde, cümle içinde dahi kullanamıyor…
VELHASIL
En basit anlatımıyla: ‘Maliyeti yüklenen’ faydasını/kârını gördüğünde, ekonomide taşlar yerine oturmaya; ‘Faydasını alan’ maliyetine katlanmadığında ise ekonomide taşlar yerinden oynamaya başlıyor…
***
“Ekonomi, bisikleti sevmez…” diyerek, ekonomiyi tanımlayanlarımız çoğalıyor... “Bisiklet seven otomobil almaz, akaryakıt almaz, kasko yaptırmaz, motorlu taşıt vergisi ödemez, servise gitmez, yedek parça satın almaz daha kötüsü sağlıklı olur, ilaç almaz… Canlı ekonomi kalmaz…” diye açıklıyor...
***
Oysa… Sağlıklı bir ekonomi için, faydanın üretene, verimliye, çalışarak emekliliği hak edene aktarılması gerekliliğini anlayabilecek “sağlıklı bir beyin”, onun için de acilen ‘bisiklet kullanmak’ gibi alışkanlıklar edinmemiz gerekiyor…