Maliyet algısı nasıl doğru yönetilebilir?
Kriz dönemi politikalarının manevra alanları daralıyor. Mali politikalara ilişkin beklentilerse aynı ölçüde artış eğilimi kaydediyor.
Uluslararası piyasalar, para politikalarının krizdeki başarılarını sorguluyor. Geçmiş yedi yıl FED'i çıkış politikalarına zorlarken, Japonya ve ECB'yi ise daha cesur adımlar atmaya itiyor.
Paul Krugman'ın ABD'de işlerin sanıldığı kadar iyi gitmiyor olduğu algısına katılmamak imkansız. Çünkü borç sarmalı ABD'nin, mali birlik ECB'nin, deflasyonsa Japonya'nın endişelerindeki ana kaynağı oluşturuyor. Ya biz? Bizim içinse risk algısındaki bozulma hızı çok yüksek. Daha geçen hafta TL/USD'da 2.20'nin altını konuşuyorken, bu hafta 2.27'de tutunabilir mi diye sorguluyoruz. Para politikalarının rakibi Keynesyen politikalar, kriz gündemindeki popülaritesini koruyor. IMF'nin Türkiye raporu, zayıf seyreden özel sektör yatırım ve tüketimini, kamu harcamaları ve net ihracat sırtlıyordu. Oysa ihracatın 2015 ve 2016 resmi çok da parlak değildir:
a) Euro bölgesinde cansız büyüme eğilimi önümüzdeki 24 aya damgasını vuracaktır. Bu nedenle de ihracat siparişlerinde düşüş kaçınılmaz olacaktır. Nitekim Kasım 2014 otomotiv ihracatı sadece yüzde 1 gibi sınırlı bir artışa konu olabiliyor.
b) EUR/USD paritesi 2015'in ilk aylarından başlayarak 1,20 – 1.00 arasında kalacak olması, ihracatçının gelirlerini sınırlayıp maliyetlerini artırıyor.
c) Avrupa Birliği'nin jeopolitik risklerini çözme girişimleriyle ekonomik çıkarlarını muhafaza edebilmek, bir noktada çakışıyorlar.
IMF'nin öngörüsünde orta vadeli büyüme hedefimiz yüzde 3.2'dir. Gelişmekte olan ülkelerin yüksek büyüme ivmelerinin tanımladığı Çin, Hindistan, Brezilya ve Türkiye gibi ülkeler için büyümede istihdam eşiği vardır. Örneğin bu Türkiye için yüzde 4, Çin içinse yüzde 7 kadardır.
Bankacılık sektöründe sermaye yeterlilik oranı (SYO) uluslararası ölçekte iyi bir düzeydedir. Kredilerde zayıf büyüme, istihdama olumsuz yansıyacaktır. Esas korkulması gereken, dış kaynağa aşırı bağımlı gelişen ulusal ekonomimizi bekleyen ani çıkış olasılığıdır. Bu seçeneği önemsemek gerekmektedir. Türkiye'nin uluslararası boyutlu maliyet algısı doğru yönetilmelidir. Bu çerçevede üç farklı adım atılıyor.
1- Şeffaflık
2- Sanayi için daha rahat koşullarda kredi olanakları sunabilmek.
3- Bankacılık sektöründe gerçekleştirilecek vade takası operasyonuyla, kısa vadeli risk yükünü hafifl etmek.
Bütün bu mali teşviklerden sonra, yılın son toplantısını 24 Aralık'ta gerçekleştirecek PPK'dan faiz koridorunda üst limiti aşağı çekmek beklenebilir. Dış talebin mevcut görüntüsü, istihdam yaratıcı seçenek olarak iç talebi işaret ediyor.