Maliye kümesteki tavuklarin (ücretlilerin) peşinde!

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Dr. Numan Emre ERGİN

Son zamanlarda, Gelir İdaresi Başkanlığı nezdinde yapılan mükellef odaklı analizlere dayanılarak yıl içerisinde birden fazla işverenden ücret aldığı ve buna ilişkin olarak bir beyanname vermediği tespit edilen ücretlilere vergi daireleri bu durumu izah etmeleri için davet mektupları göndermektedirler. Söz konusu tebligat uyarınca vergi dairesine giden ücretliler de büyük bir vergi sürpriziyle karşılaşmakta ve kendilerine geçmişe dönük olarak ciddi bir vergi borcu çıkarılmaktadır. İlgilendirdiği kitlenin yaygınlığı nedeniyle konuyu yakından incelemek ve bu durumdaki ücretlilere yol göstermekte fayda bulunmaktadır.

Bizim vergi kanunlarımızda gerçek kişilerin vergileri Gelir Vergisi Kanunu (GVK)’na göre vergilendirilmektedir. Söz konusu kanun uyarınca, gerçek kişiler bir yıl içerisinde elde ettikleri safi gelirleri vergi dairesine beyan ederler. Ücretler de bu gelirlerden bir tanesidir. Vergi sistemimizde beyan usulü esas olmakla birlikte, vergi idaresi kolaylık olması açısından bazı gelir unsurları için tek tek geliri elde eden gerçek kişilere beyanname verdirtmek yerine, onlara bu gelirleri sağlayanların yaptıkları ödemelerden belli bir kesinti (stopaj veya tevkifat) yaparak bu kesintileri onlar adına vergi dairesine yatırmaları yöntemini de benimseyebilir. Bu durumda verginin stopaj yoluyla kesilip ödenmesinden vergi sorumlusu olarak bu geliri sağlayanlar maliyenin muhatabı olur. Bunun yasal dayanağı da GVK’nın 94. maddesidir. Ücretler de stopaj yoluyla vergilendirilen gelirler arasındadır.

Stopaj yoluyla vergilendirilen gelirler için genellikle beyanname verilmesi verilmesi beklenmez. Ancak bunun kuralları da GVK’nun 86. maddesinde düzenlenmiştir. Konuya ücret gelirleri açısından bakıldığında söz konusu madde uyarınca, tek işverenden alınan veya birden fazla işverenden alınmakla beraber birden sonraki işverenden alınan ücretin toplamı 2019 yılı için 40.000 TL’yi (2018 yılı için 34.000 TL, 2017 ve 2016 yılı için 30.000 TL, 2015 yılı için 29.000 TL) aşmayan ve stopaj yoluyla vergilendirilen ücretler için beyanname verilmesi gerekmemektedir. Dolayısıyla, beyanname verilmesi için birden fazla işverenden ücret alınması ve birden sonraki işverenden alınan ücretlerin toplamının belirtilen sınırların üzerinde olması gerekmektedir. Birden fazla işverenden ücret alınması halinde, birinci işverenden alınan ücretin hangisi olacağını ücretli serbestçe belirleyebilmektedir (16 numaralı GVK Sirküleri).

Kanun lafzına bakıldığında, birden fazla işverenden ücret alma durumunun aynı anda mı sağlanması gerektiği, yoksa yıl içerisinde iş değiştirme halinde sonraki işverenlerin de mi bu kapsamda değerlendirileceği çok açık değil. Ancak kanun koyucunun artan oranlı tarifeyi uygulama iradesi, Gelir İdaresinin yorumları sonucunda yıl içinde iş değiştirilmesi durumunda da birden fazla işverenden ücret alınması durumu oluştuğu yorumu yerleşmiş durumdadır.
Peki birden fazla işverenden ücret alınması halinde her bir işveren yapılacak kesintiyi nasıl hesaplayacak? Diğer işverenlerin yaptığı ödemeleri dikkate alacak mı? Bu sorunun cevabı kanun lafzında yok. Ancak Gelir İdaresi 160 seri numaralı Gelir Vergisi Tebliği’nde “bir hizmet erbabının birden fazla işverenden ücret alması halinde, her bir işverenin ödediği ücretler, ayrı ayrı vergilendirilmektedir. Dolayısıyla vergi tarifesi, her bir işverenin ödediği ücrete, diğer işveren veya işverenlerin ödediği ücretle ilgilendirilmeksizin ayrı ayrı uygulanmaktadır” açıklamasına yer vermiş ve sonraki tarihlerde verdiği özelgelerde (örneğin 10.06.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-GVK 103-708 sayılı, 25.07.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.55.15.01-2010-GVK-ÖZE-127-316 sayılı, 26.07.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.06.16.01-2010-GVK-86-2-586 sayılı özelgeler) bu görüşünü tekrarlamıştır. Dolayısıyla, Gelir İdaresi uygulamayı her işverenin sadece kendi ödediği ücretleri dikkate alarak stopaj yapmaları yönünde yönlendirmiştir.
Bu durumda, çalışanlar ister aynı anda ister iş değiştirme nedeniyle takvim yılı içerisinde birden fazla işverenden ücret geliri elde etsin, birden sonraki işverenden elde edilen ücret geliri yukarıda belirtilen sınırları aşıyorsa bu ücret gelirlerini beyan etmek durumundadırlar. Geçmişte sözkonusu beyannameler verilmemişse vergi dairelerinin çalışanları bunları beyan etmeye yönlendirmesi doğaldır. Diğer taraftan, özellikle iş değiştirme durumunda çalışanlar önceki işyerlerinden aldıkları bordrolarını sonraki işverenlerine vermişlerse ve sonraki işverenler çalışanın önceki gelir vergisi matrahlarını dikkate alarak stopaj hesaplamışsa ücretliler açısından büyük bir sorun doğmayacaktır. Tek yapmaları gereken bu durumu vergi dairesine izah edip o dönemki ücret bordrolarını ibraz etmeleridir. Bu durumda vergi ziyaı doğmayacak olmakla birlikte, beyanname verilmemesi nedeniyle usulsüzlük cezası kesilebilir.

Diğer taraftan, son 5 yıl içerisinde söz konusu beyannameler verilmemişse vergi ziyaı meydana gelmiş demektir. Bu durumdaki çalışanlara, vergi dairelerinden kendilerine böyle bir davet yazısı henüz gelmemişse Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 371. maddesi uyarınca pişmanlıkla beyanname vererek vergi ziyaı cezası kesilmeden pişmanlık zammıyla birlikte vergilerini ödemelerini tavsiye ederim. Söz konusu davet mektubunu alanlar VUK’un 370. maddesi hükümlerinden yararlanarak eksik ödedikleri vergiyi gecikme zammı ve vergi ziyaı cezasının %20’si ile birlikte ödeyebilirler. Aksi halde, çalışanlar vergi incelemesine veya takdir komisyonuna sevk edilecek ve vergi ziyaının tespiti halinde vergi aslını, gecikme faizini ve vergi ziyaı cezasının tamamını ödemek zorunda kalacaklardır. Vergi ziyaı cezası da ziyaa uğratılan vergi tutarı kadardır. Çalışanların elbette bu işlemlere karşı vergi mahkemesinde dava açma hakları mevcuttur.

Peki çalışanların yapabilecekleri başka bir şey yok mudur? Tartışmalı olmakla birlikte kanaatimce, her ne kadar Gelir İdaresi yıl içerisinde iş yeri değiştirenler açısından yeni işverenlerin önceki işverenler tarafından yapılan ücret ödemelerini vergi tevkifatını yapma açısından sorumlu tutmamış olsa da, sonraki işverenle net ücret üzerinden anlaşan çalışanların ödedikleri bu vergiyi sonraki iş yerlerine rücu edebileceklerini düşünüyorum. Zira işe alım yaparken çalışanın akciğerlerinin bile röntgenini isteyen işveren basiretli iş adamı olarak bu durumu öngörerek işe aldığı kişilerin önceki iş yerine ait son ücret bordrosunu istemelidir. Yapılan iş akitlerinde net ücret tanımı her türlü vergi ve kesinti sonrası ücretliye yapılacak ödeme olarak yapılmışsa bunu araştırmak işverenin görevi ve yükümlülüğüdür. Böyle bir tanım yapılmasa bile net ücret doğası gereği bunu gerektirir. Dolayısıyla, vergi dairelerinin bu uygulaması çok sayıda işçi işveren uyuşmazlığına da gebedir.

Durumu vergi politikası açısından değerlendirirsek, son yıllarda toplam vergi gelirleri içerisinde gelir vergisinin payı yaklaşık olarak %22-23, kurumlar vergisinin payı % 8-10, KDV’nin payı % 32-34 olup geri kalan vergiler ÖTV, damga vergisi, veraset intikal vergisi, BSMV, özel işlem vergisi, motorlu taşıtlar vergisi gibi vergilerden oluşmaktadır. Toplanan gelir vergisinin de büyük çoğunluğu ücretlilerden yapılan kesintilerden oluşmaktadır. KDV, ÖTV ve diğer vergilerin de ekonomik olarak nihai tüketicilere yansıtıldığı düşünülürse, ülkemizin vergi gelirlerinin büyük bir bölümü ücretliler tarafından ödenmektedir. Bu çarpık durum vergi sistemimizin ne kadar adaletsiz bir yapıya sahip olduğunu da ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, ekonomik kriz karşısında alım gücü git gide eriyen ücretlilere bu yönde kümesteki tavuk edasıyla bir kez daha yüklenilmesi vicdanları yaralamaktadır.

Son söz: Her kanuna uygun olan hukuki, her hukuki olan da hakkaniyetli değildir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar