Maliye harcamada sınır, Hazine borçlanmada yasa tanımadı
Bir zamanlar, gerek sıcak para fonları açısından gerekse iktidar sözcüleri tarafından Türkiye ekonomisinin en sağlam görülen ayağı kamu maliyesiydi. İzlenen ekonomi politikalarının duvara dayandığı günümüz koşullarında ise en hızlı bozulan cephe, kamu maliyesi haline geldi.
Önce bütçe tarafına bakalım.
7 aylık dönemde merkezi yönetim bütçe gelirleri yüzde 19.49 artarken, giderler yüzde 22.74 arttı. Bunlara bakınca ortada çok da korkulacak bir dengesizlik yok gibi gözüküyor.
Ama gelir artışının kaynaklarına bakınca, işin hiç de öyle olmadığı, hatta tam tersi olduğu anlaşılıyor. Çünkü gelirlerdeki artışın anasını Merkez Bankası’ndan aktarılan tartışmalı kaynaklar oluşturuyor. Merkez Bankası’nın ekonomideki krizin bir ürünü olan 2018 yılı yüksek karı bile yetmeyince, Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesi de bütçeye yama yapıldı.
Bütçe gelirlerinin asıl omurgası olması gereken vergi gelirlerindeki artış sadece yüzde 4.84. Enflasyonu hesaba kattığımızda vergi gelirlerinde ürkütücü bir düşüş var.
Harcamalar tarafında ise özellikle cari harcamaların enflasyonun çok üzerinde artmış olması dikkat çekiyor. Kamu istihdamı giderlerinde, seçim ekonomisinin bir parçası olarak yüklü artışlar harcamalardaki artışta başı çekiyor. Hazine yardımlarındaki artış oranlarının da enflasyonun çok üzerinde artmış olması, yine seçim ekonomisinin bir yansıması.
Öte yandan Sosyal Güvenlik Kurumu’nun açıklarını finanse etmek için bütçeden aktarılan kaynaktaki yüzde 137’lik sıçrama, bütçe dengelerinin geleceği açısından da hızla büyüyen bir sorun oluşturuyor.
Bu arada gerek ekonomide artan riskler ve artan borçlanma ihtiyacı ile yükselen enflasyon ve kurların etkisiyle faiz yükü de hızla artıyor. Faiz giderlerindeki artış yüzde 39.36 düzeyine ulaşmış durumda.
Sonuç olarak bütçe açığı, yıl sonu hedefini 7 ayda açık ara aşmış durumda. 12 aylık bütçe açığı hedefi 80.62 milyar TL iken, 7 aylık açık 96.53 milyar lirayı bulmuş durumda.
Faiz dışı dengede ise 36.7 milyar liralık fazla hedeflenmişken, 7 ayda 6.06 milyar liralık açık verildi.
Bütçe açığı ve faiz dışı açık rakamlarını, aslında Merkez Bankası’ndan el konulan 21 milyar liralık ihtiyat akçesinin ciddi ölçüde azalttığını da dikkate alırsak, vaziyet çok vahim. Program tanımlı bütçe verileri açıklandığında durumun net boyutunu daha net göreceğiz.
Maliye doludizgin bütçe açığı verirken, Hazine de doludizgin borçlandı.
Hazine’nin 7 aylık net borçlanması geçen yıla göre yüzde 226 artarak 30.03 milyar liradan 97.99 milyar liraya fırladı.
Hazine ödediğinin 2.24 katı iç borçlanma, ödediğinin 2.34 katı dış borçlanma yapmak durumunda kaldı.
Hazine bunları yaparken yasal borçlanma sınırını da aştı.
Hazine’nin 2019 yılı net borçlanma sınırı 81.73 milyar TL. Yasaya göre Hazine bunun yüzde 5’i kadar daha fazla, yani 85.82 milyar liraya kadar borçlanabilme imkanına sahip. İhtiyaç olursa Cumhurbaşkanı kararıyla bunun da yüzde 5 üzerine çıkabiliyor. Yani Cumhurbaşkanı’nın imzası ile boçlanma sınırı 90.11 milyar liraya ancak çıkabiliyor.
Oysa Hazine 7 ayda 97.99 milyar TL net borçlanma yaptı. Yani normal sınırı, 12.18 milyar TL, Cumhurbaşkanı imzasıyla olabilecek sınırı da, bu imza olmamasına rağmen 7.89 milyar TL aştı.
Hazine yasal borçlanma sınırlarını aşarak, TBMM’nin “bütçe hakkı”nı da çiğnemiş oldu.
Ard arda gelen seçimlerde, izlenen ekonomi politikalarının öncelikli hedefi seçim kazanmak olunca, bütçe ve maliye cephesi aldığı darbelerle hastanelik oldu. Kriz zamanında cankurtaran olması beklenen kamu maliyesi, krizi artıran bir faktör durumuna düştü.