Mali kural ısrarının sebepleri
Finansal piyasalar ve mali sektör, siyasi iradenin mali kural konusundaki yasal düzenlemeyi ertelemesinden oldukça rahatsız ve bu şikayetini gündemde tutmaya çalışıyor. Hiçbir şey göründüğü ya da gönderildiği gibi olmadığı için bu ısrarın ne anlama geldiğini geniş kesimleri nasıl etkileyeceğini irdelemek gerekiyor. Örneğin mali kural konusundaki yasal düzenleme ve uygulama, sermaye lehine ve geniş kesimlerin aleyhine bir sonuç yaratacak, günü kurtarmak pahasına sorunları ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramayacaksa tavrınız ne olmalıdır? Mali kural ısrarının Türkiye'nin toplam tasarruf açığını büyüteceğini ve dışa bağımlılığını iyice artıracağını, işsizlikle birlikte sorunlu kredi hacmini artıracağını, rekabet gücü ve gelir dağılımı konularındaki olumsuzlukları besleyeceğini biliyor musunuz? Bu durumda doğal olarak sormanız gerekiyor; peki o zaman kendisini küreselci olarak tanılayan kesimler bu mali kural ile ilgili düzenlemede neden ısrar ediyorlar? IMF'ye karşı olanların bu mali kurala da karşı olması gerekmiyor mu?..
Mali kural düzenlemesi ve uygulaması ya da uygulanıyor gibi görünmesi lehine taraf olanlar net sermaye girişinin devam etmesi, mevcut politikaların değişmemesi, öncelikle kendi çıkarlarının gözetilmesi ve beklentilerin buna göre yönlendirilmesini istiyor. Net sermaye girişi olacak, Türk Lirası değerli konumunu koruyacak veya daha da değerlenecek, bu sayede enflasyon ve faizler yükselmeyecek, ağırlaşan sorunlar gizlenecek veya önemsiz gibi gösterilecek, fakat gün kurtarılmış olacak. Bireyler azalan gelirlerinden daha fazla tüketmeye küçük-orta boy işletmeler ise yüksek düzeyli belirsizliği görmezden gelerek yatırıma teşvik edilecek, özellikle tüketim harcamaları arttıkça bütçenin gelirleri artacak, mali disiplin varmış ve ekonomi büyüyormuş gibi görünecek. Mali kural bu sahte görüntüyü korumak için gerekiyor.
Tam aksi yönde bir senaryoya baktığımızda gerçeği görmek daha kolay olmuyor. Net sermaye girişi yön değiştirir ve Türk Lirası değer kaybetmeye başlar ise hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı açığa çıkacak. Bilançolar yıpranacak, paranın devir hızı düşecek, risk almaktan kaçınma eğilimi yaygılaşacak; tüketim ve yatırım harcamaları azalacak, işsizlik artacak, ekonomi daralacak ve bütçe gelirleri erir iken açık kontrolsüzce büyüyecek. Yapay beklentiler ve görünüm ile gerçekler yer değiştirecek. Böyle bir durum söz konusu olduğunda mali kural hiçbir işe yaramıyor, güven bunalımı aşılmadan ve bir önceki yapaylık geri gelmeden alınabilecek önlemler hiçbir işe yaramıyor. Mali kural bu duruma düşmeyi sorunların ağırlaşması pahasına düşmeyi geciktirmek, günü kurtarmak için gerekiyor. Bu senaryo, mali kural lehine lobi yapanların gerçeklerin farkında olduğu ve çok korktuklarını kendilerinden başka kimseyi düşünemediklerini teyid etiyor.
Macaristan ile Türkiye ekonomisi arasındaki fark çok büyük değil, her ikisi de benzer yapısal özellikler taşıyor. Biri olumsuz senaryoya düştüğü için mali disiplin çabaları sonuçsuz kalınca itilip kakılıyor, bizde ise o duruma düşmeyi geciktirmek adına her şey yapılıyor. Ülkemize net sermaye girişi ekonomimiz iyi olduğu için değil, diğerleri çok daha kötü olduğu için ve faaliyet dışı gelir yaratmak amacı ile geliyor; bu durum Macaristan'ın durumundan ders çıkarmamızı gerektiriyor. Türk Lirası'nı değerlendirip enflasyon ve faizlerin yükselmesini önlemek adına yapılanlar, üretenleri çaresizliğe itip borçlarını ödenemez hale getirdiği sürece geniş kesimler açısından mali kuralın herhangi bir değeri olamaz.
Tüm politikalar değişir, birikmiş tüm bedeller ödenir, sürdürülebilir yeni bir düzen kurulur ise bu durumu korumak için gelecek mali kural elbette daha farklı anlamda olacaktır. Fakat böyle bir olasılık söz konusu değildir, bir an önce gerçekleşmesi için çaba harcanmalıdır...