Mali idare ne yapmalı? (2)

Zeki GÜNDÜZ
Zeki GÜNDÜZ VERGİ POLEMİKLERİ [email protected]

Değerli DÜNYA okurları, 10.06.2011 tarihli "Çözülmemiş Sorunlar, Yanıtlanmamış Sorular" başlıklı yazımızda (www.vergiportali.com adresinden erişebilirsiniz) ilk olarak "Mükellefler Ne Yapmalı?" başlığı altında görüşlerimi paylaşmıştım. Bugün gördüğüm kadarıyla mükelleflerin "Mali İdare"den beklentilerini ortaya koymaya çalışacağım.

1. Mukteza talepleri yanıtlanmalı

Değerli yetkililer, eminim ki sizlere gerekli gereksiz, yerli yersiz çok sayıda yazılı görüş talebi geliyor ve sizler de bunları olabildiğince genelleştirerek yanıtlama ve bir düzene sokma çabasındasınız. Elektronik başvuru ve komisyon sisteminin bu çerçevede oluşturulan iyileştirme çabaları olduğu son derece aşikar. Ancak sizlerin de çok açık bildiği gibi sorun giderek büyüyor.

Sadece şu an Mali idareye yapılan yazılı mukteza başvuru sayısı ve bu taleplerin kaç tanesinin yanıtlandığı, bekleyenlerin (eski ve yeni sistem zamanında) ne kadar zamandır beklediği araştırılırsa rahatsızlığın boyutları görülebilir. Ya da belki bizler abartıyor olabiliriz.

2. Kara liste konusu

Değerli yetkililer, bu konu halen problem olmaya devam ediyor.

Şirketler daha önce ödedikleri KDV'leri kendileri ile ilgili olmayan nedenlerle, çoğu zaman "yaptım oldu" yaklaşımı ile, iade alabilecekken alamıyorlar.

İade bir yana, "Şirketler", haklarında oluşturulan sınıflamalar nedeniyle, başka şirketlere sattıkları mal ve hizmetlerle ilgili olarak, müşterileri nezdinde "itibarsızlaştırılıyorlar". Şirketler müşterileri ile sıkıntı yaşar hale gelebiliyor. Müşterilerini kaybedebiliyor. Bütün bunlar hukuken sınırları belirsiz, denetimi mümkün olmayan, gizli tutulan idari işlemlerle yürütülüyor olduğundan, ne olduğunu dahi anlamadan şirketler büyük kayıplarla karşı karşıya kalabiliyorlar.

Bir hukuk devletinde bu tür işlemlerin daha şeffaf, denetime açık, sınırları belirli yapılıyor olması gerekir. Çünkü yarattığı sonuçlar çok ağır olabilmekte.

3. Vergi incelemelerinde süreç daha ayrıntılı düzenlenmelidir

Önceki yazımda da değindiğim gibi vergi inceleme sürecinde halen sorunlar yaşanmaya devam ediliyor.

· Mükelleflerden telefonla "bugün" bir şey isteniyor, "yarın" getirmesi bekleniyor.

· İncelemelerde çok sayıda "döküm", tablo" talep ediliyor. Aslında bu döküm ve tabloların inceleme elemanlarınca, şirketlerin kendilerine ibraz ettiği defter ve belgelerden, kendilerince hazırlanması gerekiyor. Mükellefler böyle bir dert içinde de değiller, ancak, iki ayakları bir pabuca sokularak, bazen hiç de kibar olmayan yaklaşımlara muhatap olmak sıkıntı yaratıyor.

· Tutanak taslağı önceden verilmiyor.

· Tutanağa mükelleflerin istediği gibi açıklama yapabilmesine nedense güçlükler çıkarılmaya devam ediliyor.

· Mükellefle müşaviri olmadan görüşülmek isteniyor.

· Mükellefe müşaviri kötülenebiliyor.

· Tutanakta ileri sürdüğünüz iddia ve açıklamalara, sunulan belgelere raporda hiç yer ve cevap verilmiyor. Rapor okuma komisyonları da bu durumu göz ardı ediyor.

· Öteden beri oturmuş açıklama, yorum ve uygulamalara aykırı iddialar çok kolayca, gerekçelendirilmeden tarhiyat raporu haline getirilebiliyor.

· Konu bir kez rapor haline gelince, Mali İdare o konuda bir daha işlem yapmak, söz söylemek istemiyor. Konu bir yargı kararına bağlanana kadar adeta dokunulmaz hale geliyor.

4. Yatırımcılar için hukuki güvenlik sorunu

Değerli DÜNYA okurları, algı yönetimi çok önemlidir. Hukuki güvenlik algısı küçük küçük birikir, küçük küçük adımlarla da azalır. İster yerli, ister yabancı yatırımcı olsun, ülkede uzun vadeli, büyük ölçekli yatırımlara girerken uzun süren inceleme ve araştırmalar yaparlar. Mevcut tüm verileri değerlendirir ve kararlarını verirler.

Karar alırken dikkate aldıkları veriler, yaptıkları değerlendirmeler, vardıkları sonuçlar, hukuki bir değişiklik olmadan, onları etkiler hale gelir ise, bu tür karşılaştıkları, şahit oldukları, duydukları olaylar artarsa soru işaretleri belirmeye başlar. Tek tek belki bunların önemi yoktur ama bu toplu bir algıya dönüşmeye başlar ise ülke için büyük bir sorun haline gelebilir ve bu algıyı sonrasında değiştirmek çok zordur. Ne yazık ki son yıllarda bu algıyı negatif etkileyecek çok sayıda adımlar atılıyor ve bunlar üst üste birikmeye başladı. Tek tek kazanım gibi duran bu uygulamalar uzun vadede ülkemize zarar verebilir.

Birkaç örnek verip bu hususu netleştirmeye çalışayım.

a. Yatırım indiriminde zikzaklar

· Yatırım indiriminin 2008 sonu ile sınırlı kaldırılması bir hataydı.

· Konu yargıya gitti, sınır kaldırıldı, bu kez 2009'da uygulatılmadı. Açılan davaların bildiğimiz kadarıyla tamamı mükellefler lehine sonuçlanıyor.

· Bu konuda yeni bir düzenleme yapıldı ve yine geçmişte doğmuş hakların kullanımı zamana yayıldı, sınırlandırıldı.

b. İkili anlaşma hükümlerinin göz ardı edilmesi,

Yine yatırım indiriminden çarpıcı bir örnek vereceğim.

Şu sıralar yatırım indirimi stopajının bir nev'i kurumlar vergisi olduğu, dolayısıyla, Çifte Vergilemeyi Önleme Anlaşmalarının kar payı stopajı maddelerinde getirilen düşük oranın uygulanamayacağı iddia ediliyor.

Bakanlık da geçmişte yaptığı tüm uygulama ve açıklamaları göz ardı ederek bu tür tarhiyatları savunuyor.

c. Transfer fiyatlaması incelemeleri

· Gizli, grup içi emsaller kullanılarak tarhiyatlar yapılıyor.

· Şirketlerin hazırladığı raporlara itibar edilmiyor.

· Şirketlerin tüm dünyada sorunsuz uyguladığı hususlar Türkiye'de sorun oluyor ve bir gerekçe de ihzar edilmiyor.

· Şirketlerin yabancı ülkelerin veri havuzlarını yaparak oluşturdukları emsal bedel çalışmaları gerekçesiz göz ardı ediliyor.

· Dönem sonunda yapılan +/- düzeltmeler konusunda idareye iletilen sorulara cevap verilmiyor.

Tüm bu vb. hususlar sorun yaratıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar