Makroekonomik görünüm ve dış koşullar

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Son açıklanan veriler, Türkiye ekonomisine ilişkin makroekonomik görünümün seri bir şekilde olumsuzlaştığına işaret ediyor: durgunlaşma eğilimi güçleniyor, enfl asyon ve işsizlik yükseliyor. Söz konusu eğilimlerin yönü ve bunu destekleyen dış koşullar, kırılganlık algılamasının alarm verir hale gelmesinde belirleyici oluyor. Kredi derecelendirme şirketlerinin yatırımcıları uyarmayı amaçlayan söylemlerine tepki vererek, durumu daha olumlu ve yönetilebilir hale getiremeyiz. 

Dış koşullardaki değişimler az veya çok herkesi etkiliyor. Küresel kredi krizi sonrasına odaklanırsak, detaydaki farklılaşmaları daha iyi anlayabiliriz. Arap Baharı ve ABD Merkez Bankası’nın 2013 Mayıs’ındaki uyarısı, bu dönemdeki eğilim değişikliği yaratan kırılmalar olarak dikkat çekiyor. Ara dönemleri gelişmekte olan ekonomilere ilgi patlaması, geçiş ve gelişmekte olanlara bakış açısının olumsuzlaşması şeklinde sıralayabiliriz. Arap Baharına kadar olan dönemde risk alma isteği çok yüksekti. Amerikan doları, tüm paralara karşı değer kaybediyordu; sermaye ve emtia piyasaları çılgınca rekor tazeliyordu; gelişmekte olan ekonomiler finansal sermayenin ilgi odağı idi ve hesap kitap kalmamıştı! Yaşananlar küresel ölçekte dengesizlikleri artırmış, sorunları ağırlaştırmıştı; varlık değerleri yeniden balonlaşmış, maliyet kökenli enfl asyon baskıları atmış, faizlerin daha fazla düşük kalamayacağı beklentisi güçlenmişti. Arap Baharı tam da bu süreçte yaşandı, yeterince anlaşılamasa da çok şey değişmeye başladı. Gelişmekte olan ekonomilere olan ilgi seri bir şekilde azaldı ve dalgalı bir şekilde durgunlaşmaya başladılar; emtia piyasalarının yönü değiştirildi, enfl asyon baskısı bu sayede geriledi ve faizlerin birkaç yıl daha düşük düzeylerde kalması mümkün olabildi. Yeni bir küresel kriz sadece ötelenmişti, gelişmekte olanlara ilişkin makroekonomik görünümün olumsuzlaşması bunun bedeliydi. ABD Merkez Bankası’nın 2013 Mayıs’ındaki uyarısına kadar kredi derecelendirme kurumları uyudu, uyuyanları da uyandırmadı; fakat bu tarihten sonra her şey, özellikle gelişmekte olan ekonomiler için hızla olumsuzlaşmaya başladı: Küresel Kriz ile Arap Baharı arasındaki dönemde yaşanan eğilimlerin tam aksi sahne almaya başladı. 

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız küresel eğilimler çerçevesinden bakarsanız, Türkiye ekonomisinin durgunlaşması, enfl asyon ve işsizliğin yükselmesi, kredi derecelendirme kuruluşlarının uyarmaya başlaması gibi eğilimler kesinlikle sürpriz sayılamaz. Kısa vadeli bir bakış açısı ile derinlik sarhoşluğuna kapılan ve gelişmeleri sağlıklı yorumlayamayanlar, önce ABD Para otoritesi ve daha sonra da kredi derecelendirme kurumları tarafından uyarılıyorlar! Belli herkes, önümüzdeki yıllarda kendi nam ve hesabına yazılacak kayıpları sınırlamaya çalışıyor. Ülkemizdeki etkili ve yetkili kesimler ise, bu gerçekleri görmezden gelmeye devam ediyor ve tepkisel tavırlarla direnmeye çalışıyor. Yeterli ve gerekli yabancı kaynak yokluğunda, makroekonomik görünümün daha da olumsuzlaşacağını ve kırılganlık algılamasının güçleneceğini kabul edemiyoruz! Durum böyle olunca yeni hazırlanacak Orta Vadeli Plan ve yapısal reform söylemleri de, beklentileri düzeltmeyi amaçlayan nafile girişimler olmaktan öteye gidemeyecek gibi görünüyor. 

Mevcut dış bağımlılıklardan kurtulmadan ve bunun için gerekli diyetler ödenmeden, olumsuz koşullara rağmen ekonominin istenen çizgiye gelebilmesi pek mümkün değil. Sebebi ne olur ise olsun, hesapsızca yatırımı ve bunların finansmanını zorlamanın yan tesirleri durumu daha da olumsuzlaştırabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar