Makro problemlere mikro önlemler
Dış ticaretimizi belirleyen unsurlar konusunda bir konsensüse ulaşılabilmiş değil. Zaman geliyor değersiz TL’nin ihracatı kolaylaştırdığı, ithalatı zorlaştırdığı konusu ortaya atılıyor.
Böylece de hem ihracat yapan şirketlerimiz bundan fayda sağlıyorlar hem de ülke içine üretim yapan şirketlerimiz ithalatçı şirketlerle daha kolay rekabet edebiliyor.
Ama bir zaman geliyor dış ticaretimiz üzerinde kurun etkisinin çok da yüksek olmadığı; önemli olanın verimlilik, pazar çeşitlendirmesi, ihracat pazarlarımızdaki ekonomik aktivite gibi unsurlar olduğu kabul görüyor. Açıkçası eğer aramaya kalkarsanız bu iki zıt argümanı da destekleyecek akademik çalışmalar bulabiliyorsunuz. Bu sorunun cevabı bir kere ülkeye göre değişiklik gösterecektir.
Bu sebeple yapılan çalışmaların mutlaka Türkiye üzerine olması gerekir. Bunun yanında sektörel olarak da kurun seviyesinin dış ticaret üzerindeki etkisi farklı çalışacaktır. Çoğu zaman dikkatlerden kaçan unsurlardan biri; bizim ihracatçılarımızın maliyetlerinin içindeki ithal ürünlerin payının yüksekliği.
Böyle olunca da kur yukarı da gitse aşağı da gitse ithalat ve ihracat tarafındaki etkiler birbirini nötralize ediyor. Asıl mesele yurtiçi girdi kullanan ya da emek yoğun sektörlerde ortaya çıkıyor. Toplam maliyetleri içinde emeğin payının yüksek olduğu bir sektörde ücretlere yapılan %50 zam bir anda maliyetleri yukarı çekiyor.
Eğer yurtiçine satış yapıyorsa firma çok büyük bir problemle karşılaşmıyor. Çünkü bu maliyeti fiyatlarına yansıtabiliyor, zira ülkemizde malumunuz enflasyon oldukça yüksek ve genel olarak da bu konu en azından şimdilik kabullenilmiş durumda. Ama eğer yurt dışan mal satılıyorsa işte orada problemler başlıyor.
Mal sattığımız pazarlda bu derece enflasyon olmadığı için maliyet artışını fiyatına yansıtamıyor şirketler. Bunu normalde dengelemesi gereken unsurun kur artışı olması gerekirken, mevcut politika yapısında bu da yapılamıyor. Çünkü kur yukarı giderse enflasyonun önü alınamıyor ve dolarizasyon önlenemiyor.
Kur herkese eşit davranmıyor
Bir süre daha bu politika devam ederse tekstil, turizm gibi emek yoğun sektörlerde kayıplar ve serzenişler artacaktır. İhracatçı veya turizm sektöründe olan şirketlerimizden toplam maliyetleri içinde ithal girdileri düşük olanların seçilerek uygun teşvik mekanizmalarıyla önümüzdeki dönemde desteklenmeleri gerekebilir.
Şimdilik çok büyük bir problem başgöstermemiş olsa da bu seviyedeki kredi faizleri, personel maliyetleri ve reel olarak değerlenecek olan TL’yle birçok firma yılın geri kalanında problem yaşamaya aday olacaktır.
Bunun yanında bir de mal alımlarını euro cinsinden satışlarını dolar cinsinden yapan şirketlerimiz için de durum çok iç acıcı değil. Çünkü dolar, euro karşısında yılın başından beri değer kazanıyor. Yükselen personel maliyetlerinin yanında parite kaynaklı yüklenen maiyetlerin de yakından izlenmesi gerekiyor.
Reel kur ve dış ticaret
Bu kapsamda bu hafta iki veri açıklandı. Bunlardan biri Ocak ayı dış ticaret rakamları diğeriyse ocak ayı reel efektif döviz kuru. TÜFE bazlı reel efektif döviz kuru 55.29’dan 56.95’e yükseldi bir ayda. Bu da yaklaşık %3’lük bir artış anlamına gelir. Euro’nun değer kaybının da bir miktar etkisi olsa da yüksek gelen ocak enflasyonuna yetişemeyen yönetilen dolar kuru TL’yi reel olarak değerli hale getirdi.
Bu eğilimin 2024 boyunca sürmesi bekleniyor. Reel kurun hala tarihi dip seviyelerde olduğunu da hatırlatmak isterim. Dış ticaret rakamlarımızda ise ocakta geçtiğimiz yılın ocak ayına göre ihracatta %3.6 artış, ithalatta %22 azalış kaydedildi. Bu yüksek ithalat azalışının önemli bir kısmı muhtemelen altın ithalatının azalmasından ve enerji fiyatlarındaki düşüşten kaynaklanıyor.
Detaylarını önümüzdeki ay göreceğiz. Önceki ekonomi yönetimi zamanında ucuz krediler kullanıldı, değersiz TL’den çok yüksek karlar yazıldı şimdi biraz bedel ödenebilir argümanı herkes için adil olmayabilir. Çünkü yatırım ve ihracat ortamının iyileştirilmesi için bugüne önümüze bakmamız gerekiyor. Birçok yeni firma da iş yapmaya çalılışıyor. 2024, politika uygulayıcıların daha mikro önlemlerle reel ekonomiyi yönetmeleri gereken bir yıl olacak.