Makro ihtiyati tedbirlerin ‘en birincisi’: Kur
Yerel paranın diğer ülke paralarına (özellikle dolar euro gibi uluslararasılaşmış paralara) değişim oranı olan kur, temelde bir fiyattır. Ama önemli bir fiyat. Ekonominin kısa ve uzun dönemdeki önemli değişkenlerini etkiler. Tabi onlardan etkilenir de. Dahası, bir ülkenin uzun dönemli kırılganlıklarını doğrudan etkileyen bir faktör; belki de ‘en birincisi’dir.
Önce kurun etkilendiği önemli ekonomik değişkenlere bir bakalım.
Kur, ‘geçişgenlik’ mekanizmalarıyla ülke enflasyonunu etkiler. Yerel para nominal olarak değer kaybederse, bu bir süre sonra ülkede enflasyon dinamiklerini harekete geçirir. Aksine, kur bir sebepten dolayı ‘aşırı değerli’ hale gelirse bu da enflasyon dinamiklerini olumlu etkiler; bir süre sonra enflasyonu düşürür. Bu ikinci değişkenlik, karar alıcı tarafından, enflasyonu düşürmek için kullanılabilir hatta ‘istismar’ edilebilir.
Aşırı değerli kur ekonominin bir dengesizlik demektir. Ekonomik sistem ‘genel dengeye’ dayanır. Bir sektördeki ya da değişkendeki dengesizlik mutlaka bir başka sektör ya da değişken( ler)de dengesizlik doğurur.
Aşırı değerli kur, bir enflasyon düşürme aracı olarak kullanılırsa, bir süre sonra çeşitli diğer değişkenler aracılığıyla ekonominin dengelerini bozar. Örneğin, Şirketler ve hanehalkı, döviz ya da dövize endeksli borçlanır ve borç yükümlülüğü artar. Aşırı değerli kur net ihracatı olumsuz etkiler. Dış ticaret ve dolayısıyla cari denge bozulur.
Dolayısıyla, aşırı değerli kurun olumlu enflasyon etkisi diğer tarafta kırılganlık(lar) oluşturur. Bulaşıcı etkilerden ülkenin daha şiddetli ve uzun süre etkilenmesine sebep olur.
Aşırı borçlu özel kesim ya da kamu kesimi, aşırı değerli kurun ‘düzeltilmesini’ de zorlaştırır. Karar alıcı önemli bir açmazla karşı karşıya kalabiliyor: kuru ‘düzeltip’ uzun vadeli sürdürülebilirliği güçlendirmek mi, yoksa kısa vadedeki kamu ve özel kesim ödeme güçlükleriyle karşı karşıya kalmak mı?
Dolayısıyla, uzun dönemli istikrarı hedefleyen bir ekonomi yönetimi bu yüzden aşırı kura ve onun ürettiği dengesizlik, risk ve kırılganlıkların farkında olmalı. Aşırı reel değerli kurun birikimli etkilerine karşı dikkatli olmalı.
Rusya ve Suudi Arabistan gibi petrol üreticileri de aşırı değerli kurun getirdiği bu tür risklerden kaçınamıyor. Suudi Arabistan’da, petrol fiyatlarının düşük kaldığı 1990’ların sonlarındaki ‘devalüasyon’ riski ya da Rusya’nın şimdilerde (tekrar) yaşadığı kur hareketleri bunu gösteriyor. Euro fonu içindeki kendisi küçük, yerel paraları (euro) değerli ve cari açıkları yüksek ülkelerin 2007-2008 krizinde yaşadığı krizler, de unutmamak lazım. Dahası, aşırı değerli kur Rusya gibi kaynak zengini ülkelerde, işler değişince, bulaşıcı etkileri doğuran ülke haline getirir ekonomiyi. Rus Rublesi 1999 ile 2013 Ocak ayı arasında yüzde 150 oranında reel değer kazandı. Yani yılda ortalama yüzde 6.8 oranında reel değer kazandı ruble Rusya’nın petrol ve gaz gelirleri
sayesinde.
Türkiye’ye gelelim. Bu köşede daha önce, Türkiye’deki sağlam temellere rağmen geçen sene yaşanan kur hareketlerinin aşırı değerli kurun ‘düzeltmesi’ olarak yorumlanmıştı. Bu muhtemelen doğru bir yorumdu. Zira, aşırı değerin bir miktar kaybolduğu 2013 düzeltmelerinden sonra, 2014 içindeki TL/dolar, euro ya da sepet paritelerindeki dalgalanma sınırlı kaldı. Oysa rupi vs. gibi gelişmekte olan ülke paralarını bir tarafa bırakın, 2014 ikinci yarısında yen ve euro gibi paralarda dahi önemli hareketler oldu. Böyle bir yılda, TL’nin hem kendi geçmişi hem de diğer bazı paralara göre nispeten düşük dalgalanmasında aşırı değerlenmenin önceden bir miktar ortadan kalkmasının katkısı olmuş olmalı.
Özet, aşırı uluslararası likiditenin ortaya çıkarttığı değerli yerel paralar finansal krizleri tetikleyebiliyor. Dikkat; kur, makro ihtiyati durumlarını güçlendirmek isteyen karar alıcılar açısından hem önemli bir araç hem de çok riskli bir değişken.