Makinelerimiz tıkır tıkır çalışıyor mu?
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1923'den bugüne kadar ithalatta gündemden düşmeyen konumuz enerji ithalatı. Sadece ülkemizin ihtiyacı enerji mi acaba? Bir de başka açıdan bakarak ithalat kalemlerimizi bakalım.
Bir ülkenin zengin olması veya sadece fabrika kurması sanayileşme demek değildir. Sanayileşme, bilgi ve teknoloji üretebilmek ve yeni bir hayat tarzına erişebilmektir. Sanayileşme toplum içindeki kesimlerin ve kişilerin kültür ve fikir yapısında köklü değişiklikler getirmektedir.
Cumhuriyet'ten günümüze sanayileşme hamlemize baktığımızda, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra yamasını dikeceği iğneden cenazesini saracağı kefenine kadar yurtdışından ithal getiriliyordu. Ne sermayesi ne de hür teşebbüsü vardı, hepsi ya asker, ya memur, ya da kıraç topraklara serpilmiş çiftçi idiler.
İş yerleri genellikle motorlu olmayan ve makine kullanmayan, çoğunluğu insan gücüne dayalı bir yapıya sahipti. Büyük çapta üretim yapan iş kolları devlete, askeriyeye veya yabancılara aitti. Bu anlamda baktığımızda ülkemizde yıllara göre sanayileşme hamlesi ortaya koymaya çalıştık. 5 Nisan 1925 yılında 632 sayılı yasa ile çıkarılan kanunla kişiler tarafından ortaklaşa olarak ilk Uşak'ta Nuri Ağa (sonra soyadı kanunu ile soy ismi Şeker oldu) Uşaklı köylülerin ektikleri ürünleri ve yetiştirdikleri hayvanlardan elde ettikleri süt, et, yumurta, buğday, arpa gelirleri ile ilk şeker fabrikasını kuruldu.
Yukarıdaki bilgiler ışığında zamanla yurtdışından ithal ettiğimiz makineler ile sanayileşme hamlemizi tamamlamaya çalışıyoruz. Artık sadece yurtdışından makine ithal etmiyoruz, aynı zamanda makineler ihraç eden ülke grubuna girdik. Ama yapmamız gereken çok fazla makine ve makine teknolojilerini geliştiren ürünlerin Ar-Ge'sini yapmak zorundayız.
Dünya da en çok ihraç yapılan 3. sektör olan makine sektöründe ihracatında aldığımız pay % 0,06 (Binde 6) civarındadır. Yaptığımız toplam ihracatın içindeki sıralaması 13,6 milyar dolar ile 2. sırada yer almaktadır. Dünya makine ithalatında ülkemizin payı yüzde 1,3'ten çok ticaret açığı verdiğimiz 2. sektör maalesef makine sektörüdür. Yaklaşık olarak sattığımız makinenin iki katından fazla makine ithal etmekteyiz. İthal ettiğimiz makinelerin büyük bir kısmını G-7 diye tabir edilen sanayileşmiş ülkelerden yüksek teknolojili makineler almaktayız. Bu da bize göstermektedir ki hâlâ sanayileşme çabalarımız devam ediyor.
Yüksek teknolojili makineler anlamında yurtdışına bağımlılığımız devam etmektedir. Her ne kadar 188 ülkeye makine ihraç ediyor görünmekte ise de yüksek teknolojili makine ihracatımız sınırlı miktardadır. Yapılan ihracatta ağırlıklı olarak beyaz eşya diye adlandırdığımız ürünlerden oluşmaktadır.
Son 14 yılda makine sektöründe verdiğimiz toplam ticaret açığımız 102 milyar dolar civarındadır. Buda yıllık 7,3 milyar dolara karşılık gelmektedir. Yaptığımız yıllık ithalatın yaklaşık 5 milyar dolarlık kısmı yüksek teknolojili veri, data aktarma sistemleri ile dizel motor teknolojilerinden oluşmaktadır.
Bu açığı kapatmamızın yolu ancak üreteceğimiz yüksek teknolojili makinelerden geçmektedir. Bunun içinde AR-GE diye adlandırılan, ama bizim daha çok yaptığımız ürün geliştirme yerine araştırma bölümüne daha fazla kaynak ve daha çok temel bilimlerde yetişen öğrencilere imkân sağlamalıyız. Makine yapmanın ötesinde Almanya’nın yaptığı özel tasarım makineler konusunda kendimize yol çizmemiz gerekmektedir.
Bundan 4-5 yıl önce reklamlarını seyrettiğimiz makinelerimiz demek ki tıkır tıkır hâlâ çalışmıyor.