Makine Zirvesi ve Yeni Teşvik Sistemi

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Ülkemizde makine üretiminin ne kadar hayati olduğunun farkında olmayan kimse yok gibi. İçinde bulunduğumuz ayın 13’ünde yapılan Makine Zirvesi’nde sektörün “öncü ve sürükleyici” niteliğine, kalkınmanın “sürdürülebilirliği güven altına alan” özelliklerine, “maddi ve kültürel zenginlik” üretimindeki etkilerine herkes bir yönüyle değindi. Sanayı Bakanı’ndan Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı’na, MAKFED Yönetim Kurulu Başkanı’ndan TOBB Türkiye Makine ve Teçhizatı Meclisi Başkanı’na herkesin böylesine yüksek “farkındalık düzeyine” erişmelerine rağmen, neden sektörde ulaşmamız gereken hedeflerin uzaklarında kaldığımızı enine boyuna düşünmeliyiz.
Makine Zirvesi’nde yönettiğim panelde, Sanko Holding Onursal Başkanı Abdülkadir Konukoğlu, TSE Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Adem Şahin, KOSGEB Başkan Yardımcısı Ahmet Akdağ, MAİB Almanya Temsilcisi Ahmet Yılmaz, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal ve Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan görüşlerini paylaştı.

Paneli düzenleyenler “makine sektörü dönüşümünde devletin rolünün” tartışılmasını öngörmüşlerdi. Açışı yaparken, devletin dönüşümleri yönlendirmede kullandığı araçlardan biri olan “teşvik sistemlerine” yönelik “eleştirilerin” çok genel bir özetini yaptım:

Eleştirilere kulak verelim

Eleştiri 1: Teşvik sistemimiz uzun yıllar “mekan-odaklı bakış açısıyla” düzenlendi. Teşvik sistemi aracılığıyla bölgesel eşitsizliğin azaltılması amaçlanıyordu. Oysa bugüne kadar yaratılan sonuçlar kanıtlıyor ki, mekan-odaklı teşvikler bizi yaratmak istediğimiz sonuçlara taşımadı. Mekan-odaklı bakış açısının eksikli olduğu yaşanarak anlaşıldığı için kategorik “sektör-odaklı teşviklere” yöneliş güç kazandı. Uzmanlar ve uygulamacılar, genel ve kategorik sektör-odaklı teşviklerin de günümüzdeki ihtiyaçları karşılamayacağını ileri sürüyor. Yeni teşvik sistemi tasarlanırken, “stratejik öncelikleri belirlenmiş proje-odaklı bakışla” kurgulanması öneriliyor. Strateji-temelli ve proje-odaklı teşvik sistemini savunanların temel tezleri şöyle: Birincisi, projelerin fizibiliteleri harcanan kaynaklar ile elde edilmesi düşünülen getirileri net olarak gösterecektir. İkincisi, proje-odaklı teşviklerde yatırım aşaması ve işletme dönemlerindeki izlemeler daha kolay olacaktır. Üçüncüsü de yatırımcının taahhütlerini yerine getirmemesi durumunda “yaptırımları” tanımlama ve kaynak israfını önleme kolaylığı vardır. Zirvede yaptığım moderatörlük için hazırlık yaparken, deneyimli yatırımcıların önerilerini de aldım: Proje-odaklı sistemde, yatırımcı projenin maliyetini ve kazanımlarını içeren bir müracaat yapmalı. Yatırım için gerekli olan parasal kaynak kendisine avantajlı kredi olarak sağlanmalı. Proje süresinde kazanımlarıyla borcunu ödemeli; böylece kendisine vergi teşviki hakkı verilmeli gibi öneriler öne çıktı; böylesi bir mekanizmanın bugüne dek işletilemediği öne sürüldü.

Eleştiri 2: Kaynak yönlendirmenin temel ilkesi olan “net bilgi, etkin koordinasyon ve odaklanma” konusunda ciddi “boşluklarımız” var. Dinamik envanterlerin olmaması nedeniyle kurumların paylaştığı verilere güvenilmiyor. Veri eksikliği nedeniyle “öngörme ve önlem alma” disiplini işlemiyor; ciddi hesap hataları yapılıyor; fizibilitelerdeki değerlerden önemli sapmalar oluşuyor. Verinin değer üretmenin temel girdisi haline geldiği günümüz koşullarında “net bilgi eksikliği, etkin koordinasyon ve odaklanmanın” da engeli haline geliyor. Daha da önemlisi, bilgi eksikliği “rekabet edebilir alan seçiminde” tutarlı varsayımlar oluşturmayı da zorlaştırıyor. Veri eksikliğinin zincirleme etkilerinden bir diğeri de, “strateji kurgulamayı” zorlaştırması. Son çözümlemede, “öngörme ve önlem alma disiplininden” uzaklaşan yatırım anlayışı kaynak israfına yol açıyor. Yeni teşvik sistemi tasarlanırken, ülkemizdeki “veri sorunuyla” yüzleşmek çok önemli. Veri olmadan gerçekçi varsayımlar oluşturamayız. Varsayımlarımız tutarlı olmayınca, zihni modeller ve bakış açımız sakatlanır. Eksikli ve sakat bakış açılarıyla da doğru sonuçlar yaratamayız.

Büyük umutlar ve kırılganlıklar

Eleştiri 3: Teşvik sistemlerimiz “geri-bildirim döngülerini işleterek” verilen teşviklerin nereye gittiğini, hangi sonuçlara ulaştığını izlenemediğinden, “ödünsüz gözetim ve denetim” de yapılamıyor. Kaynakları yanlış kanallara aktarılmasının sorgulanması yapılamadığı zaman, teşvik sisteminin doğru alanlara yatırımları çekici kılma özelliği ortadan kalkıyor. Yeni teşvik sisteminin ülkemizi belirlenen hedeflere taşıyabilmesi için önce “geri-bildirim döngüsünü işletecek, ödünsüz gözetim ve denetim yapacak mekanizmaları” kurmalıyız. Teknolojinin yarattığı yeni olanaklar, belli bir stratejiye odaklanan projelerin izlenmesi için büyük kolaylıklar sağlıyor. Geri-bildirimlerle projelerdeki sapmaların izlenmesi, açık ortamlarda sorgulanması güven altına alınmazsa, 40 yıldır tartıştığımız, ama mesafe alamadığımız sorunları tartışmanın kısır döngüsünü kıramayız.

Eleştiri 4: Teşvik sistemimizde geri-bildirim mekanizması işletilerek sapmaların düzeltilmesi yapılmadığından, aşırı pragmatizm genellikle egemen olmuş, popülist uygulamalar ülkemizi yaratmak istediği sonuçlardan olumsuz yönde uzaklaştırmıştır. “En büyük maliyet hedefsizliktir” ilkesi nedeniyle, “2023 Hedefleri” geniş kitlelerin desteğini arkasına almış, umut kaynağı olmuştur. “Aşırı ve noksan değerlendirme ilkesi”, büyük hedeflerin büyük kırılganlıklara da yol açtığını söyler. Yeni teşvikler tasarlanırken, net bilgi sorunu mutlaka dikkate alınmalı, bileşen ve bağlam dengesini kurabilecek etkin koordinasyon yapabileceğimizi ve stratejilerimizin göstereceği alanlarda odaklanabileceğimiz yapıda olmalıdır.

Eeleştiri 5: Teşviklerin kapsamı ve içerikleri belirlenirken, siyasi irade, bürokrasi, iş dünyası, STK yönetimleri ve medyamızın özen göstermesi gereken önemli bir husus da “indirgemeci anlayış” yerine “bütünselliği gözeten” düzenlemelerin öne çıkarılmasıdır. Yeni teşvik sistemi, seçtiğimiz stratejik gelişme alanlarıyla ilgili “durum farkındalığı” konusunu öncelikle ele almalıdır. Seçilen alanlarda “dünya genelindeki eğilimlerin yarattığı fırsat ve tehlikeler” ile “kendi olanak ve kısıtlarımızı” nesnel biçimde değerlendiren analizler hayati önemdedir. Eğilimlerin yarattığı fırsat ve tehlikelerle kendi olanak ve kısıtlarımız arasında tutarlı dengeler kurabilmek için, tedarik zincirinin bütün halkalarından, dönüştürme ve işlem maliyetlerinin en küçük ayrıntısına, teknik ve yönetsel engellerle bozulan “girişimcinin şans eşitliğine” ve gerekli finans araçları- sektörlerin yapısal ve ekonomik özelliklerine uygun- ve mekanizmalarına sistemi bütünü gözetilerek düzenleme yapılmalıdır.

Yeni Teşvik Sistemi’nin geçmişten ders alarak tasarlanması gerekir. Daha sağlıklı geleceğe yürümemiz için teşvik sistemlerine ilişkin her sorunla açıkça yüzleşmeliyiz. Tarihin önümüze koyduğu bir büyük fırsatı kaçırmamak için diğer birçok konu gibi teşvik sistemi de hayati sorunuzdur; yapısı, işlevi ve yaratacağı sonuçlar enine boyuna sorgulanarak gerekli adımlar atılmalıdır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar