Majör metrikler, TCMB ve Suriye…
Normalleşme süreci, sıkı para politikası liderliği altında ilerliyor. Maliye politikası ise ikincil etken olarak sürece katkı sunmaya devam ediyor. Bu gelişmeler ışığında, bazı olumlu sonuçlar söz konusu. Olumlu gelişmelerin en dikkat çekeni ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) rezervlerinin tarihi rekor seviyelere erişmesi ve artmaya devam etmesi.
Merkez Bankası’nın brüt rezervi yaklaşık 160 milyar dolar seviyesine erişti. Diğer yandan, cari dengedeki açık miktarı azalmaya devam ediyor. 2024’ün ilk 9 ayında 5,4 milyar dolar açık verilirken, söz konusu veri 2023’ün aynı döneminde 36,6 milyar dolar, 2022’nin aynı döneminde ise 35,8 milyar dolardı. Bu rakamlar, cari dengede bu yıl belirgin bir azalış olduğunu ortaya koyuyor.
Sanayi üretimi ve işsizlik oranı
Elbette söz konusu sıkılaşma politikasının yan etkileri de görülüyor. Bu kapsamda, bireyler ve tüzeller, ücretliler veya işverenler etkileri kendi alanlarında ve kendi şartlarına göre farklı dozlarda hissediyorlar. Ekim ayı sanayi üretimi yüzde 0,9 daraldı. Yıllık daralma ise yüzde 2,4’ten yüzde 3,1 seviyesine yükseldi. 2024 Nisan ayından beri sanayi, sıkılaşmayı daha fazla hisseder halde. Kaldı ki mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış olarak büyüme son iki çeyrektir sıfırın altına (yüzde 0,20) indi.
İşsizlik oranı ise Ekim ayı verisine göre yüzde 8,8 olarak sonuçlandı. Bu oran, Eylül ayındaki yüzde 8,6 seviyesinden hafif bir yükseliş gösterdi ancak şuna dikkat çekmek isteriz, 2020 ilk aylarında işsizlik oranı pandemi etkisi ile yüzde 14,5’e yükselmişti.
Bu zirve seviyesinden sonra işsizlik oranı dalgalı bir seyir izlemekle birlikte şu an düşüş hattında ilerliyor. Son aylarda ise yüzde 9 civarında dengeleniyor. Normal şartlarda sıkı duruşun sürmesi, işsizlik oranının tekrar yukarıya çıkmasına yol açabilir. İstihdam açısından 2025’de risk bu şekilde oluşabilir. Kaldı ki mevsim etkisinden arındırılmış atıl işgücü oranı %27,6 seviyesine çıkmış durumda. Manşet iyi görünse de alt başlıklar yüksek faizin etkilerini açıkça ortaya koyuyor.
Enflasyon
Gündemi esastan oluşturan enflasyon sorununda ise belli bir yol alındı. Enflasyon, 2022 Ekim ayında yüzde 85,5 zirve yaparken, 2023’te önce düşüşe geçse de sonra yeniden yükselmeye başladı. 2024 yılının Mayıs ayında ise yüzde 75,5 seviyelerine ulaşan enflasyon yeni bir zirve oluşturdu ve ardından tekrar düşmeye başladı. Para politikasındaki sıkı duruş ise geçtiğimiz yaz aylarında dezenflasyon yaratmaya başladı. Bu doğrultuda enflasyon, Kasım sonunda yüzde 47,1 seviyesine indi.
Buna rağmen, enflasyon oranı yıl sonu tahminlerinin biraz üstünde kalma riskini hala taşıyor. Bu noktada TCMB’nin faiz indirimi tartışmalarına bakarsak; zamanlamaya, indirim oranına ve indirim döngüsüne dair tahminlerin tek bir noktada yoğunlaşmadığını görüyoruz. Farklı tahminler ve geniş yayılım, normalleşme sürecine dair algıların ve yorumların farklı olduğuna işaret ediyor. Bu sebeple TCMB, ilk faiz indirimine başlama konusunda, karşı argüman bulmakta zorlanmıyor.
Faiz indirim döngüsü
Yukarıdaki majör parametreler, faiz indirimi için alan açıyor. TCMB’nin faiz indirimi döngüsünün kesintisiz değil aralıklı olmasının daha olası olduğunu düşünüyoruz. Bu durum sadece iç parametrelere bağlı değil. Donald Trump’ın ABD başkanlık seçimlerini kazanması, Fed kararları, Ukrayna, Çin, Suriye ve Orta Doğu’daki gelişmeler gibi dış faktörler de karar verme sürecinde etkili görünüyor.
Donald Trump’ın ABD başkanlığında 2. dönemine başlayacak olması, Fed’in temkinli tarafa kayma hali, Suriye’deki gelişmeler, Orta Doğu’daki kırılgan yapı, Ukrayna’da ateşkes beklentileri, Çin’in toparlanma gayretleri gibi dinamiklerin her biri farklı senaryolara sebep olabilir. Buradaki gelişmelerin, Türkiye’ye doğrudan ve dolaylı etkilerinin nasıl olacağı kritik önem taşıyor. Eğer normalleşme süreci maliye politikaları ile desteklenirse, o vakit olumlu bir ayrışma yaşanabilir. Aksi halde hem sonuçların somutlaşması gecikebilir hem dış etkilere daha açık hale gelebiliriz.
Jeopolitik, Suriye
Son olarak, piyasaları ve ekonomiyi oluşturan yapıya Suriye faktörü de eklendi. Jeopolitikte sıcak gelişmelere dair piyasanın ilk okuması “bize alan açılıyor” şeklinde oldu. Buna bağlı olarak da bazı sektörlerde ilk tepki görülüyor. Eğer bu süreci yönlendirmede etkin olmaya devam edersek hem nüfuz hem insani-beşeri hem de ticari anlamda olumlu sonuçlar ortaya çıkabilir.
Diğer yandan iş gücü temini ve konuta erişim gibi alanlarda da iç koşullarımız değişebilir ancak bölgeye dair temel bilinen “Orta Doğu’da zeminin kaygan” olduğu görüşü akılda tutulmalı. Suriye’deki yeni dönem her anlamda bir “imar” süreci gerektiriyor ve bu süreç oldukça dalgalı olabilir. Bu sebeple, Suriye’ye dair beklentilerin de dalgalı olabileceğini öngörüyoruz. Eğer Suriye’deki süreç Türkiye lehine gelişme yolunda ilerlemeyi sürdürürse para ve maliye politikaları etkilenebilir ve (olumlu) revizeler görebiliriz.