Madencilik

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

Çocukluğumuzdan itibaren ders kitaplarımızda ülkemizin tarım ve madencilik ülkesi olduğunu öğrenir ve hep bu realite ile yaşamımızı sürdürürüz. Gerçekten de bu iki sektör bizim en önemli güçlerimiz arasında mıdır ve biz ne denli tarım; ne denli madencilik ülkesiyiz, bu soruyu çok iyi irdelemek gerekir.

Yakın zaman önce Türkiye’de tarım konusunu ele aldım. Pek çok görüş, eleştiri ve en çok da teşekkür aldım; çünkü tarımda yaşanılan sorunları ve mevcut durumdaki bir çok sıkıntıyı dile getirmeye çalıştım. Ülkemizde madencilik ne durumda diye baktığımızda, gelişmiş sanayi kollarından birisi olarak nitelendirildiğini söylemek mümkün. Ülkemizin bu alanda epey zengin kaynaklara sahip olduğu ve özellikle bazı madenler açısından dünyanın önemli ülkeleri arasında yer aldığını belirtebiliriz. Ülkemizde maden arama çalışmaları hızla devam etmekte ve her daim yeni maden yatakları bulunmaktadır. Madenciliğimizde şu andaki üretiminin, tümüyle kendi endüstri kuruluşlarımızın gereksinimine yönelik olmadığını ve bir kısmının ham, bir kısmının ise yarı işlenmiş halde yurt dışına satılığını söylemek mümkün. En önemli alıcı ülkenin ise Çin olduğunu tahmin etmek pek de zor olmamalı. Dünyadaki endüstriyel ham madde rezervinin %2.5’i; kömür rezervlerinin %1’i; jeotermal potansiyelinin %0.8’i ve metalik maden rezervlerinin %0.4’ü Türkiye'dedir. Dünyadaki yeri açısından dünya rezervinin %72’sinin bulunduğu bor mineralleri ülkemizin en zengin madenidir. Yeterli düzeyde işleyerek ihraç edemediğimiz bor madenini daha çok ham olarak ihraç ettiğimizi belirtmekte yarar var. 22 maden rezervi yeterli ve ihraç edilir konumda; 28 maden türünde ise kısmen yeterli konumdadır. 27 maden ve mineralin rezervleri ve kaliteleri, ekonomik madencilik için yetersizdir. Türkiye, madencilik açısından kendine kısmen yeterli olan ülkeler arasındadır. Ülkede ekonomik şekilde var olan madenler; bor, barit, jips, lületaşı, mermer, diyatomit, perlit, manyezit, stronsiyum tuzları, sepiyolit, fluorit, kireçtaşı, ponza, sodyum sülfat, zeolit, profilit, kuvars-kuvarsit, linyit, feldspat, kayatuzu, olivin, dolomit, silis kumu, bentonit, trona, asbest, kalsit ve Zımpara taşı şeklinde sıralanmaktadır. Ülkemizde kendine yeten ve ayrıca dışsatıma konu olan endüstriyel hammaddeleri ise mermer, doğal taşlar, bor tuzları, feldspat, çimento hammaddeleri, perlit, kaya tuzu, lüle taşı, kuvars kumu gibi madenler ile karşılaşırız.

Madencilik, dünyanın ve ülkemizin en önemli meslek kollarından bir tanesi. Ülkemizde madencilik, ne yazık ki en çok meydana gelen kazalar ile gündeme gelmekte, her maden kazası sonrasında, eksik olan tedbirlerin alınması ve benzer iş kazalarının yaşanılmaması hususunda önemli tedbirler alınılmaya çalışılmakta, ancak bir türlü tam olarak istenilen düzeye ulaşılamamaktadır. Ülkemiz elde ettiği madenleri daha fazla işlemeyi ve katma değeri yüksek hale getirmeyi öncelikleri arasına almak ve geliştirmek zorundadır. Örneğin bor madeni üzerine en çok eğilmemiz gereken madenlerden bir tanesidir. Madencilik sektöründe yer alan firmaların, her geçen gün maliyetlerin artması ve yanı sıra Çin’in zaman zaman satın alma gücünün düşmesi ile gerileyen fiyatların da etkisiyle karlılıklarının gitgide azaldığını söylemek mümkün. Elbette ülkemizdeki madencilik şartları iyileştirilmeli ve gelişmiş ülkeler düzeyine ulaşmalı; fakat diğer taraftan sektör teşvikler ile desteklenerek üretime yönelik altyapılar biran önce oluşturulmalıdır, aksi halde iyileştirmelerin yarattığı maliyet artışlarını madencilerimizin karşılayabilmeleri ve karlılık ile sürdürülebilir olmaları gitgide zor hale gelecektir. Doğal kaynakları değer yaratan kaynaklara çevirebilmenin en önemli yolu da bu olsa gerek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar