Mac'ciydik biz!
İlk profesyonel iş yaşantıma, 1994 yılının başlarında bir otomobil dergisinde çevirmen olarak başladım. Her ne kadar o dönemki çoğu yaşıtlarım gibi otomobillere ve motor sporlarına meraklı olsam, makine mühendisliği okuyor olmam ile yaptığım işi özdeşleştirsem de bilgisayarlar her zaman büyük bir tutku olarak kaldı. Babamın Commodore tavsiyesine rağmen aldığım Acorn Electron, okuldaki 286 ve arkadaş evlerindeki Amiga'ları saymazsak, gerçek anlamda kullandığım ilk bilgisayar, yine ilk işimde önüme konan Macintosh Classic'dir. O zamanlara kadar ağırlıklı olarak DOS ve türevleri komut arabirimini kullanmış, fareyi "varsa ne ala" bir gereklilik gören birisi için siyah beyaz bile olsa grafik arabirimde çalışmak muazzam bir deneyimdi. Aklımı baştan alan cihazlar ise hemen yanı başımdaydı. Kıdemli editör arkadaşların önlerinde bulunan Macintosh Quadra 700'ler, devasa 21 inç CRT Lacie marka ekranları, muazzam sesleri, harika grafikleri ve en önemlisi o zamanlar bir PC'de hayal dahi edemeyeceğiniz 4 MB bellekleri ile bilimkurgu filmlerinden fırlayıp gelmiş gibiydiler. İşte ben o gün Macintosh'cu oldum.
Macintosh veya kısa tabiri ile Mac'lerle olan serüvenim Classic, LC II, Quadro 700 ve en sonunda PowerPC ile bitti. Sonuncusu klon bilgisayar olduğu için Mac olarak sayılır mı bilmem ancak 1997 yılına geldiğimizde Windows 95 işletim sistemli IBM uyumlu PC kullanmaya başlamıştım.
Kendimi çok fazla Apple fanatiği olarak nitelendiremem ancak o dönemlerde tüm arkadaşlarla ciddi PC - Mac tartışmalarına girdiğimi hatırlarım. Biz Mac'ciydik, onlar ise PC'ciler. Halbuki Macintosh bilgisayarlar da zaten kişisel bilgisayardı ve PC olarak adlandırılmasında bir sıkıntı yoktu.
2000'li yıllara gelindiğinde artık Mac yalnızca matbaa, basım yayın ve video şirketlerinde grafikerlerin kullandığı bilgisayardı. Gazetelerde "Mac Operatörü" diye ilanlar olurdu, kepçe operatörü gibi. Kimse hangi programları kullanması gerektiğini yazmazdı mesela. Mac Operatörü aranıyorsa zaten mesleğin gereklilikleri bellidir.
1998 yılında Steve Jobs'ın meşhur TIME kapağını hemen almıştım. Microsoft'un 150 milyon dolar yatırım yapacağı, Office'in Mac OS için de geliştirileceği ve Steve Jobs'ın "Bundan sonra rekabet adına birbirimizi yemeyeceğiz" manasına gelen açıklamalarından sonra çoğu Mac'ci gibi ben de hüsrana uğradım. Tamamdır, bitti bunlar… bir, iki seneye kalmaz pazardan da çekilirler, dedim. Zaten daha uygun fiyata bulunabilen Mac klonlarından vazgeçmesi ve Macintosh'ları yalnızca Apple'ın üreteceğini açıklaması canımızı sıkmıştı.
Apple ve ürettiği ürünlerin 2000'li yıllardan öncesine ait benim gözlemlerim ve hatırlayabildiklerim ile kısa bir bölümünü aktarmaya çalıştım. Şimdilerde çok popüler olan Apple ürünlerinin büyük bir çoğunluğu 2002 yılı ve sonrasına dayanıyor. Ancak bence asıl fırtına Steve Jobs'ın geri dönüşü ile beraber 90'lı yıllarda yaşandı.
Steve Jobs, 10 yıllık ayrılıktan sonra tekrar başına döndüğü Apple'ı, hem biz Mac'cilere hem de bu ürünlerle daha önceden hiç tanışmamış milyonlara, yepyeni ve benzersiz ürünler ile tekrar sevdirdi. Müzik çalar, ultra ince notebook, akıllı telefon ve tablet PC'lerde her zaman benzersiz ürünler üretti ve rakipleri ancak onun ürünlerini taklit edebildiler.
Steve Jobs, kısa bir süre içerisinde Apple'ı belki de batmaktan kurtarıp tekrar bir dünya devi haline getirdi. Onun ölümü yalnızca Apple için değil, onun ürünlerini taklit ederek yenilikçi ürünler çıkardıklarını iddia eden rakipleri için de büyük bir kayıp.