Maalesef elden beklemekten başka birşey gelmiyor!
Pazartesi yayımlanan yazımın cumartesi günü yazılması gerekiyor. Pazartesi gazetesi pazar günü hazırlanır. Yazının cumartesi günü gazeteye gönderilmesini gerekiyor. Libya gibi gelişen olaylar hakkında yazıyorsanız, yazınız yayınlandığında olaylar başka noktada olabilir.
Libya'da Kaddafi'ye karşı direniş, birçok kentin "isyancıların" eline geçmesiyle kritik noktaya gelmiş bulunuyor. Halkına karşı silah kullanmakta tereddüt göstermeyen ve realiteyi algılamakta zorlandığı gözlenen Kaddafi ise tüm olayları dış güçlerin marifeti olarak nitelendirirken, gerekirse herşeyi yakıp yıkarak, iktidarını koruyacağını ilan ediyor.
Acaba Kaddafi iktidarını koruyabilecek midir? Sanmıyorum. Bir kalkışmanın başarıya ulaşmasının iki temel kuralı var. İktidarın içeriye hakim olamaması ve ülke iktidarının dış dünyada destek bulamaması. Libya yönetimi açısından iki koşul da gerçekleşmiş durumda.
İktidarın içeriye hakim olamamasından başlayalım. Haberleri okudukça iyice belli oluyor ki, Libya diye bir ülke olsa da, Libyalılar diye bir toplum yok. Kişilerin toplumsal kimliğini aşiret belirliyor. Her aşiretin yaygın olduğu coğrafya başka. Dolayısıyla yönetime karşı direnme olgusu doğal yapılanmaya sahip "asal" gruplar tarafından yürütülüyor.
Kaddafi, ordunun kendi iktidarın karşı birleşik bir güç olmasını engellemek için her birliği farklı bir aşiretten oluşturmuş. Askerin isyancıları tarafına geçmesini kolaylaştıran faktörlerden biri bu. Yine aynı sebepten, iç mücadelede askeri güç kullanımına karar verilince, paralı asker getirmekten başka çare kalmadı. Kaddafi kendi askerine güvenemiyor. Paralı askerlerin bu kadar kısa sürede devreye sokulması Kaddafi'nin böyle bir tedbiri önceden tasarlamış olduğunu akla getiriyor.
Tabii, en son tahlilde, insanları sokağa ve ölümü göze almaya iten, yönetimden duydukları memnuniyetsizlik. Maddi memnuniyetsizlik isyanın temek kaynaklarında biri. Petrol parası içinde yüzen Libya'da bu paranın hakça dağıtılmadığı anlaşılıyor. Ben esas geliri petrol olan ülkelerde petrol gelirinin hakça dağıtıldığı örnek zaten bilmiyorum.
Bir yönetici sınıf, paranın üstüne oturuyor, gösterişli inşaat projeleri yaptırıyor ama sıradan insanların gündelik yaşamları yeterince iyileşmiyor. Buna karşılık yöneticilerin içine sürüklendiği lüks yaşam onlara karşı kızgınlıkları da arttırıyor. Siyaset yoluyla değişim ise olanaksız. Demokrasi yok.
Gelelim dış dünyaya. Libya'nın sağladığı petrol önemli ama dünyayı sıkıntıya sokacak miktarda değil. Başta Suudi Arabistan olmak üzere OPEC ülkelerinin açığı kapatacağı belli oldu. Libya'da çok sayıda işçimiz ve "işimiz" olması, Mısır'dan farklı olarak ülkemizin demokrasi havariliği yapmasını sınırlandırıyor.
Uluslararası camiada askeri müdahaleden söz edilmekle birlikte, şimdilik üzerinde ciddiyetle durulan bir tercih değil. Kim asker gönderecek, çatışma sonrası ne yapılacak, bu soruların cevabı kolay verilemiyor. Şimdilik Kaddafi'nin hesaplarına el koymak, onu insanlığa karşı suç işlemekle itham etmek, ülkeye silah satışını ve sevkini durdurmak gibi yöntemlerle yetiniliyor.
Üzücü bir durum. Maalesef elden beklemekten ve asilere başarı dilemekten başka bir şey gelmiyor.