M0’ın alametifarikası

KONUK YAZAR
KONUK YAZAR

DR. TİMUR BOZDEMİR

Bilindiği üzere, 31 Mart 2024 seçimlerinden sonra Hazine ve Maliye Bakanlığı sıkı para politikası uygulama kararı almış ve peş peşe attığı adımlarla yeni politikaya hızlı ve kesin bir giriş yapmıştı. Bakanlık bu program gereği piyasa likiditesini kısmak yani M1 parasal tabanını küçültmek için faizleri yükseltmiş, kredi musluklarını kısmıştı. Temel hedef, harcanmaya uygun TL vadesiz mevduatı kontrol altında tutmaktı.  Son yıllarda kamu yatırımları zaten yüksek seyretmediği ve güçlü bir rezervle yola çıkılamadığı için, maliye politikasından ziyade para politikasına dayalı enflasyonu düşürme süreci halen kısmi bir başarı ile yürüyor. Enflasyonun düşmesi, yola çıkıldığı tarihteki hedefine ulaşmamış olsa da, bir miktar gecikme ile hedefin yakalanma olasılığı, temel girdiler değişmediği sürece, mümkün görünüyor. 

Beklenmedik durumun sebebi

Ancak bu gecikme neden yaşandı sorusunun cevabı tam olarak tespit edilemedi. Faizlerin üretici ve ihracatçıları zor durumda bırakma riskine rağmen, yüksek tutulmasına karşın; enflasyonun beklenen sürede cevap vermemesinin sebebi neydi? Ekonomi tarihimize bir “örnek vaka” olarak geçeceğinden emin olduğum bu beklenmedik durumun sebebini anlamak için, kontrol altına alınması hedeflenen para tabanına bakmak gerekiyor. Birçoğumuz M0'ı pas geçip M1'e bakarak bence hatayı burada yaptık.

Zihnimizde harcanmaya en yakın para TL vadesiz mevduattı. Çünkü Türk Milleti olarak doları zaten vadesizde tutmaya alışkınız ve dolar olarak tuttuğumuz para aslında hemen harcamak istediğimiz para değil. Yani enflasyon hedeflemesi, TL Vadesiz mevduatı kontrol etmekten ibaret gibi görünüyordu… Ancak atladığımız bazı noktalar var, M0’ı ve dolayısıyla M1’i doğrudan etkileyen iki unsur: yabancıların cebindeki kredi kartları (KK) ve yabancıların ülkemize nakit sokmaktaki kabiliyetleri.  

1-Yabancı kredi kartlarından yapılan harcamalar: 

Yabancı KK’larından 2024 yılı içinde yaklaşık 495 milyar TL’lik bir harcama yaptığını görüyoruz. Bu tutarın 2025 yılında 600 milyar TL civarında gerçekleşmesini bekliyorum. Kanımca çok önemli bir kısmı perakende sektöründe harcanan bu paranın, çekirdek enflasyonun yukarı yönlü hareketinde büyük etkisi var. Peki, gerçekten ekonomi bürokrasisinin dikkatinden kaçmış olabilir mi? Cevap evet, çünkü yabancı KK’ları ekonomimiz içinde ilk defa bu kadar önemli bir paya sahip. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın perakende işlemleri kayıt altına almaya çalışması ve online işlemlerin harcamalarımızda her geçen gün daha fazla bir paya sahip olması ilk defa yabancı KK’larının bu kadar kullanıma soktu. Pandemi dönemi dalgalanmasını bir yana bırakacak olursak, bu harcamada dolar bazında yaklaşık yüzde 100’lük bir artış var. İşin kötü tarafı şu, bu para miktarını doğrudan dizginleyebilecek bir enstrüman yok gibi görünüyor. Yani bankalarımızın yabancı KK’larının kullanımına herhangi bir kısıtlama getirmeye çalışmasının doğal sonucu en başta turizmin çökmesi olur ki bunu istemeyiz… Bu harcamayı kısmak istemeli miyiz, sorusunun cevabı ayrı bir yazı olmalı.          

2-Uluslararası işlem yapmaya yetkili döviz büroları ve yabancıların Türkiye’ye para sokma kabiliyetleri: 

İstanbul’un Aksaray semti bana kalırsa Ataşehir Finans merkezini gölgede bırakacak bir transfer merkezi haline geliyor. 10 m2’lik yerlerde 10 bin dolar kira verilerek açılan döviz büroları dünyanın neredeyse her ülkesinden ülkemize çok düşük masraflar ile para transferine izin veriyor. Tüm bu kuruluşların işlemleri Hazine’nin takibi altında olsa da, bu denetleme yetkisi, para miktarının önünde bir sınır değil. Ortadoğu ülkelerinin birçoğuna göre, güçlü bir finansal ve ticari altyapıya sahip ülkemiz bu yönüyle, serbest dolaşıma yatkın yabancı sermeyenin de gelmeyi sevdiği bir liman. Böyle olmasaydı, piyasadaki mevduat ve katılım banka sayısının (43) yarısından fazla (26) “Uluslararası para transferi yapmaya yetkili” kurum olmazdı. Elimizde bu kurumlar üzerinden Türkiye’ye gelen para miktarı konusunda resmi bir veri yok ancak bu miktarın, kargo şirketlerini de dahil edersek, durgun bir yıl olan 2024 için 10 milyar doların altında olmadığını düşünüyorum.

Özetleyecek olursak, Türkiye’yi ziyaret edenler 2024 yılında piyasaya 25 milyar doların altında olmayan nakit girişi sağlamış ve M0 aracılığı ile M1’i kontrol edilemez hale getirmişlerdir. Yukarıda belirttiğim gibi, bu girişin kısıtlanıp kısıtlanmaması gerektiği ayrı bir inceleme konusu olup, biz sadece enflasyonun neden beklenildiği kadar kısa sürede düşmediğine bir cevap aramaya çalıştık. Muhtemelen yıllar sonra, yüzde 55’in üzerine çıkan piyasa mevduat faizlerine rağmen, Türkiye’de fiyatlar nasıl artmaya devam etti sorusunun cevabı biraz da, savaş ve diğer birçok sebep ile kredi kartını cebine koyup ülkemize gelen, ya da canı istediğinde ülkeye para transfer edebilen, M0 yabancıları olarak açıklanacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Tüccar kafası 05 Nisan 2025
Bye-bye Neoliberalizm 15 Mart 2025