LPG güçleniyor
Türkiye'de LPG'nin tarihi çok eskiye dayansa da otogaz anlamındaki kullanımı yeni sayılır. Hükümetin, yoksullara destek olmak amacıyla tüpgazı subvanse etmesi, daha sonra buradaki vergi avantajını gören uyanıkların gazı araçlara basmaya başlamaları ile otogaz sektörü doğmuştu. Bu süreçte merdivenaltında, el yordamıyla dönüştürülen araçlar, dört tekerlekli atom bombaları gibi yollarda gezmeye başlamıştı.
Daha sonra Maliye, otogaz olarak kullanılan gazın vergisini artırıp, haksız rekabeti ya da bir başka deyişle uygulamanın suistimalini önleyince otogaz dönüşümleri yavaşlamıştı. Buna bir de her geçen gün artırılan ve iyi de yapılan güvenlik önlemleri eklenince, otogaz kullanımı bir dönem önemli bir duraklama sürecine girmişti.
Bu süreçte dizel, ekonomik yakıt arayanların gözdesi haline gelmişti. Ancak, bugün gelinen noktada LPG yeniden ucuz ve temiz yakıt arayanların tercihi konumuna geldi.
Bunun ardında iki önemli neden yatıyor. Bunlardan ilki, hükümetlerin (bizimki hariç) verdiği desteklerle temiz ve çevreci yakıtların özendirilmesi, ikincisi ise üreticilerin LPG dönüşümüne firma garantisi vererek, güvenlik sorununu çözmeleri.
Her iki gelişmenin sonucunda otogaz kullanımı daha güvenli bir şekilde artmaya başladı. Halen Türkiye(2007 verilerine göre) 2 milyon 50 araçla dünyanın ikinci büyük otogaz pazarı. Bununla birlikte LPG kullanımında ise yine 2 milyon tonu aşan miktarla yine ikinci sırada. Dünyanın zirvesinde ise 4 milyon tonu aşan kullanım ve 2.3 milyon araçla Güney Kore yer alıyor.
Ancak, bu rakamların daha da yukarı çıkması mümkün. Bu tezi ise halihazırda uygulanan vergi politikaları ile kuvvetlendirebiliriz.
Ortalama benzinli bir araç, bir kilometrede 29-30 kuruşluk benzin yakarken, bunun 19-20 kuruşunu devlet vergi olarak alıyor. Otogazlı bir araç ise bir kilometrede benzinin sadece vergisi kadar yani 19-20(10-11 kuruşu vergi) kuruş yakıyor. Dizellerin bir kilometredeki faturası ise 17-18 (9-10 kuruşu vergi).
Bu rakamlar göz önüne alındığında benzin üzerindeki verginin, tüketim açısından ne kadar caydırıcı olduğu ortaya çıkıyor. Emisyon ve zehirli gaz salınımını hiç hesaba katmıyorum bile.
Hükümet bütçe dengeleri açısından hayati önem taşıyan akaryakıt üzerindeki vergilerde özellikle çevreyi ve genel ithalat faturasını düşünerek yapacağı bir indirimle LPG ve dizel kullanımını önemli oranda teşvik edebilir.
Bununla birlikte teşvik dendiği zaman Avrupa'daki örnekler de sübvansiyonların önemini gösteriyor.
İtalya'da LPG'li araç alanlara verilen 3 bin 500 Euro'luk destek, otomobil satışlarının 14 ay sonra yeniden artıya geçmesini sağladı. Son iki ayda İtalya'da satılan LPG'li araçların toplam pazara oranı yüzde 9.2'ye ulaştı.
Bizde ise firma olarak Hyundai ve Chevrolet LPG pazarına ticari kullanım dışında önem vermesiyle ön plana çıkıyor. Bu firmaları, diğerlerinin de takip etmesiyle bu pazarda önemli bir artış görülecektir.
Ancak, LPG satışlarının önündeki en büyük iki engelin ekonomik olmayışı da ayrı bir ironi. Zira, yapılan araştırmalarda ekonomik ve çevre nedeniyle LPG'ye sıcak bakan tüketicilerin, kapalı garajlara girememeleri ve "tüplü" imajı nedeniyle alım kararından uzaklaştığı ortaya çıkmış.