Londra’dan dünyaya bakınca
Yurtdışında çeşitli uzmanlarla beraber katıldığım toplantılarda dikkatimi çeken bazı noktaları Dünya okuyucuları ile paylaşmak istiyorum. İş Yatırımdaki pozisyonum gereği konu doğrudan Türk ekonomisi olmasa da biz de analizler içinde yerimizi alıyoruz. İlk ve önemli bir tespit global trendinin farklı bir patikaya girdiğini gösteren büyümede liderliğin artık gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere devredilecek olması. Gerçekten de son PMI verilerinde ABD ve Japonya gibi ülkelerde toparlanma görülürken gelişmekte olan ülkeler patinaj çekiyor. İmalat sanayiinin Çin gibi ülkelerden kısmen ABD ve Japonya gibi merkezlere kayması bekleniyor. Japonya konusunda çok daha kötümser olsam da kısa dönemde zayıf JPY politikasının meyvelerini toplamaya devam edecekler.
Piyasanın genelinde olduğu gibi FED’in Mart gibi QE’de indirime gitmesi beklense de Yellen başkanlığında FED’in daha da güvercin olması beklentisi var. Yellen’in adı gündeme geldiğinden bu yana güvercinlerin safında olduğu görüşü hakim. Ben daha ziyade realist olduğunu düşünüyorum. Bugün Senato Banka Komitesine yapacağı konuşma, Cumhuriyetçilerin de kalbini kazanmak için, beklenenden daha şahin olabilir. Güvercin bir Yellen, yani güvercin bir FED, global olarak da diğer merkez bankalarının gevşek politikalar uygulamasına yardımcı olacak görüşü seslendirildi. Türkiye de gevsek para politikası uygulayanlar grubunun önde gelen üyelerinden birisi olarak görülüyor. Çin, Hindistan ve Brezilya ise kısmen sıkı ve sıkı olarak görülen ülkeler.Gelişmiş ülkelerin yaralarını sarması ve liderlik yapmasına ek olarak gevşek para politikalarının devamı artılar hanesine yazılıyor.
Görüştüğümüz uzmanlar dört ana risk görüyorlar: 1- Gelişmekte olan ülkelerde düzeltme tamamlanmadı, 2-Çin daha da yavaşlayacak 3-Avrupa Japonya misali bir deflasyon döngüsüne girebilir, 4- Gevşek para politikası enflasyon veya deflasyon olarak geri dönebilir. Son maddeden başlarsak; şayet merkez bankaları sıkılaştırmada geç kalırsa enflasyon oluşacağı, balon oluşumuna izin vermesi durumunda ise balonların patlayarak deflasyonu beraberinde getireceği düşünülüyor.
Görüşüme göre gelişmekte olan ülkelerde düzeltmenin süresi ve sertliği FED’in QE’yi bitirme vadesine ve daha önemlisi faizlerle ilgili vereceği rehberliğe bağlı olacaktır. Çin konusunda ise daha karamsar bir noktadayım. 6.9% seviyesine gerileyen bir büyüme ön görüyorlar ancak ben çok daha düşük bir oranın söz konusu olacağına inanıyorum. Bu global büyüme açısından çok kötü olmayabilir. Özellikle tüketim ağırlıklı bir büyüme sağlanabilirse. Euro bölgesinde 1990 Japonya’sına paralel gelişmeler gözlemliyorlar. 1- Bilanço resesyonu var, yani hane halkı ve şirketler borçlarını kapatarak nakit stokluyor 2- Banka bilançoları temizlenmiş değil. Son dönemde banka birliği ile ilgili atılmış adımlar önemli olsa da yeterli değil 3- 1997’de Japonya toparlanmanın başladığını düşünerek bütçe açığını daraltıcı hareketlere başlamıştı (vergi arttırılmıştı). Euro bölgesinde de Almanya baskısı ile bütçe konusunda fazla hassasiyet gösteriliyor ve erken sıkılaştırma söz konusu olabilir. 4- Euro’nun değerlenmesi 5- ECB’nin para politikasında yavaşlık. BOJ ZIRP’e (yani uzun vadeli sıfır faiz politikasına) ancak 1998de QE’ye ise 2002de geçebildi. ECB de benzer şekilde çok yavaş. Görüşlerin tamamına katılıyorum. Son dönemde Euro bölgesinde görülen deflasyon ve dezenflasyonist baskıya dikkat çektiğim gibi Euro bölgesini krize götüren hatalı dizaynda henüz belirgin bir iyileştirme de yapılmış değil.
Dahası Almanya büyüme politikalarını değiştirmek istemiyor. Gelişmekte olan piyasalar özelinde ise üç ana negatif etken bulunuyor. Çin’in deleverge etmesi yani kredi hacminin daralması/kapatılması, QE’nin sonlanması ve gelişmekte olan piyasalarda yerel kredi imkanlarının azalması. Türkiye 2 ve 3 nolu risklerden mustarip tek ana ülke olarak sınıflandırılıyor. QE sermaye dengesi üzerinden kredi imkanlarının azalması ise büyüme üzerinden bizi vuracak. Çin’in deleverage etmesi ise emtia fiyatlarını negatif etkileyeceğinden dolaylı olarak Türkiye pozitif olabilir.