Londra olimpiyatları kapanırken
2012 Londra olimpiyatları bizim atletizm, karate ve güreş dallarında 2 altın,2 gümüş, bir bronz toplam 5 madalya aldığımız olimpiyat oldu. Birçok dalda da sporcularımız finallerde yer aldı. Bu olimpiyat bize barış ve kardeşlik alanının yarışması olan olimpiyatların ülkelerin tanıtımı için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. O nedenle şimdi hiç vakit kaybetmeden 2016 ve İstanbul'da yapılmasını arzuladığımız 2020 olimpiyatlarında daha çok sporcuyla katılıp, daha çok madalyalı sporcuya sahip olmak için, yarından başlayarak çalışmaya başlamalıyız. Devletin ve özel sektörün sporcularımız için destek programlarını ortaya koymalarını beklemeliyiz.
Londra 2012 olimpiyatlarına beklentimiz yüksek olan halterde madalya alamadık, güreşte ise sadece 1 bronz madalya alabildik. Atletizm ve karatede isi birer altın birer gümüş ikişer madalya aldık. Ayrıca, birçok branşta da sporcularımız finalde yarıştı. Bunlar arasında yer alan Nevin Yanık olimpiyat 4.'sü ile fotofinişte ayırt edilecek şekilde 100 metre engellide Türkiye rekoru olan 12.58 ile aynı dereceyi koşarak 5. oldu. Kadın yüksekçimiz Burcu Ayhan'da olimpiyatlarda finalde yer alan ilk kadın yüksek atlayıcımız olma başarısını elde etti.
Türkiye atletizmi sesini ilk kez yine bir Londra olimpiyatlarında duyurmuştu. Ruhi Sarıalp, 15metre 2.5 santimlik atlayışıyla üçüncü olmuş ve kürsüde yer almıştı. Daha sonra da 15 metre 7.5 santimle kırdığı Türkiye rekoru on yıllarca kırılamamıştı. Ruhi Sarıalp, 1960 yılında Londra'da giydiği çivililerini uzaktan bir akrabası olduğum ve atletizm yaptığım için bana vermişti. Siyah üstü pütürlü topuk da iki çivisi bulunan bu kısa çiviliyi bir süre kullanmış, sonra kanguru derisi çok hafif bir puma çiviliyi satın aldığımda, kaba bulduğum o çiviliyi bir kenara koymuştum. Saklamadığım için tabii bugün çok üzgünüm…
Türkiye atletizme ne yazık ki uzun yıllar gereken ilgiyi göstermedi. Ve gerekli desteği vermedi. Büyük kulüplerimiz zaman zaman bu amatör branşa malzeme ağırlıklı destek verdiler. Oysa, Türkiye atletizmde orta ve uzun mesafede 1950'lerin sonlarından başlayarak önemli atletler yetiştirdi. Benim koştuğum 1960'lı yıllarda orta mesafede Ekrem Koçak, Osman Çoşgül, Cahit Önel, Muharrem Dalkılıç Abdullah Kökpınar, Şükrü Saban hem balkan şampiyonalarında, hem de Akdeniz oyunlarında önemli başarılar elde ettiler. Maraton'da ise İsmail Akçay, Hüseyin Aktaş, Veli Ballı, bugünkü federasyon başkanı Mehmet Terzi gibi sporcularımız olimpiyat 4.lüğü gibi önemli dereceler elde ettiler.
Bundan on yıl kadar önce ENKA hem tesis olarak, hem yabancı sporcu devşirerek bu dala farklı bir yatırım yaptı. Onu yabancı sporcuları transfer eden Fenerbahçe izledi. Bazı belediyeler de atletizm takımları kurarak, ya da bazı atletleri destekleyerek sporu sadece futbol olarak gören gençlerin bu sporla tanışmasına yol açtılar.
Hiçbir branşta olimpik başarı birden bire elde edilemiyor. Önemli başarılar birbirinin başarılarına özenen sporcular tarafından üst üste gelen gelişmeyle elde ediliyor. Bana göre, kadınlar 1500 mtrede olimpiyatta birinci ve ikinciliğini paylaşan Aslı Çakır Alptekin ve Gamze Bulut'un başarılarının temelinde de 1960'ların 800-1500 metre ve kros koşucusu Gül Çıray Akbaş yer alır. Önemli başarılara imza atmış olan bu atletimiz, 3.55.33'lük 1500 metre Türkiye rekortmeni ve dünya şampiyonu atletimiz Süreyya Ayhan Kop'un idollerinden biriydi. Süreyya Ayhan ise şimdi olimpiyatta altın ve gümüş madalya alan Alptekin ve Bulut'un idoliydi/idoli olmayı da derecesi ve başarıları nedeniyle sürdürüyor. Şimdi de olimpik başarıyı gösteren bu iki sporcumuz da bugün piste olan, yada yakında piste çıkacak birçok gencin idolü oldular…
Türkiye son yıllarda atletizmde elde ettiği başarılarla, bu sporun kadın ve erkek hemen her branşında uluslar arası alanda sürekli başarılar elde edebilecek bir eşiğe ulaşmış durumda. 2020 olimpiyat organizasyonunu ülkemize almak isterken hem devlet hem özel sektör olarak o olimpiyatlarda daha çok Türk sporcunun yer alması için destek programları geliştirmeliyiz. Daha şimdiden sekiz yıl sonrasına dönük program yapıp o olimpiyatta yarışacak ve kürsüye çıkacak sporcu sayımızı nasıl artırabileceğimizi düşünmeliyiz.
Olimpiyatlar bütün dünyanın odaklandığı "Barış ve kardeşlik" platformlarıdır. 2020 Olimpiyatlarını İstanbul'a alabilmekte, o olimpiyata çok sayıda sporcuyla katılabilmekte, olimpiyatın bütün dallarında Kürsü adayı olmak yada kürsüye çıkmakta büyük önem taşıyacaktır. Bunun için 2012 Londra'nın kapandığı gün 2016 ve 2020 olimpiyatlarının hazırlığını başlatmak gerekir.